Sergen YalcinAA

YORUM | Sergen Yalçın: Derbilerin ustası


YORUM | Kutay Ersöz  @48kutay


Futbolcu Sergen Yalçın, büyük maçların ve derbilerin ne anlama geldiğini, nasıl oynanması gerektiğini iyi bilirdi. Büyük maçların büyük topçusu, büyük maçların büyük teknik direktörü olma yolunda ilk işaretlerini veriyor.

Onun Beşiktaş’taki derbi performansı, teknik direktörlüğünü de güçlendiriyor. Biz de Galatasaray ve Fenerbahçe’ye kurduğu hâkimiyete göz atacağız. Fakat önce Malatya günlerine gideceğiz.

Her şey Dolmabahçe’de başladı

Sergen Yalçın, Gaziantepspor, Konyaspor, Sivasspor, Kayserispor ve Alanyaspor’da çalışırken oynattığı futbolla dikkat çekmişti. Zaman zaman başarısızlıklar da yaşadı ama her yeni macerasında biraz daha üzerine koydu. Yeni Malatyaspor da bu serinin bir parçasıydı. İyi başlamıştı, iyi gidiyordu ama beş maçlık bir seriden galibiyet çıkaramadı. Altıncı maçta Beşiktaş’a konuk oldu. Yeni Malatyaspor o gün 2-0 kazandı. Topla oynama oranı yüzde 33, toplam şut ise 4’le sınırlı kaldı! İstatistikler bir şey anlatıyordu ama maç sonunda Sergen Yalçın’ın da söyleyecekleri vardı:

“Ben genelde oynayan takım çıkarıyorum. İnsanlar güzel futbol izlesinler istiyorum. Bu oyun aslında çok doğru bir oyun değil ama biz bugün bu oyunu da oynayabileceğimizi gösterdik. Demek ki Türkiye'de insanlar bu oyunu kabul ediyormuş. Bu tarz oynamak çok kolay, 34 maç boyunca bu futbolu oynatabiliriz ama seyir zevki olan maçlar oynatmak istedik. Ancak demek ki Türkiye'de tutan oyun bu. Biz de bundan sonra deplasman maçlarında bu oyunu oynayacağız.”

Sergen Yalçın, bunu dedikten sonra Yeni Malatyaspor ile sadece bir deplasman maçına çıkabildi, onda da Gaziantep FK ile 1-1 berabere kaldı. Bir ay sonra ise kendini Beşiktaş’ta buldu.

Ligde istediğini bulamayan, belki sezonu kaybettiğini düşünen, ezeli rakiplerinin gerisinde kalan Beşiktaş’ın başına geçen Sergen Yalçın’ın takıma ilk anda verecekleri sınırlıydı. Fakat bir enerji katabilirdi. Dördüncü maçında rakip şampiyonluk yarışındaki Trabzonspor’du.

Bir ‘derbi’ miydi tartışılır ama büyük maç olduğu kesindi ve camianın oradan bir ışık görmesi gerekiyordu. Maç 2-2 bitti, kazanan çıkmadı ama şampiyonluğa oynayan takım sanki Beşiktaş’tı.

Beşiktaş o gün 29 şut çekti. Rakibini hapsetti. Beraberlik golünü son anlarda kontra atak sonucunda yedi. Belki maçı kazanamadı ama taraftarlarının yüreğine su serpti. İki puan bırakılmıştı ama çok şey kazanılmıştı. Yalçın, yeni takımıyla sezonu nerede bitireceğini kestiremiyordu ama derbilere hazırdı.

İlk derbi ve uzun bir ara

Üç hafta sonraki Galatasaray maçında bambaşka bir Beşiktaş vardı. Kadro hemen hemen aynıydı. Ön altılıdan sadece Lens çıkmış, yerine Boyd girmişti. Fakat bu sefer maç aynı güzellikte değildi. Beşiktaş sadece üç şut çekti rakip kaleye. Galatasaray daha baskılı gözüküyordu ama onlar da çok etkili değildi. Zira bambaşka bir atmosfer vardı. Koronavirus’un Türkiye’de ilk kez ortaya çıktığı dönemde oynanan maç bir şaşkınlık atmosferi içinde sahnelendi. Hafta boyunca konuşulan konular başkaydı. Üstelik maç seyircisizdi.

Galatasaray dokuz maçtır yenilmiyordu. Şampiyonluk havasına girmiş gibi yine bahara hazırdı! Böyle bir rakibi durdurmanın yolu belki de atmosferden faydalanmaktı. Öyle de oldu. Sıkıcı ve zevksiz bir 90 dakikanın ardından maç 0-0 sona erdi.

Yalçın maçtan sonra’ Seyircinin olmadığı bir maçta hareketli bir oyun beklemiyorduk. Mutlu değiliz, mutsuz da değiliz ama bence zaten hiç kimse mutlu değil" diyerek kafasından geçenleri belli etti. Maçı kilitlemişti ama bundan mutlu değildi. İçine sinmiyordu ama formda bir takıma yenilmediği için mutsuz da değildi.

Şampiyonluk yarışının uzağında kalmaya devam ediyordu ama en azından iki farklı oyunu iki farklı rakibe sahnelemişti ve yenilmemişti. Artık iki plana da daha sıkı sarılabilirdi. Yeri geldiği zaman Trabzonspor karşısındaki gibi oyunu sahaya koyabilirdi, yeri geldiğinde Galatasaray’dan puan çalmasına yetecek olana hazırlanabilirdi.

Fakat iki maç da berabere bitti. Artık bir ‘büyük’ galibiyet lazımdı. Bunun için 4 ay beklemesi gerekecekti.

Sergen Yalcin BesiktasAA

33. haftada gelecek sezonu kuran maç

Galatasaray maçının hemen ardından Coronavirus’un etkisi arttı, tüm dünyada futbol sona erdi, futbolcular herkes gibi evlerine girdi, idmanlarını yapamadı, sonrasında havalar ısındı ve futbol topu yeniden dönmeye başladı.

Aynı sezonun içindeydik ama bambaşka bir çağa geçmiştik. Bu karışıklıktan iyi faydalanan Beşiktaş oldu. Mart ayında umutsuz olan camia kendini bir anda Şampiyonlar Ligi potasında buldu. 33. haftaya da bu ihtimalle girdi. Karşısında da son iki sezonun ‘yıkık’ takımı Fenerbahçe vardı.

Yalçın’ın ilk derbi zaferi için en uygun maçlardan biriydi. Bu karşılaşmayı, 29 şut çektiği Trabzonspor maçı gibi heba edemezdi. Buradan alınacak üç puan, bir sonraki sezonun karakterini, stratejisini ve güvenini belirleyecekti.

Ve belki de iki farklı oyunu harmanladı. Önce durdu, bekledi. Bunu biraz da Fenerbahçe mecbur bıraktı. Fakat Vedat Muriqi’nin kırmızı kart görmesiyle ipler Beşiktaş’ın eline geçti. Yine de Beşiktaş, yakaladığı sayısal avantajın üzerine hemen atlamadı. Beklemeye devam etti. Goller de ikinci yarıda geldi. Sergen Yalçın’ın öğrencileri sahadan 2-0 üstün ayrıldı. İlk derbi galibiyeti, Şampiyonlar Ligi ön elemesi bileti ile beraber geldi. Esas olan yine Yalçın’ın maç sonu açıklamalarında saklıydı. Önümüzdeki sezon bizi neyin beklediğini o da bilmiyordu. Kafasında bir sürü düşünce vardı ve günün şartlarına uyarak bir şeyler planlayacaktı ama öz güven cepteydi:

“Oyunu başka şekillerde de oynatabiliriz. Bekleyebiliriz de önde de oynayabiliriz. Bir sürü sistem var. Ancak sistemi oyuncular belirler. Ben elimdeki oyuncuya göre sistem yaparım. Oyun sistemlerinin riskleri var. Çok önde oynadığımız zaman puan kaybettiğimiz ve mağlup olduğumuz maçlar oldu. Pandemiden önce daha farklı oynuyorduk, şimdi daha farklı, kazanmaya yönelik oynuyoruz.”

Yine bir Fenerbahçe galibiyeti

Beşiktaş ve Sergen Yalçın derbilerdeki yenilmezliğine Kasım ayında da devam etti. Üstelik yıllar önce tarihe geçen maçın kopyası bir skorla. Yani tarihe geçen bir başka maçla!

Beşiktaş, her ne kadar seyircisiz de olsa, Kadıköy’de Fenerbahçe’yi 4-3 yendi. Üstelik karşılaşmada 10 kişi kaldı. Yukarıdaki maçlarda hep stratejilerden ve saha içi planlarından bahsettik. Bu sefer ise derbilerin başka bir yönü ortaya çıktı. Psikoloji ve mental güç esas olandı. Yalçın, bu sınavdan da başarıyla çıktı.

Muhakkak Vincent Aboubakar’ın ilk 20 dakikada attığı iki gol elini güçlendirdi. Sahi, Aboubakar o iki golü hangi ara attı? Zira Beşiktaş maça büyük bir baskıyla başlamamıştı. Fakat o saha içindeki şok preslerin sonucu meyvesini verince, Fenerbahçe de bir şok yaşadı. Rakibi etkisiz bırakmanın güzel bir yoluydu. Devamında karşılaşma duyguların öne çıktığı bir şekle büründü. Sakin kalan kârlı çıkacaktı.

Beşiktaş-FenerbahçeAA

Beşiktaş, uzun bir süre 10 kişi oynamasına rağmen takım olarak daha çok oyunun içindeydi. Topla daha çok oynayan; sayıca üstün olan ve skorda yenik olan Fenerbahçe’ydi ama dağınık gözüken de onlardı. Taktikler taca çıkmıştı ama Beşiktaşlı futbolcular 90 dakika boyunca sahanın içindeydi. Bir oyuncu grubunun, böylesine bir maçta yüzde yüz konsantre kalabilmesini sağlamak esaslı bir teknik direktör başarısı olsa gerek.

Günün sonunda Beşiktaş, derbi listesine bir galibiyet daha yazdırdı.

Sabır, sabır, sabır…

Sırada Ocak ayındaki Galatasaray maçı vardı. Yedi gollü Fenerbahçe derbisinden sonra izleyenlerin gözlerini kanatan bir mücadeleydi. İki takım da maçtan önce savunmasına güvenmiyor gibiydi. Bu yüzden Fatih Terim olağan sisteminin dışına çıkarak orta sahayı Etebo ile güçlendirdi. Sergen Yalçın da oyunu savunma hattından uzak bir bölgeye yıktı. Fakat bu sefer pres yapma konusunda hevesli veya mahir değildi.

Sabırlı olanın kazanacağı bir maçtı. Hata yapan yenilecek gibiydi. Marcao’nun ilk yarıdaki hatası gibi bir hata gerekiyordu. Oradan gol çıkmadı. Bir daha benzeri olur muydu? Olmayabilirdi ve maç 0-0’a bağlanabilirdi. Fakat Diagne’nin kırmızı kartı işleri değiştirdi. Beklenen hata buradan geldi. Galatasaray 10 kişi kaldı. Bu da yaslanmasına neden oldu. Beşiktaş rakip ceza sahasına 26 orta yaptı. İlla biri sekecekti. Luyindama sektirdi. 80’de Josef, 90’da Nkoudu attı ve Beşiktaş adeta pozisyonsuz geçen maçı 2-0 kazandı.

Mbaye Diagne DomogojVida Beşiktaş Galatasaray 0182021AA

Sergen Yalçın’ın derbileri bize ne anlatıyor?

Sergen Yalçın, derbilerde hiçbir zaman aynı kalmadı. Zaten derbilerin de biri diğerine benzemez. Yalçın da her defasında şartlara uyum sağladığını gösterdi. Bunu, bu sezonun tamamına bakarak söylemek de mümkün. Genelde bu tip tanımlamaların ardından ‘pragmatik teknik direktör’ sıfatını kullanırız. Fakat Yalçın, pragmatik değil. O zaman bir ‘kısa yol uzmanı’ olduğunu söylememiz gerekirdi, bu da onun kurduğu oyun planlarına haksızlık olurdu. Oysa Yalçın’ın çok güçlü bir A planı var. Fakat daha önemlisi, çok güçlü B planları da var. Evet bir tane de değil üstelik! Bunlar, çeşit çeşit atmosferde oynanan derbilerde işe yarıyor ve taktik tahtasına zenginlik katıyor.

Hafta sonunda Fenerbahçe karşısında Beşiktaş yenilebilir. Kazanabilir de… Derbilerin ne favorisi olur, ne gidişatı önceden kestirebilir. Fakat Fenerbahçe kazansa da, hatta şampiyon olsa da, bir sonraki Fenerbahçe-Beşiktaş derbisinde büyük ihtimalle Erol Bulut’u göremeyeceğiz.

Fakat Beşiktaş bu maçı kaybetse de ve hatta şampiyonluğu rakiplerine ikram etse de bir sonraki sezonun derbilerinde büyük ihtimalle Sergen Yalçın’ı yine saha kenarında göreceğiz. Bunun nedeni hem Yalçın’ın derbi performansında hem de sezonun genelinde saklı…

O her şarta uygun çözümler üretebilen bir teknik direktör. Ve bu, kaosun hâkim olduğu Türkiye futbolunda eşine az rastlanan, üstelik oldukça kıymeti olan bir özellik…

Reklam

ENJOYED THIS STORY?

Add GOAL.com as a preferred source on Google to see more of our reporting

0