Eğer çok büyük bir baskı altındaysanız, herhangi bir alanda başarılı olma şansınız pek yüksek değildir. Zira hissettiğiniz korku, sağlıklı kararlar almanızı engeller ve çok da sağlıklı bir performans sergileyemezsiniz.
Erol Bulut’un da üzerinde çok yoğun bir baskı olduğunu kabul etmek gerek. Bu baskı ise oyunda bazı kararların acele ile alınmasına, bu da geri dönüşü olmayan sonuçlara sebep olmakta.
Maç öncesinde muhtemelen herkes, Fenerbahçe’nin ligin en rahat maçlarından birini oynayacağını ve Beşiktaş derbisine, mental anlamda daha kuvvetli ve daha iddialı gideceğini düşünüyordu.
Nasıl düşünmesin ki? 11 maçtır kazanamayan, kadro kalitesi Süper Lig seviyesinin çok altında, neredeyse her ay hoca değiştiren ve ligde sonuncu olan Gençlerbirliği ile oynadı Fenerbahçe.
AAHerhalde Erol Bulut’a, “Beşiktaş derbisi öncesi hangi takımla oynamak istersin?” diye sorulsa muhtemelen “Gençlerbirliği’ diye cevap verirdi. Ama kağıt üzerindeki veriler, sahaya pek yansımadı.
İç sahada 3 büyükler, puan kaybettikleri maçlarda genelde ilk golü yiyen taraf olurlar fakat dün akşam bu da olmadı. Fenerbahçe, öne geçtiği bir maçı kaybetti ve bu gerçekten onlar adına oldukça dramatik.
Konya'da 10 numara, Kadıköy'de sol kenar
Erol Bulut’un maç sonu tüm oyunu hakem üzerinden okuması ne kadar şaşırtıcıysa, Pelkas’ı 10 numarada oynatmak yerine sol kanatta oynatması da o kadar hayrete düşürücüydü. Mesut Özil geldikten sonra bile o bölgenin en iyisi olduğunu kanıtlayan Yunan orta saha, nasıl olur da sol kenara hapsedilir, anlaşılır gibi değil.
AAFenerbahçe, iç sahada düşük profilli bir takımdan gol yiyebilir, maç berabere de gidiyor olabilir. Hatta o maç, hayatî bir önem de taşıyor olabilir. Ama Fenerbahçe, 85. dakikada alması gereken riski, henüz 55. dakikada alıyorsa orada bir problem vardır.
Gördünüz mü? 55. dakikadan itibaren Gençlerbirliği oyuncuları, orta sahayı Yoğurtçu Parkı’nda yürüyormuş gibi geçti.
Erol Bulut, maçın sonlarında alması gereken 'kontrolsüz' riski henüz ikinci yarının başında alarak adeta ‘Ben baskılara yenik düştüm’ diyerek haykırdı. Bulut’un üzerindeki ‘Her an kovulabilirim’ baskısı, şampiyonluk baskısıyla birleşince ortaya bu ufak gibi görünen, ama sezona etki edecek kararları çıkardı.
Gerçek şu ki Erol Bulut, henüz bu baskıları kaldırabilecek seviyede bir teknik direktör olmadığını Gençlerbirliği maçında kanıtladı.
Bu seviye, taktik-teknik bilgiye dayalı bir seviye değil. İyi bir kariyer ve bu kariyerin getirdiği mental güç, yüksek karizmayla alâkalı bir seviye.
Erol Bulut’un o seviyeye ulaşacağı yer ise Fenerbahçe değil. O seviyeye ulaştıktan sonra gelmesi gereken yer Fenerbahçe.




