Pele Brasilien 13061961Getty Images

YORUM | Pele’nin kaderini Brezilya yazdı


YORUM | Rezzan Yetiş @rezzan_yetis


Günümüz futbolunda en iyiler düşünüldüğünde hepimizin aklına ilk olarak Lionel Messi ve Cristiano Ronaldo gelir. Her ikisi de hem bireysel hem de takım başarıları konusunda çığır açmış oyunculardır. Genel olarak futbol tarihi ele alındığında ise sık sık Diego Maradona ile Pele kıyaslanır.

Bu dört isim arasında ise bir tanesini ayıran bariz bir fark var: Her üçü de Avrupa sahnesine çıkmışken Pele, şöhretini Amerika kıtasının sınırları içerisinden duyurdu… Veya duyurmak ‘zorunda kaldı’ diyebiliriz.

Peki, ‘Siyah İnci’nin kariyerinin Avrupa’ya doğru uzanması nasıl engellendi? Söz konusu dönemin Brezilya Devlet Başkanı Janio Quadros’un politik imajı olunca, bir yolu bulundu.

Haberin devamı aşağıda

Altın Çağ ve Avrupa’dan çağrılar

Brezilya Milli Takımı, 1958’de henüz 17 yaşında olan Pele önderliğinde başlayan altın bir dönem yaşıyordu. Pele’ye ise Vava, Zito ve Garrincha gibi isimler eşlik ediyordu.

Pele Brazil v Sweden 1958 World Cup

1957’de Santos’un ilk 11’inde düzenli olarak forma giymeye başladı ve 16 yaşında ligin gol kralı olmayı başardı. 10 ay sonrasında ilk milli takım davetini alan Pele, 1958’de İsveç’te düzenlenen Dünya Kupası’nda, Sovyetler Birliği ile oynanan üçüncü grup maçında forma giyerek hem Vava’nın attığı ikinci golde asist yapmış; hem de o dönemde Dünya Kupası’nda forma giyen en genç futbolcu unvanına sahip olmuştu.

Ardından 1962 Dünya Kupası’na gelinen süreçte Real Madrid, Juventus, Inter ve Manchester United gibi Avrupa’nın dev kulüpleri Pele için Santos’un kapısını çaldı. Yalnızca kulübe değil; Pele’ye de bizzat teklif götürenler oldu.

Real Madrid: Dönemin başkanı Santiago Bernabeu, Pele’yi görür görmez transfer etmek istemişti. Bunun için birçok kez görüşme yapsa da Pele’yi bir türlü ikna edememişti. Onu ilk olarak 1959 yılında bir hazırlık maçı için İspanya'ya gelen Santos’ta oynarken görmüş ve Alfredo di Stefano’nun yerini onunla doldurabileceğini düşünmüştü. “Why Soccer Matters” adlı kitabında Pele, Real Madrid’i reddetmesinin kendince sebepleri olduğunu belirterek şunları ifade etmişti: “Annemin yaptığı pilavı ve fasulyeyi seviyordum. Ülkemde rahat ve mutlu hissediyordum. Annemle babam, evimden birkaç metre ötede oturuyordu. Hava her zaman 25 dereceydi ve sahil muhteşemdi.”

Kariyerinin zirvesindeki Pele’yi, Alfredo di Stefano, Francisco Gento, Ferenc Puskas’lı Real Madrid’de bir hayal edin. Pele, alınacak her türlü kupayı müzesine götüren, halihazırda Avrupa futboluna hükmeden bir takıma ancak ve ancak akılalmaz bir futbol şöleni sunabilirdi.

Inter ve Juventus: Yine aynı kitapta her iki İtalyan ekibinden de teklif aldığını anlatan Pele, Inter’den bir yöneticinin kendisiyle transfer görüşmesi yaptığını ve yüklü miktarda bir para teklif ettiğini; ancak hem kendisinin hem de kulübün bunu kabul etmediğini belirtti.

Not: Kendi istekleri bir kenarda dursun; zaten Brezilya hükümeti onun Avrupa’ya gidişin engellemek için muhteşem bir çözüm bulmuştu. Oraya geleceğiz.

Catenaccio’nun mucidi Helenio Herrera’nın yönetiminde, Sandro Mazzola ve Luis Suarez’li Inter'e gitseydi; açıkçası Pele’yi Pele yapan özellikleri özgürce yansıtabilir miydi, orası tartışmaya açık. Kazanılan üç Serie A ve iki Şampiyonlar Ligi kupasında elbette ki yadsınamaz bir payı olurdu; fakat rakibin hücum organizasyonlarını etkisiz hale getirmeye odaklanan, 5-3-2’nin çeşitli versiyonlarına dayanan, kontratak ve savunma ağırlıklı bir sistemde Brezilya’daki halini aratma ihtimalinin oldukça yüksek olabileceğini düşünmek çok da yanlış bir yargı olmaz.

Juventus’un yaptığı teklifte ise yalnızca kağıt banknotlar konuşmamıştı. Santos bir turnuva için 1961 yılında İtalya’nın Torino kentinde olduğu sıralarda Pele, İtalyan otomobil üreticisi Fiat genel müdürü ve Juventus’un başkanı Umberto Agnelli tarafından yemeğe davet edilmişti. Yemekte Santos’un o dönemki başkanı Athie Jorge Coury de yer alıyordu. Pele, o yemekte konuşulanları kitabında şöyle aktarmıştı:

Pele 1960Getty Images

“Agnelli çok şık giyinmişti ve bizi çok iyi ağırladı. Çok gecikmeden yemek sırasında başkana dönüp ‘Pele’nin Juventus’a transferi için pazarlığa ne dersin?’ diye sordu. Athie yemek yerken neredeyse boğuluyordu! Ben de çok şaşırmıştım. Athie, ‘Pele için pazarlık yapmayız, o çok pahalıya patlar’ yanıtını verdi.”

Elbette o zamanların transfer pazarında, günümüzdeki kadar uçuk ücretler konuşulmuyordu. Ama Agnelli’nin kapıyı açtığı rakam, Pele’yi ziyadesiyle şoke etmişti:

“Agnelli, ‘Bir milyon dolara ne dersin? Ah, hava ne kadar güzel, gökyüzü masmavi... Paradan konuşarak bu havayı bozmayalım’ diye devam etti. Ama burada da durmak bilmedi. Fiyatı 10 milyon dolara kadar yükseltti. Bu paranın size ne demek olduğunu şöyle anlatayım: O zamanlar Santos, 500 bin dolara Avrupa’da maç oynuyordu."

“Agnelli’ye o da yetmedi. En sonunda kulübe Fiat’ın da desteğini teklif etti. Neredeyse anlaşıyorlardı. Bir an Avrupa’da oynayacağımı zannettim. Ama Brezilya’da kalmak istedim. Zaten o zamanlar Rosemeri’yi benimle evlenmeye ikna etmeye çalışıyordum.”

Ara bilgi: Pele, 2005’te FourFourTwo’ya verdiği röportajında Agnelli’nin bizzat kendisine de Fiat’tan hisse teklifi yaptığını itiraf etmişti.

Old Lady, 1961-62 sezonlarından sonra Serie A’da sırasıyla ikinci; iki sezon üst üste dördüncü ve sonrasında da beşinci olmuştu. Pele eğer o yemek masasından Agnelli ile el sıkışarak kalkmış olsaydı Juventus, sonraki sezonlarda daha başarılı olabilir; hatta Pele’nin ilk sezonunda şampiyonluğa bile ulaşabilirdi. Pele’nin gelişinden önce Juventus’a 1957-58, 1959-60 ve 1960-61 sezonlarında lig şampiyonluğu kazandıran efsanevi üçlüsü (namıdiğer Magic Trio) ; Omar Sivori , John Charles ve Giampiero Boniperti dağılmış olacaktı. Boniperti, 1960-61 sezonunun sonunda futbolu bırakmış, Charles ise Leeds United’a gitmişti. Pele’nin gelişi, 1965’e kadar takımda kalan Sivori için yepyeni bir partner demekti. Pele-Sivori iş birliği, Juventus’a efsane üçlünün ayrılışından sonra bir ilaç; hatta bir iksir gibi gelebilirdi. Eğer transfer gerçekleşseydi…

Manchester United: Bu takımlar arasında en son teklif Manchester United’dan gelmişti. 2016 yılında Manchester kentinde katıldığı bir dernek organizasyonunda konuşan Pele, 60’lı yılların sonunda Kırmızı Şeytanlar’dan teklif geldiğini söylemişti. İngiliz devi kulüple temas kurmuş, Santos da Pele’ye ne istediğini sorunca, “O zamanlar dünyanın en iyi iki kulübünden birinde oynuyordum (Real Madrid ve Santos). Bu yüzden gitmek istemedim” cevabını verdiğini anlatmıştı.

Sir Matt Busby’nin United’ında George Best, Denis Law ve Sir Bobby Charlton’dan oluşan Kutsal Üçlü’ye Pele’nin de dahil olduğunu gözünüzün önünde canlandırın... Muhtemelen o andan itibaren bu grubun yeni bir lakaba ihtiyacı olacaktı: "Mahşerin Dört Atlısı" mesela. Kulağa hiç de fena gelmiyor!

Üstelik toplamda 665 gol atan bu üçlü, Ballon d’Or’u da kazanmıştı. Law 1964’te, Charlton 1966’da, Best ise 1968’de ödülün sahibi olmuştu. Kim bilir, yanlarında Pele de olsaydı belki onun da kişisel müzesindeki en büyük eksiklerden biri tamamlanmış olurdu...

Milli futbolcudan “ulusal hazine”ye

Futbol sahalarında bunlar yaşanırken Brezilya hükümetinde çalkantılar sürüyordu.

Janio Quadros, 1960’ta seçimleri kazanmış ancak göreve başlamadan önce üç aylığına Avrupa seyahatine çıkmış ve muhalifler, onun başkanlık hazırlığı yapmak yerine ülkeden ayrılmasını eleştirmişti. 31 Ocak 1961’de göreve başlayan Quadros, yaptığı açılış konuşmasında hükümetin verimsizliğinden, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik problemlerden, dış borçlardan ve yüksek enflasyon oranlarından dolayı kendinden önce görevde bulunan Juscelino Kubitschek’i sorumlu tutmuş; siyasetteki yolsuzluğa bir son vereceğini vadetmişti.

Quadros’un seyrettiği politika ise kısa sürede tepki toplamaya başladı. Brezilya gibi bir kıyı ülkesinde kadınların bikini giymesini, horoz dövüşlerini, sinemadaki reklamları ve kumar oynanmasını yasakladı. Bunların yanı sıra Sovyetler Birliği ve Küba ile kurduğu diplomatik ilişkiler sebebiyle eleştiri oklarının hedefi oldu; politik anlamda arkasında olan birçok desteği de kaybetmeye başladı.

Pele Brazil Hall of FameGetty Images/Pele 10

Quadros’un koltuğu pek de sağlam temellere atılmış sayılmazken ülkenin en önemli değerlerinden biri olan Pele, deyim yerindeyse Avrupa aslanlarının ağzını sulandırıyordu. Yukarıda adı geçen takımların hepsi hem Santos’u hem de Pele’yi ikna edebilmek için her türlü yolu zorluyordu. Belli ki Quadros, siyasal anlamda desteklerini yitirirken tarihin tozlu sayfalarında "Pele’nin ayrılmasından sorumlu başkan" olarak geçmek istemiyordu. O yüzden bu konuyu kökten çözecek bir formül geliştirdi.

Pele’yi “ulusal hazine” ilan etmek.

Böylece hem Pele’nin ülke sınırlarından ayrılıp başka takıma gitmesine engel olacak, hem de kendi gidişini biraz daha geciktirecekti. Hemen kurulu topladı ve Pele, ulusal hazine ilan edildi. Bu kararla Quadros, Pele’nin uzun bir süre daha ülke futboluna hizmet vermesini sağlayacağı için halkın desteğini alacaktı.

Pele, Brezilya Milli Takımı ile üç kez Dünya Kupası şampiyonluğu yaşadı. Profesyonel futbol kariyeri boyunca yalnızca iki kulübün formasını giyen Pele, 1954’ten 1974’e kadar çocukluk aşkı Santos için 638 kez sahaya çıkarak 619 gol attı. Ülke sınırlarını futbol için ilk kez 35 yaşına gelebildiğinde terk etti. Kariyerini New York Cosmos’da tamamlayan Brezilyalı efsane, 56 maçta 31 gol atarak son noktayı koydu.

Pele, bu zamana kadar birçok kitapta ve röportajda hiçbir zaman Santos’tan gitmek istemediğini, Avrupa’da oynamadığı için hiç pişmanlık duymadığını söylemiş olabilir. Fakat Avrupa futbolu, Pele’den mahrum bırakıldığı için hala çok pişman…

Reklam