Fenerbahçe, Kadıköy’deki her maçta olduğu gibi Altay karşısında da tempolu başladı. Oyuncuların üzerinde maç başlamadan o kadar karanlık bir baskı vardı ki hemen golü bulup en azından sahada rahatlamak istediler.
Golü bulmak isteyen Fenerbahçe, kalesinde ilk gördüğü pozisyonda golü yedi. Bu senaryo, genel olarak karşılaşılan bir durumdu ve işin kötü tarafı artık buna herkes alışmış gibiydi.
Yenik duruma düşen Fenerbahçe, yine şok olarak nitelendirilebilecek bir golle sarsıldı.
Taraftarın her şeye rağmen desteği sürerken Altaylı oyuncuların bile attıkları gole şaşırdığını söylemek mümkün. İzmir ekibi için atılan golün en önemli yansıması, Kadıköy’de Fenerbahçe’yi yenebilecek olmalarına dair inancın artmış olmasıydı.
1-0 geriye düşen Sarı-Lacivertli ekipte futbolcular biraz daha sorumluluk almaya başlayınca gol bulabileceklerini gördüler. Fark yaratan en ufak bir hareketin pozisyon olacağı çok açıktı. Sadece bireysel sorumluluğun artması gerekiyordu.
İrfancan’ın golü geldiğinde ‘gerçekten’ verilecek bir çabanın işe yaradığı anlaşılıyordu.
Maça dair önemli noktalardan birisi de şu ki Fenerbahçe, oynadığı takımların seviyesini yükseltiyor.
Ligin kaçıncı sırasında yer aldığı önemli olmayan takımlar, Fenerbahçe karşısında doğru oynadıkları müddetçe bir şekilde puan alabileceklerine inanıyorlar. Bunun en büyük göstergesi, neredeyse ilk ataklarında golü bulmalarından geçiyor.
Fenerbahçe, maçın kilidini kaosla açtı
Kaliteli oyuncular, fakat sahada tam olarak ne yaptığı anlaşılamayan belirsiz organizasyonlar zinciri… Durum böyle olunca, oluşan kaos dışında gol bulma olasılığı da düşüyor.
Fenerbahçe’yi bu sezon hem saha içerisinde hem de saha dışında en iyi tanımlayan ‘kaos faktörü’ çoğu zaman takımı kötü etkilese de bazen ‘imdat’ çağrısına da yetişiyor.
Oyuncuların, belirli bir düzende ve cüretkar bir oyun sergilemesi sonuç almayı kolaylaştırıyor. Fenerbahçeli futbolcuların rakip gözetmeksizin yapması gereken şey de bu; çünkü ihtiyaç duydukları kalite neredeyse her oyuncuda mevcut. Asıl sorun, organizasyonun oluşmasında.
Fenerbahçe’nin öne geçtiği dakikalarda, kendi kalesine çok fazla yaklaşması göze çarpan bir başka olumsuz detay oldu. Futbolcular daha fazla çalım atmaya yeltense zaten farkı artıracaklarının bile farkında değil gibiydiler. Denediler, ama golden sonra baskının daimi olması gerekiyordu.
Rakibe bu kadar fazla saygı duymak son dakikalarda yenen bir golün ardından taraftarlarını eve bir kez daha üzgün göndermek demekti. Altay bu an için son dakikaların gelmesini bekliyordu. Maçın son saniyelerinde arzu ettikleri coşku kıpırtısına yaklaştılar ancak sonucu değiştiremediler.
Maçın adamı olan İrfan Can Kahveci’nin kendisini iyi hissettiği anlarda oyunda kalması lazımdı.
Taraftarın, transferini çok istediği İrfan Can Kahveci bugün yeteneğiyle aldı maçı.
Ona kavuşmaktan ziyade en azından bugün; ona giden yol bile hoş bir tat bıraktı.
Bir gol atıp bir de asist yapmışken kariyerinin en iyi maçlarından birisinde 90 dakikayı tamamlamayı şüphesiz ki o da çok isterdi. Ancak, karşılıksız duyguların benzer sonu gibi o da maçın sonunu göremeden çıktı.
Serdar Dursun çok bastı ve çok istedi. Bir gol ve bir asistle iyi bir oyun sergiledi. Serdar, net bir forvet görüntüsü verdi.
Fenerbahçe, lider Trabzonspor’un puan kaybettiği haftada 3 puanı cebine koydu. Ancak, Sarı-Lacivertli futbolcular ne kadar tempolu oynasa da sahada memnun edici bir görüntünün olduğunu söylemek ‘yine’ zor.
Daha fazlası için:
Galatasaray'ın futbol direktörü olması beklenen Luis Campos kimdir?
Lazio Teknik Direktörü Maurizio Sarri Udineseli futbolcu Ignacio Pussetto'nun müdahalesiyle yerde yuvarlandı
Manchester City, İngiliz futbolunu "Çiftçi Ligi"ne mi çeviriyor?


