Süper Lig'de oynadığı Fenerbahçe deplasmanından bir puanla ayrılsa da en yakın takipçisi Konyaspor ile arasında 15 puan fark bulunan Trabzonspor, Türk futbol tarihinin en rahat şampiyonluklarından birine doğru yol alırken, bordo-mavili takımın bu başarısı oldukça önemli bir soruyu da beraberinde getiriyor.
Ligin Trabzonspor'dan sonra en az yenilen takımının altı yenilgisi varken, 28 hafta sonunda sadece bir kez mağlup olan Abdullah Avcı'nın takımı bulunduğu konumu elbette ki hak etse de onları zirvede bu denli yalnız bırakan şey Karadeniz ekibinin olağanüstü performansı mı yoksa diğer büyüklerin kötü performansı mı?
Geride kalan 28 haftada 67 puan toplayan Trabzonspor'un yakaladığı başarı yüksek puan ortalaması geçtiğimiz 10 sezonun ilk 28 haftaları itibarıyla hiçbir takım tarafından başarılamamıştı.
Bu durum Trabzonspor'un Türk futbolunun son dönemlerindeki en iyi takımlardan biri olduğunu tek başına ortaya koymaya yetiyor ve Karadeniz temsilcisinin başarısının İstanbul ekiplerinin başarısızlığı üzerinden okumanın haksızlık olacağını gösteriyor.
Fenerbahçe'de gereken takviyeler yapılmadı
Gel gelelim Trabzonspor zirvede yapayalnız kalırken, sezonu şampiyonluk parolasıyla açan diğer takımların başarısızlığına da değinmek gerekiyor. Tamamı teknik direktör değişikliğine giden ve taşların yerinden oynadığı Üç Büyükler'e bu bu değişikliklerin takıma olumlu yansıdığını söylemek pek de kolay değil.
Son şampiyonluğunu 2013-2014 sezonunda elde eden ve şampiyonluğa en aç takım olan Fenerbahçe'de yaşanan değişikliklerin Ali Koç yönetiminde artık bir klasik haline geldiğini söylemek abartı olmaz.
Üçlü savunma oynatacağı aşikar olan Vitor Pereira'ya yaz transfer dönemi boyunca bek takviyesi yapmayan Fenerbahçe golcü konusunda da beklentileri karşılamaktan uzak görünen Mergim Berisha'ya bel bağlayınca hüsran kaçınılmaz oldu.
Uzun bir süredir şampiyon olamamanın getirdiği kırılganlıkla ligin ilk yarısındaki Trabzonspor maçının ardından mental açıdan dağılan Fenerbahçe, Portekizli teknik direktörün ayrılığının ardından uzun bir süre de teknik direktörsüz kalmıştı.
Yönetimin kriz yönetimi konusunda dört yılın sonunda dahi sınıfta kalması Fenerbahçe'nin lige havlu atmasına neden olurken, Mart ayı itibarıyla camianın sevindiği tek unsur şampiyonluğa giden Trabzonspor'a yenilmemek oldu.
Terim'in cezası belirleyici oldu
Sezonu geleceğin takımını kurma hedefi doğrultusunda açan ve yüksek potansiyelli isimleri yüksek bonservis, düşük maaş formülüyle kadrosuna katan Galatasaray ise UEFA Avrupa Ligi'ndeki umut veren futbolunu lige yansıtamadı.
Avrupa Ligi'ndeki en zor gruplardan birinden yenilgisiz çıkan sarı-kırmızılı takım adına belirleyici faktör ise Fatih Terim'in Fenerbahçe derbisinin ardından aldığı ceza oldu.
Terim'in altı maçlık ceza sürecinde sadece bir galibiyet alabilen Galatasaray, Terim'in geri döndüğü Giresunspor maçında da mağlup olunca efsane teknik direktörle yolları ayırma kararı aldı.
Fatih Terim figürünün ardından kayda değer bir birinci adamlık deneyimi bulunmayan Domenec Torrent ile anlaşan Burak Elmas ve ekibi bu geçiş sürecinde taraftar tepkisiyle de karşılaşınca bir hayli yıprandı.
Birkaç hafta öncesine dek düşma tehlikesi dahi yaşayan Galatasaray sezon başında transferde daha doğru adımlar ve daha net isimlere yönelmiş olsaydı bugün farklı bir senaryoyu konuşuyor olabilirdik ancak gelinen noktada takımın son yılların en başarısız dönemlerinden birini yaşadığı da su götürmez bir gerçek.
Beşiktaş tanıdık senaryoyla yıkıldı
Son şampiyon Beşiktaş'ın şampiyonluk yarışına vedası ise Türk futbolu adına oldukça tanıdık bir senaryo eşliğinde yaşandı. Şampiyonlar Ligi'ne katılımın getirdiği gelirle yüksek maaşlı dünya yıldızlarını kiralayan Beşiktaş, Galatasaray'ın da daha önce Seri, Nzonzi, Lemina ve Andone gibi isimlerle geçtiği bu yoldan Pjanic ve Batshuayi ile geçse de sonuç değişmedi.
Şampiyonlar Ligi'ne puan alamadan veda eden Beşiktaş'ta teknik direktör Sergen Yalçın'ın bu mevki için yeterliliği Devler Ligi maçlarının ardından yaptığı basın toplantıları nedeniyle sorgulanmaya başlandı.
Takımın içinde bulunduğu zorlu durumdan nasıl çıkacağını bilemediğini belirten efsane isim çareyi ayrılık kararı almakta buldu.
Sergen Yalçın'ın ayrılığının ardından teknik direktör konusunda kararsızlık yaşayan Beşiktaş bu süreçte Portekizli Bruno Pinheiro ile anlaşma aşamasına gelse de son karar en azından sezon sonuna kadar Önder Karaveli ile devam etmek oldu.
Sezon başındaki Pjanic, Batshuayi ve Teixeira hamlelerine rağmen çıkış tünelindeki ışığı altyapıya yönelmek olarak belirleyen Beşiktaş, bu yolda kararlı olabilirse Vodafone Park kupaların kaldırılamadığı sezonlarda bile kendi içerisinden birçok yıldız adayının parladığı bir arenaya dönüşebilir.
Trabzonspor sezona avantajlı başladı
Üç takımın da erken havlu attığı ve kabuk değişimine gitme kararı aldığı sezonda Trabzonspor'un bu rakiplerinden daha az sayıda maç oynaması da elbette ki büyük bir avantajdı. Galatasaray'ın 42, Fenerbahçe'nin 40, Beşiktaş'ın ise 38 resmi maç oynadığı sezonda 34 maç oynayan Trabzonspor rakiplerinden hem daha az yoruldu hem de daha az efor sarfederek, lige daha iyi konsantre oldu.
2013-2014 sezonunda Avrupa'da olmayan Fenerbahçe'nin, 2017-2018 sezonunda ise yine Avrupa'da mücadele etmeyen Galatasaray'ın ipi göğüslediği göz önüne alındığında yorucu uluslararası maçlarla hem fiziksel hem de mental olarak yıpranmayan bordo-mavili takımın bu durumun avantajını yaşadığı bir gerçek.
Abdullah Avcı'nın takımının bu yıl Beşiktaş'ın, geçen sezon ise Başakşehir'in yaşadığı Avrupa sebepli düşüş konusunda önümüzdeki sezon neler yapacağı da şimdiden merak konusu.
