real madrid barcelona.jpgGetty Images

YORUM | Klasiğin dışında bir El Clasico


YORUM | Kutay Ersöz @48kutay


La Liga’nın başkanı Javier Tebas, Lionel Messi’nin olası ayrılığı hakkında en çok görüş bildirenlerden biri. Kendisi ne Barcelona yöneticisi, ne Barcelona taraftarı, ne bir gazeteci. Fakat bu konu en çok onu ilgilendiriyor. O da açıklamalarında Messi’nin gitmeyeceğini, Messi’nin gitmemesi gerektiğini ve Messi’nin önemini vurguluyor. Biraz tahmin bolca temenni. Zira şu aralar La Liga’nın büyük liglerle kapışmasını sağlayan tek unsur Arjantinli’nin varlığı.

Özellikle Cristiano Ronaldo’nun ayrılmasından sonra ne La Liga, ne de El Clasico eskisi kadar popüler. Zaten iki takımın şampiyonluğu paylaştığı bir lig oldukça sıkıcıydı, bir de böylesine görkemli bir rekabet de eksik kalınca ilgi doğal olaral azaldı.

Fakat bu sezonun son döneminde işler biraz değişti. Lig ve derbi halen pazarlanabilir durumda değil. Kan kaybı devam ediyor. Fakat şampiyonluk yarışı son sezonlarda benzeri yaşanmamış bir şekilde ilerliyor. Bu sefer Real ve Barcelona puan durumunda arkada kaldı. Atletico ise lider. İtalya'da, Almanya'da ve İngiltere'de yarış formaliteye dönmüşken, İspanya kıtanın heyecan dozunu üzerine alabilir.

Benzer bir tablo Atletico’nun son şampiyonluğunda da (2014) yaşanmıştı. Fakat aradan yedi sezon geçti. İspanya'da bu heyecanı özlemiştik. Hatta başka bir takımın şampiyonluğunu da… Gerçi Atletico elindeki avantajı kaptırdı ve şampiyonluk üç tarafa da yakın ama zaten bu durum bizim için daha iyi. Heyecan artıyor.

Atletico ilk 22 maçında sadece Real’e yenilmişti. Eksik maçları vardı ama buna rağmen açık ara liderdi. Normalde eksik maçı olan takımlar sıralamada takipte olur ve onlara “gizli lider” denir. Oysa Atletico kış döneminde adeta “gizli şampiyon” denilecek kadar avantajlıydı.

Diego Simeone’nin öğrencileri arayı açarken, diğer ikili krizdeydi. Bir zamanların dev bütçeli kulüpleri son iki seneyi oldukça sıkıntılı geçirdi. Barcelona Messi’yi kaybetme korkusunu yaşadı. Ardından yönetim sorunu yaşadı. Pandeminin getirdiği maddi sıkıntılar nedeniyle oyuncuların maaşlarını indirmek zorunda kaldı. Kendi oyuncularından böyle bir talepte bulundukları için de Sergino Dest dışında transfer yapamadı. Manchester City’nin genç stoperi Eric Garcia için bile 3-5 kuruş (milyon euro) vermek yerine, oyuncuyu sezon sonunda bonservis bedeli olmadan transfer etmeyi planladı.

Real Madrid’de de durum farklı değil. Barcelona’nın Dest transferinin bir benzerini bile yapamadı. Transfer dönemlerinde piyasayı belirleyen Real, yazın kimseyi Madrid'e getiremedi. Bunda Zinedine Zidane’ın kadrosuna güvenen yapısı da önemliydi ama yine de burası Real Madrid’di. Öte yandan pandemi nedeniyle seyircilerin stadyumdan uzak kalmasını fırsata çevirdiler ve hemen Santiago Bernabeu Stadı için düşünülen yenileme projesini hayata geçirdiler. Bu da maçların Valdebebas’ta oynanmasına neden oldu.

Görkemli Real Madrid’i uzun süredir bir antrenman sahasında oynarken görüyoruz. Oyun olarak da eski ışıltılı günlerini aratıyor. Yaratıcılık sadece Toni Kroos ve Luka Modric’e sırtlanmış durumda. Gol yükü ise Ronaldo’nun ayrılığından sonra kendisini aşan Karim Benzema’da. Sergio Ramos’un getirdiği ruh ve liderlik ve kalede Thibaut Courtois’nın verdiği güven artıları. Fakat diğer parçaların katkısı oldukça sınırlı.

Zidane’ın takımını, 2000’lerin başında (özellikle 2006’da) Zidane'ın lideri olduğu Fransa’ya benzetebiliriz. Aslında takım arkadaşı Didier Deschamps’ın çalıştırdığı şimdiki Fransa da pek farklı değil. Saha içinde çok iyi yayılan, alanı iyi daraltan ama genişleme konusunda sıkıntı yaşayan bir takım profili. Ve bu profil, ‘zayıf’ rakipler karşısında zorlanırken, ‘güçlü’ rakipler karşısında adeta esiyor.

Şampiyonlar Ligi’nde Shakhtar ve Mönchengladbah gibi görece düşük seviye takımlar karşısında zorlanandılar ama Inter ve Liverpool gibi rakipleri perişan ettiler.

Real Madrid - Estádio Alfredo Di Stéfano 2021Reprodução/Twitter Real Madrid

La Liga’da Cadiz’e, Alaves’e, Levante’ye yenildiler, Kral Kupası’nda alt lig takımı Alcoyano’ya elendiler ama Atletico ve Barcelona ile oynadıkları üç maçta da yenilmediler.

Tıpkı 2006 Dünya Kupası’nda gruptan zar zor çıkıp favoriler İspanya’yı ve Brezilya’yı perişan eden Fransa Milli Takımı gibi…

Real Madrid, yolda sürpriz kazalar yaşasa da uzun vadede sonuç alıyor. Yine de ışıltılı günlerinden uzak. Barcelona ise o günlerine geri döneceğinin sinyallerini veriyor.

Oysa orası da kara bulutlarla kaplıydı. Saha dışı sorunlarının yanı sıra, saha içinde de bir iflas söz konusuydu. Bayern Münih karşısında alınan 8 gollü yenilgi, altından kolay kalkılacak bir durum değildi. Göreve bir kez daha bir eski futbolcularını getirdiler. Ronald Koeman’ın işi zordu ve ilk aylarda günleri sayılı gibi duruyordu.

Fakat takvim yaprakları 2021’e dönünce adeta beyaz sayfa açtılar. En azından ligde… Zira  Şampiyonlar Ligi’nde yine büyük bir hüsran yaşadılar ve PSG’den dört gollü bir mağlubiyet tattılar. Diğer yandan La Liga’da oynadıkları son 14 maçta sadece iki puan kaybettiler. Belki Koeman halen ideal formasyonu bulamadı ve halen arayışta ama en azından doğru isimleri bulmuş gibi.

Barcelona yüklerinden arınıyor. Genç oyuncular sahada daha çok sorumluluk alıyor. Pedri, Dest, Oscar Mingueza, Ronald Araujo, Ricard Puig, Trincao artık daha çok oynuyor. Sakatlanmasaydı Ansu Fati de bu listede olacaktı.

Gençlerin hevesli oyunu Lionel Messi’nin de yüzünü güldürmeye başladı. Son aylarda oluşan hava, Laporta’nın seçilmesi ve belki de PSG maçında kaçırdığı penaltı Messi’nin takımına yeniden aidiyet ve sorumluluk hissetmesini sağladı.

Bütün bunlar, ‘artık gitti’ denilen şampiyonluğun yeniden anılmasına neden oldu.

BarcelonaGetty

Ama yine de bu iki takım nisan ayının ortasına ve sezonun 30. haftasına liderin gerisinde giriyorlar. Alıştığımız bir durum değil. Puan durumundaki yerleri, sahadaki oyunları, sahadaki oyuncuların isimleri, hatta hafta sonundaki kapışmaya ev sahipliği yapacak stadyum El Clasico algılarımızın çok uzağında.

Bu sefer başka bir El Clasico var... Fakat halen İspanya şampiyonunu belirlemek için büyük öneme sahip. Bu maçta hangi sonuç çıkarsa çıksın Atletico Madrid zirvenin tek sahibi olarak kalmayacak. En azından ertesi gün oynayacağı Real Betis maçına kadar...

Ligin altından çok sular akacağı aşikâr ama üç ihtimalli bir maç olmasının yanı sıra üç ihtimalli bir şampiyonluğun sonucunu da belirleyecek gibi.

Belki de dolu tribünlerin önünde oynayan şatafatlı yıldızların izlendiği reyting rekortmeni bir El Clasico yerine, böylesini denemek de güzel olacaktır. Sanki 100 sene önce kendi yağlarıyla kavurulup toprak sahalarda birbirlerine rakip oldukları günlerdeki gibi...

Belki alıştığımız El Clasico’nun uzağında ama bu çağda, en saf haline olabilecek en yakın şekilde…

Reklam