PORTRE | Diego Armando Maradona: Yoksulluk, Napoli, 1986, Che Guevara

Diego Armando Maradona, 30 Ekim 1960'ta Arjantin'in başkenti Buenos Aires'te bir gecekondu mahallesinde dünyaya geldi.

Maradona, fakir ama birbirine sımsıkı bağlı bir ailede büyüdü. Ailesi, Villa Fiorito'nun en yoksulları arasındaydı.

Evde düzenli olarak elektrik bile yoktu.

Ancak yoksulluk, başarı için caydrıcı bir unsur değildi. Tam tersi onun için kamçılayıcı oldu.

Maradona'nın topla ilk teması, kuzeni Beto Zarate'nin kendisine futbol topu hediye ettiğinde gerçekleşti.

Bu, onun üçüncü doğum gününde oldu.

Annesi ilk önce topla oynamasına izin vermedi ama o yerinde bile duramıyordu!

Dokuz yaşına geldiğinde artık kendisini hazır hissediyordu ve bir köy takımında futbol oynamaya başladı.

Mükemmel top sürme yeteneği, etkileyici ayak bileği, asistleri ve golleri ile dikkat çekmesi çok zaman almadı.

12 yaşında Los Cebollitas takımına geçiş yapan Maradona, 15 yaşında ise Argentinos Juniors ile ilk profesyonel maçına çıktı.

Burada 5 yıl geçirdi, 166 maçta 116 gol attı.

20 yaşında çocukluk hayali, tuttuğu takım Boca Juniors'a transfer oldu. İlk sezonunda La Bombonera'da şampiyonluk yaşadı.

İlk yurt dışı macerası ise Katalunya'ya oldu. 1982'de 5 milyon euro'luk bonservis transfer olduğu Barcelona'da 53 gol atmayı başardı.

Fakat Barcelona'da işler çok yolunda gitmedi. 

Önce hepatit kaptı, sonra Athletic Bilbaolu Andoni Goikoetxea tarafından sakatlandı. 

Ve Barça'dan sonra dünyanın en pahalı futbolcusu unvanıyla İtalya'nın en yoksul şehirlerinden birine, Napoli'ye transfer oldu.

O günden sonra futbolda hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

Tarihin, seyri değişiyordu.

İmza töreninde onu 85 bin kişilik dolu stadyum ve basın ordusu karşıladı.

Spot ışıkları onun üzerindeydi. Olması gerektiği gibi.

Maradona, 1984 yılında geldiği Napoli'de 1991 yılına kadar inanılması güç işlere imza attı.

Napoli'ye iki lig şampiyonluğu, bir UEFA Kupası, bir İtalya Kupası ve bir İtalya Süper Kupası kazandırdı.

O zamandan bu zamana kadar da şehirde 'Arjantinli Mesih' olarak görüldü.

Bu öyle bir sevgiydi ki 1990 Dünya Kupası'nda ev sahibi İtalya, Arjantin ile karşılaştı. Maç Napoli şehrinde oynandı.

O gün stadı dolduran Napolililer İtalya'yı değil Maradona'nın ülkesi Arjantin'i desteklediler.

Maradona, 1991 yılında Bari maçının ardından teste girdi ve kokain kullandığı ortaya çıktı.

Futboldan 15 ay men cezası aldı.

Artık Napoli'den ayrılmanın vakti gelmişti.

Napoli'nin ardından Sevilla ve ülkesinde Newell's Old Boys formaları giydi.

Futbolu ise 1997 yılında çocukluk hayali Boca Juniors'ta bıraktı.

Formasını giydiği takımlarda tüm kulvarlarda 588 maça çıkan Maradona, 312 gol kaydetti

Ülkesi Arjantin'in 1986'da kazandığı Dünya Kupası'nda da Maradona'nın imzası vardı. Hem de ne imza!

Çeyrek final maçında İngiltere'ye elle attığı gol futbol literatürüne ''Tanrı'nın Eli'' olarak geçti.

Aynı maçta topu 60 metre taşıyıp 5 kişiye çalım atarak attığı gol ise 2002'de FIFA tarafından yapılan oylamada "yüzyılın golü" seçildi.

Maradona, milli takım formasıyla 91 maça çıkarken, 34 gol attı.

Maradona, milli takım formasıyla 91 maça çıkarken, 34 gol attı.

Uyuşturucu bağımlılığı yüzünden aldığı bir ceza da 1994 Dünya Kupası'nda ihraç edilmesine neden oldu.

Maradona, saha içinde ne kadar sıra dışıysa saha dışında da öyleydi.

Napoli döneminde mafya ile ilişkisi, uyuşturucu bağımlılığı İtalya'dan erken ayrılmasına sebep olmuştu.

Peki ya başka? Che Guevara hayranlığını da unutmayalım.

Efsane futbolcu, sağ üst kolunda Arjantinli marksistin dövmesini taşıyordu ve onu şöyle tanımlıyordu:

"Onu kolumda ve kalbimde taşıyorum. Hikâyesini öğrendim ve onu sevdim. Sanırım onun hakkındaki gerçeği biliyorum."

Maradona, sol bacağında ise Küba'nın eski başbakanı Fidel Castro'nun dövmesini taşıyordu.

"Onunla tanışmak, ellerimle gökyüzüne dokunmak gibiydi. Benim için yaptıkları tarif edilemez. Tanrı ile birlikte, hayatta olmamın sebebi o."

Maradona, annesi Dalma Salvadora Franco'ya her zaman çok bağlıydı. Çünkü annesi ona her zaman fedakârca davranmıştı. 

Efsane, o fedakârlıklardan birini şöyle anlatıyor:

"13 yaşındayken, annemin hiç mide ağrısı çekmediğini öğrendim. Ne zaman yemek çıksa 'Midem ağrıyor' derdi ve yemezdi.

"Ne yalan ama! Bizim daha fazla yiyebilmemiz için. Bu yüzden yaşlı kadınımı çok seviyorum!"

Anne Dalma Salvadora Franco, böbrek yetmezliği nedeniyle 19 Kasım 2011'de vefat etti.

Don Diego olarak bilinen baba Maradona ise 2015'in yaz aylarında vefat etti.

Diego Armando Maradona, babasının fedakârlığını ise şöyle anlatıyordu:

"Babam her gün sabahın 4'ünde işe giderdi. Ben çarşamba ve cumaları antrenmana giderdim. Belediye otobüsleri hep dolu gelirdi, oturacak yer bulunmazdı. Babam otobüs direğine sımsıkı yapışır beni de koltuğunun altına alırdı. Yorgunluktan, üzerime kaykılarak ayakta uyuyakalırdı."