Elinizdeki ürünün daha çok gelir getirmesini istiyorsanız, onu en iyi şekilde sunmaktan başka yapacak bir şeyiniz yoktur. Mağazalarda vitrinlere konulan en güzel kıyafetler, bizim onları görüp kendimize yakıştırmamız ve satın almamız içindir. En şık olanı seçerler ve bizi bir şekilde ikna ederler.
Giyim, gıda, hatta ilaç sektörü dahil durum böyledir. Bu, dünyanın değişmez kanunu. Peki futbolda farklı mı? Tabii ki hayır. Ama Türkiye’de bu durum sanırım pek anlaşılmamış gibi. Türkiye’de futbol yöneticileri eğer bu oyunu daha iyi bir yere getirmek istiyorlarsa ilk olarak bu ürünü çok daha iyi pazarlamak zorundalar.
Neden önemli?
Cumartesi akşamı oynanan ve Türkiye’de ‘Dünya derbisi’ olarak tanımlanan Fenerbahçe-Galatasaray karşılaşması için, Goal ’ün çeşitli edisyonlarından görüşler alındı. Çoğunun ortak görüşü, bu derbinin kendi ülkelerinde çok fazla dikkat çekmediği, derbide sadece o ülkenin vatandaşı olan futbolcuların takip edildiği yönündeydi.
AAİngiltere edisyonundan Peter Staunton ise, “Maçın bu sezon İngiltere'de herhangi bir yayıncısı yok. Geçen sezon uydu kanallarında zaman zaman Süper Lig maçları vardı ama artık yok. Maçta çılgın bir şey olmadıkça burada medyada yer alması zor” ifadesini kullandı.
Bir mağazanın en görkemli takım elbisesi, vitrinde sergilenir. Süper Lig’in en görkemli takım elbisesi de Fenerbahçe-Galatasaray derbisidir. Ancak Türkiye, bu takım elbiseyi vitrine koymak yerine depoda saklıyor. Onu satın alanlar yalnızca devamlı müşterileri. Diğerleri ise göremedikleri için, pek dikkatlerini de çekmiyor.
İtalya, İngiltere, Hollanda, İspanya, Almanya, Rusya başta olmak üzere pek çok ülkede yayını olmayan bir derbi, tamamen yerelleşmiş ve sadece o bölgeyi ilgilendiren bir çekişme haline gelmiştir. Ürünü pazarlamak için, hakimiyet bölgesinin muhakkak genişlemesi gerek. Yurt dışında önemli futbol ülkelerinde Süper Lig maçlarının yayınlanması da bu sebepten ötürü çok önemli. Eğer Türk futbolunun yöneticileri, ürünü daha iyi sunmak istiyorsa bu problem giderilmeli. Tabii hakemleri tartışmaktan zaman kalırsa.
AABüyük resim
Ülkenin en önemli maçının, Avrupa’nın en önemli futbol ülkelerinde kendine yer bulamaması tabii ki mühim. Fakat problem sadece onunla da kalmıyor. Artık Türk futbolunun simge rekabeti, kalitesini bir hayli yitirmiş durumda. Son derbide 41 faulün yapılmış olması da bize bunu kanıtlar nitelikte.
Oyunun sürekli durduğu, düşük tempolu mücadeleleri izleyici pek sevmez. Yani, az önce saydığımız ülkelerde bu derbi yayınlansa bile bu performans ile izlenmesi oldukça zor. Peki ya zeminler? Tarladan hallice. Haftada en az 3-4 maç, üzerinde yürürken bile sakatlanabileceğimiz zeminlerde oynanıyor. Mesut Özil’i Türkiye’ye getirmek tabii ki mükemmel bir iş ama onun yeteneklerini sergileyeceği bir zemin olmadıktan sonra ne kadar kıymeti kalıyor?
Şu bir gerçek ki Fenerbahçe-Galatasaray derbileri o eski ihtişamında değil. Yıllardır ‘Aman yenilmeyelim’ psikolojisi, bu oyunun keyfini bir hayli kaçırmış durumda. İşin daha kötü yanı, derbinin Avrupa’da kaybolan değeri, artık Türkiye’de de kaybolmaya başladı. Süper Lig'in Türkiye pazarındaki vitrindeki ürünü bu ise, ülke futbolu adına tehlike çanları çoktan çalmaya başlamış demektir.