Hem Barcelona hem de Real Madrid'de oynamış oyuncular: Ronaldo, Figo, Hagi ve daha fazlası!

Şüphesiz bu listenin en kötü şöhretli örneği olan Figo, 2000 yazında Madrid'e katıldığında Barcelona'nın sevgilisiyken bir anda halk düşmanı haline geldi. Figo, hem Barcelona hem de Real Madrid forması giymenin bedelini ödemiş yıldızlardan biriydi.

Portekizli yıldız o zamanlar dünyanın en iyi oyuncusuydu. Madrid'e katıldıktan kısa bir süre sonra, büyük ölçüde Barca'daki performansları nedeniyle Ballon d'Or'u kazandı.

Figo, Camp Nou'da oynadığı her maçta hedef alındı.

Takım arkadaşı Michel Salgado, 2002'de bir maçta köşe vuruşu sırasında taraftardan atılan cisimlerin yağmuruna tutulduktan sonra, "İkinci veya üçüncü kornerde Luis'e döndüm ve ona 'unut gitsin dostum artık tek başınasın' dedim."

"Eskiden Luis'e taç çizgisine yaklaşarak köşeyi kullanma şansı verirdim ama bu sefer veremezdim. Tribünlerden füzeler yağıyordu: madeni paralar, bir bıçak, bir cam viski şişesi." şeklinde bir açıklama yapmıştı.

Figo her takım için 200'den fazla maça çıktı ve her iki takımla da iki lig şampiyonluğu yaşadı.

Madrid'de 2002 Şampiyonlar Ligini kazandı.

Figo'nun aksine, Brezilyalı Ronaldo genellikle her iki takımın taraftarları tarafından sevilmeye devam ediyor çünkü kendisi işte o kadar iyiydi.

Ronaldo, Barça'da yalnızca bir sezon geçirdi, ancak bu İspanya'da bir oyuncunun yaşadığı en şaşırtıcı tek sezonlardan biriydi.

1996-97 sezonunda 49 maçta 47 gol atan Ronaldo, Barcelona'ya PSV'den katılmıştı. O sene Ballon d'Or'u kazandı. 1997 sezonunun başında İnter'e transfer oldu.

2002-2007 yılları arası ise Real Madrid forması giydi.

İskandinavya'dan çıkmış en iyi oyuncu olarak kabul edilen Danimarkalı yıldız, doksanların başında dört kez La Liga şampiyonluğu kazanan 'Rüya Takımı'nın önemli bir parçasıydı.

Tüm zamanların en eksiksiz oyun kurucularından biri olan Laudrup'un vizyonu ve kurnazlığı onu tartışmasız tüm zamanların en iyilerinden biri yaptı.

Frank Beckenbauer onun hakkında olarak şunları söylemişti: "Pele 1960'larda, Cruyff 1970'lerde, Maradona 1980'lerde ve Laudrup 1990'larda en iyisiydi."

Ama Barca'da geçirdiği beş muhteşem yıldan sonra, 1994'te Real Madrid'e transfer edildi.

Unutulmaz bir şekilde, Laudrup iki 5-0 Clasico galibiyetinin kazanan tarafındaydı.

2002'de Barça tarafından yapılan bir ankette kulübün gelmiş geçmiş en iyi 12. oyuncusu seçildi.

Çok yönlü ve teknik açıdan yetkin bir orta saha oyuncusu olan Luis Enrique, İspanyol devlerinin her iki tarafında da 200'den fazla kez oynadı ve İspanya milli formasını çok uzun süre giydi.

Ancak, Madrid'de beş yılda üç kupa kazanmasına rağmen, yeterince takdir edilmediğini hissettiğini söyleyerek 1996'da ücretsiz bir transferle Barça'ya gitti.

Barça taraftarlarının gönlünü kazanmak biraz zaman aldı. Ancak popüler bir figür haline geldi ve çok beğenilen bir kaptan oldu, eski takımına karşı birkaç Clasico'da gol attı.

Luis Enrique daha sonra Barcelona'nın teknik direktörü oldu. Takımıyla birlikte iki lig şampiyonluğu ve 2015 Şampiyonlar Ligini kazandı.

Eto'o, Kamerun'daki Kadji Spor Akademisi'nin altyapısında fark edildikten sonra gençken Madrid'e katıldı. Ancak gençken Real Madrid'de pek başarılı olamadı.

Sonunda Mallorca'ya gitti ve 2004'te Barça'ya transfer olmadan önce dört buçuk sezonda 54 üst düzey gol attı.

Madrid'e ne kaçırdıklarını gösterme şansının tadını çıkardı.

İlk sezonunda 29, ikinci sezonunda 34 gol attı ve sonunda tüm yarışmalarda kulüp için 130 gol attı.

Üç lig şampiyonluğu ve iki Şampiyonlar Ligi ile Eto'o'nun Katalan kulübündeki zamanı büyük bir başarıydı.

2009'da Inter'e transfer olarak Barcelona'dan ayrıldı.

İşleri bir adım daha ileri götüren Schuster, Barça'dan doğrudan Madrid'e gitmekle kalmadı, ardından Atletico Madrid'e de transfer oldu.

'Sarışın Melek' lakaplı Schuster, 1980'de 20 yaşındayken Köln'den Barca'ya transfer edildi ve orada sekiz sezonda birçok kupa kazandı.

Kulüpteki sekiz sezonunun yedisinde 10 hatta daha fazla gol attı.

1988'de Madrid'e transfer olmadan önce 1980'ler boyunca takımın önemli bir üyesiydi.

12 yıl İspanya'da kaldıktan sonra 1993 yılında Bayer Leverkusen'e katılarak Almanya'ya döndü.

Türk futbolunun çok yakından tanıdığı bir isim olan, Galatasaray efsanesi Hagi da kariyeri boyunca hem Barcelona hem de Real Madrid forması giymiş yıldızlardan biri.

Hadi, Real Madrid ve Barcelona'da iki sezon geçirdi ancak her iki sezonda da kupa kaldıramadı.

1990 senesinde Dünya Kupasında milli takımı Romanya'da etkileyici bir performans gösterdikten sonra Real Madrid'e transfer oldu.

Birkaç unutulmaz golün ardından sadece bir İspanya Süper Kupası'ndan sonra 1992'de Brescia'ya gitti. Barça'ya transfer edilmeden önce bir süre daha Brescia'nın Serie A'ya yükselmesi için kulüpte kaldı. Daha sonra Barcelona'ya transfer edildi.

Johan Cruyff yönetiminde hiçbir zaman normal bir başlangıç yapmayan Hagi, bir Süper Kupa daha kazandı ancak 1996'da efsanesi olacağı kulübe Galatasaray'a transfer oldu ve Türkiye'de bir tarih yazdı.

Kaçan şans...

Futbol tarihinin en büyük oyuncularından biri olan Di Stefano, hiçbir zaman Barça'da oynamadı ve taraftarlar hala bunun üstesinden gelemediler...

İki kulüp, 1953'te bir Avrupa turu sırasında Madrid savunmasını büyüleyen Kolombiya ekibi Millonarios'tan ayrıldığında Di Stefano'nun transferi için yarıştı.

Uzun bir yasal anlaşmazlığın ardından, İspanyol futbol federasyonu kulüplerin sözleşmesini paylaşmaları gerektiğine karar verdi ve Di Stefano her iki taraf için de değişen sezonlarda oynayacaktı... Barca'da zaten antrenman yapmıştı ve bazı hazırlık maçlarına katılmıştı.

Ancak Madrid onu önce yakaladı ve ilk birkaç maçtan sonra, Barcelona kontratının geri kalanını satmayı kabul etti. Dört gün sonra onlara karşı hat-trick yaptı.

396 maç, 308 gol, sekiz lig şampiyonluğu ve beş Avrupa Kupası sonrasında Di Stefano, Real Madrid'i yeniden yaratmıştı.

Bugün kendisi hala Real Madrid tarihi için eşsiz bir oyuncudur.

Arjantinli forvet Saviola, Barça'da üç sezon boyunca fena olmayan bir skor elde etti ve sonunda gözden düştü.

Sözleşmesi 2007'de bittiğinde Real Madrid'e transfer oldu.

Real Madrid'den önce Monaco'ya ve Sevilla'ya kiralik olarak gitti.

Samitier, Madrid'de birkaç yıl geçirmeden önce 1919 ve 1932 yılları arasında Barça'da oynadı. Daha sonra hem Barca hem de Atletico Madrid'i yönetecekti.

Barça'nın tüm zamanların en golcü oyuncularından biri olan Samitier, tam olarak 184 gol attı.

İleriye dönük güçlü bir orta saha oyuncusu olan Samitier, kısmen oyun stili ve kısmen de yakın arkadaşı Salvador Dali ile futbol oynayarak geçirdiği zaman nedeniyle 'Sürrealist' ve 'Çekirge Adam' lakapları ile anıldı.

Zamanın efsanevi şarkıcısı Carlos Gardel ona bir şarkı adadı.

Barcelona'yı çalıştırırken 1960'larda Madrid ile çalışmak için ayrıldı, ancak kendisi bir Barça efsanesi olmaya devam etti ve hala ediyor.

1972'de ölümünden sonra devlet onun için bir cenaze düzenledi.

1993'te Camp Nou'ya giden caddelerden birine hatırasını yaşatmak için onun adı verildi.

Lopetegui, Madrid'de üç ve Barça'da üç yıl geçirdi. ancak her iki takım için de yedek kaleci olarak sadece altı lig maçında oynadı.

Madrid'in Castilla takımının düzenli oyuncusuydu, ancak kariyeri boyunca oynadığı sürenin büyük bir kısmı, Madrid'den ayrıldıktan sonra katıldığı Logrones ve Barça'dan ayrıldıktan sonra katıldığı Rayo Vallecano'da yaşandı.

Lopetegui, milli takımı bir dönem çalıştırdı.

Turnuvadan sonra Madrid'e katılmayı kabul ettiği ortaya çıktıktan sonra 2018 Dünya Kupası arifesinde ünlü bir şekilde görevden alındı, ancak 5-1 Clasico yenilgisiyle sonuçlanan maçın ardından dört aydan biraz daha uzun bir süre sonra görevden alındı. .

Defansif orta saha Celades, Barcelona'da doğdu, 1990'ların başında kulübün altyapısına girdi ve 1997-98'de Louis Van Gaal'ın şampiyonluk takımında süpürücü görev üstlenerek önemli rol oynadı.

A takımda dört yıl boyunca düzenli bir başlangıç yapmadı. Bununla birlikte, iki lig şampiyonluğu, iki Copas del Rey, UEFA Kupa Galipleri Kupası ve UEFA Süper Kupa'nın yanı sıra Kasım 1999'da bir Clasico şampiyonu kazandı.

Ertesi sezon Madrid'e transfer oldu. İki lig şampiyonluğu ve bir parça oyuncu olarak Şampiyonlar Ligi'ni kazandı.

Celades daha sonra Julen Lopetegui'nin asistanı olarak Madrid'e geri dönecekti, ancak Lopetegui aylar içinde görevden alınınca rolü kısa sürdü.

Eylül 2019'da Valencia'yı çalıştırdı.

Hırvat orta saha her iki kulübün de formasını giydi ancak sakatlıklar peşini bırakmadı.

1991'de Madrid'e katıldıktan sonra, ilk sezonu neredeyse tamamen sakatlıklarla geçti. Sadece üç maçta forma giydi ancak bunlardan birinde Barça'ya karşı unutulmaz bir serbest vuruş kaydetti.

Sonraki iki yılda daha düzenli olarak yer aldı ve Real Oviedo'da kiralık olarak transfer edilmeden önce birkaç kupa kazandı.

Prosinecki, Barça'ya 1995'te bedelsiz olarak transfer oldu ancak yine sakatlıklar yaşandı. Johan Cruyff veya Bobby Robson'ın altındaki A takıma giremedi ve bir sezon sonra Sevilla'da normal bir başlangıç yapmak için ayrıldı.

Orta saha ve sol bek arasında oynayan Soler, çoğu yıldızdan daha cesurdu. Sadece Barça ve Madrid'de değil, iki rakip takım Espanyol ve Atletico'da da forma giydi.

Kariyeri 1983'te Espanyol'da başladı ve 1988'de Barca'da verimli bir üç yıl geçirmek için kulüpten ayrıldı.

Barça'ya dönmeden önce bir yıllığına Atletico'ya transfer oldu, ancak dönüşünde takıma geri dönmekte sorunlar yaşadı ve kilit oyuncularından biri olacağı Sevilla'ya gitti.

Soler'in Sevilla'daki formu ona Madrid'e bir başarı kazandırdı, ancak sadece 14 maça çıktı ve bir yıl içinde bir kez daha ayrıldı, koçluğa geçmeden önce Real Zaragoza ve Mallorca'da oynayıp futbol kariyerini bitirdi.

Pek çok başka oyuncu da yıllar içinde her iki takımın da formasını terletti.

İlki 1886'da Barselona'da doğan Alfonso Albeniz'di. Her iki kulüpte de kupalar kazandı, Real Madrid'de direktör olarak görev yaptı ve daha sonra Birleşmiş Milletler'e İspanya büyükelçisi olarak atandı.

1900'lar: Alfonso Albeniz, Jose Quirante, Luciano Lizarraga, Enrique Normand Faurie.

1910'lar: Arsenio Comamala, Walter Rozitsky, Jose Angel Berraondo.

1930'lar: Ricardo Zamora, Hilario, Mariano Garcia de la Puerta.

1950'lar: Alfonso Navarro, Laszlo Kaszas.

1960'lar: Justo Tejada, Evaristo de Macedo, Fernand Goyvaerts, Jesus Maria Pereda, Lucien Muller.

1980'ler: Lorenzo Amador.

1990'ler: Luis Milla, Fernando Munoz, Daniel Garcia Lara.

2000'ler: Alfonso Perez

Ve işte en son hepimizin de bildiği gibi Iker Bravo!