YORUM | Samet Çayır @sametcayir
Kadıköy'de rakibin katı savunmasını açmakta zorlanan Fenerbahçe, Finlandiya'da bu konuda hiç zorlanmadı çünkü rakip, İstanbul'daki gibi derin savunma yapmadı.
Sahaya daha çok 3-4-3 zaman zaman ise 3-4-2-1 dizilişi ile yayılan sarı-lacivertliler, oyuna ön alanda yüksek şiddetli pres ile başladı.
Nitekim bu pres, meyvesini erken verdi ve Nazım Sangare, inatçılığı ile kaptığu topu Valencia'ya çıkararak asistini yaptı. Sakatlıktan yeni yeni dönen Ekvadorlu da güzel bitirdi.
İkinci golde topu içeriye çeviren isim bu kez Osayi-Samuel oldu, Valencia harika bir vuruşla turun kapısını araladı.
Gustavo-Szalai ikilisinin doğru pozisyon alamaması, farkın bire inmesine sebep oldu ve ilk yarı bu 2-1 sona erdi. Bu arada Gustavo, bu sezon ilk kez bir resmî maça stoperde başladı.
Pereira, Brezilyalı oyuncuyu hazırlık karşılaşmalarında zaman zaman burada oynatmıştı.
Geçiş oyununda Özil farkı
Fenerbahçe, özellikle 2-1'den sonra geçiş oyunundan birçok pozisyon buldu ve sol ön tarafta oynayan Mesut Özil, bu bölümde kaliteli pasları ile arkadaşlarını pozisyona sokmayı ihmal etmedi.
Fenerbahçe'nin ilk yarıda etkili kullandığı sağ kanat ikinci yarının başında da işledi ve ilk golde olduğu gibi Sangare'nin pasında Valenca, hat-trick yapmayı başardı.
Orta sahalar daha çabuk geçildikçe sarı-lacivertlilerin farkı arttırması da o kadar olay oldu. Nitekim 18 yaşındaki Fatih Yiğit Şanlıtürk farkı dörde çıkardı.
Muhammed Gümüşkaya'dan sonra onun da kendini göstermesi, Pereira'ya bir artı daha yazdırdı.
90+'te Peltola'nın kendi kalesine attığı gol ise pastanın kremasıydı.
Şu bir gerçek ki Fenerbahçe için turu geçmek, beklenenden daha kolay oldu.
Fenerbahçe'nin gerçekten bir santrfora ihtiyacı var mı?
Vitor Pereira'nın basın toplantılarında bahsettiği hırslı, tutkulu oyuna futbolcular şu an için ayak uydurmuş durumda.
Valencia ise harika oyuncuyla şu soruyu akıllara getirdi:
Acaba Fenerbahçe'nin gerçekten yüksek profilli bir santrfora ihtiyacı var mı?
Fenerbahçe yeni bir santrfor alsın ya da almasın, Portekizli hocanın şu ana kadar yaptıkları bazı gerçekleri ortaya koydu ve kendisi, teşekkürü de hak etti.
Peki neden?
Süper Lig'i 4-2-3-1 sıkıcılığından kurtarma konusunda yardımcı olduğu için.
"Üçlü savunma oynanmaz" diyerek yapılan ezbere yorumları çöpe attığı için.
Spor medyasının bir kesiminin yabancı hoca karşıtlığını bir kez daha ortaya çıkardığı için.
Fırsatçılık yapmayı tercih etmeyip; gençleri, genç oldukları için değil, oynayacak kalitede olduklarından dolayı oynattığını açıkça vurguladığı için...


