Shinji KagawaGetty Images

YORUM | Jürgen Klopp'u ağlatan adam, Beşiktaş'ın gözyaşlarını dindirebilir mi?


 YORUM | Onur Özgen @ozgenonur

Şenol Güneş’in takımlarında, 10 numaraların her zaman için anahtar bir rolü olmuştur. Trabzonspor’daki son döneminde Jaja, Bursaspor’da Josue, Beşiktaş’ta ise sırasıyla Jose Sosa, Anderson Talisca, Adem Ljajic ve şimdi de Shinji Kagawa... Son dönemde büyük bir kalite düşüşü yaşayan siyah-beyazlıların, en azından bu pozisyonda olumlu anlamda bir istikrar yakaladığını söyleyebiliriz.

Yukarıda saydığımız oyuncuları ise oyun kurucular ve ikinci forvetler olarak iki kategoriye ayırmamız mümkün. Ve galiba Güneş’in de ikinci forvet olarak kullanabildiği 10 numaralara biraz daha zaafı bulunuyor. Her ne kadar Sosa’nın oyun kuruculuğundan da çok iyi faydalansa da, Güneş’in direkt oyununun 10 numaralardan talep ettiği öncelikli şey, ceza sahasına sık sık girip, gol pozisyonlarının içinde olmaları. Bu açıdan birbirine çok benzeyen iki Brezilyalı, Jaja ve Talisca, Güneş’in yakın dönemdeki favori 10 numaraları gibi duruyor.

Lâkin günümüz futbolunda 10 numara, en azından klasik tanımıyla, tedavülden kalkmış bir rol. Jonathan Wilson, oyun kurucuların rollerinin nasıl değiştiğini irdelediği yıllar önceki bir yazısında bunu şöyle özetlemişti: “Wesley Sneijder geçmiş, Mesut Özil şimdi, Toni Kroos ise gelecek.”

Aradan geçen sürede ise Wilson’ın haklı olduğu görüldü. Artık futbol, Sneijder gibi 10 numaralar üretmiyor. Daha modern bir 10 numara olan Mesut’un dahi etkisi yıllar içinde azaldı. Ama birçok şeyi bir arada yapabilen, sahanın sadece bir bölümünde değil, tamamında rol üstlenebilen Kroos gibi serbest 8’ler, 2010’ların futboluna damga vurdular. Bu dönemin en büyük mucidi Pep Guardiola’nın Manchester City’de yaptığı en büyük taktik devrim de Kevin De Bruyne ve David Silva’dan serbest 8 yaratmak oldu.

Jose Sosa Oguzhan Ozyakup Besiktas

Beşiktaş’ın 2015-16’daki yaratıcı ve dominant oyununun temelinde de iki serbest 8 bulunuyordu: Oğuzhan Özyakup ve Jose Sosa. Her ne kadar Sosa, kâğıt üzerinde 4-2-3-1’in forvet arkası olarak oynatılmış gibi görünse de, Arjantinli virtüöz, klasik bir 10 numara olmadığından dolayı kendini sık sık derine atıyor ve sol iç Oğuzhan ile birlikte takımın hangi şekilde hücum edeceğini hem planlıyor hem de örgütlüyordu. Ve kâbul edelim, bu örgütlü yaratıcılığı seyretmek çok keyif veriyordu.

Sosa’nın ayrılmasının ardından yerine gelen Talisca da klasik bir 10 numara değildi. Hatta şöyle diyelim; 10 numarayla alakası yoktu. Fakat Sosa’yla arasında önemli bir fark bulunuyordu. Arjantinli, hücumun şeklini belirlerken; Brezilyalı ise sadece neticesiyle ilgileniyordu. Elbette bu, sahada ekürisiz kalan Oğuzhan için iyi bir haber değildi. Nitekim saha içinde giderek yalnızlaştı ve değişen oyunda kendine bir rol bulamamaya başladı.

Topu dolaştırmak yerine, daha direkt hücum etmeye çalışan, bunu da büyük oranda Ricardo Quaresma aracılığıyla yapmak isteyen Beşiktaş’ta artık roller çok daha keskindi ve birbiriyle etkileşimi azalmıştı. Ve bir süre sonra takım, hücumcular ve savunmacılar olarak ikiye ayrıldı.

Adem Ljajic’in şanssızlığıysa, Sosa’nın değil, Talisca’nın yerine gelmesi oldu. Talisca’yı yıldızlaştıran oyunda Ljajic’in parlayabilmesi mümkün değildi. Tek ihtimal, takımda artık bir rolü kalmayan Oğuzhan’ın Ljajic ile birlikte yeniden canlanmasıydı. Ama o da olmadı. Ljajic’in ceza sahası içindeki etkinliği ve Quaresma’nın ortalarına kafa vurma kabiliyeti de Talisca’nın yanına yaklaşamayınca, Sırp oyuncu selefinin boşluğunu dolduramadı.

Ricardo Quaresma Adem Ljajic BesiktasAA

Ve belki bu yüzden ya da tamamen bir fırsat transferi olarak Kagawa kiralandı. Kagawa, Ljajic’e göre ceza sahasına çok daha fazla giren ve bu yüzden gol ortalaması daha yüksek bir oyuncu. Bu açıdan Güneş’in favori 10 numaralarından biri olmaya daha teşne görünüyor. Güneş’in 4-2-3-1’den vazgeçmesinin ise çok düşük bir olasılık olduğunu varsayarsak, Ljajic de Roma ve Torino’dan alışık olduğu sol kanada geçebilir.

Güneş, önceki gün gazetecilerle yaptığı sohbette, “Quaresma ve Babel’in gidişiyle farklı bir oyun ortaya çıkacak,” demişti. Bunu söylediğinde ise Kagawa henüz takıma katılmamıştı, ama diğer yandan Quaresma da hâlen ayrılmadı. Bu durumda oyun nereye evrilebilir? Kagawa ve Ljajic ile oyunun merkezde daha ağırlık kazanacağı, Quaresma ayrılsın ya da ayrılmasın, şimdiden kesin gibi. Ama bu illâ 2015-16’daki pas oyununa bir dönüş olacağı anlamına gelmiyor. Bu, mevcut takım için hayli radikal bir geçiş olabilir. Buna karşın hücum aksiyonlarının sahanın sadece bir bölümü yerine tamamında gerçekleştiği ve topun daha az havalandırıldığı bir direkt oyuna geçiş fikri ise kulağa hiç fena gelmiyor.

Ancak elbette büyük bir soru işareti de yok değil. O da Kagawa’nın sezonun ilk yarısında sadece 204 dakika oynayabilmesi. Bileğinden üst üste yaşadığı sakatlıklar, kâbul etmek gerekir ki, Kagawa’dan çok şey götürdü. Bu yüzden Jürgen Klopp’un yüksek temposunu ve karşı presini Dortmund’a geri getiren Lucien Favre, o takımın en önemli parçalarından biri olan Kagawa’yı ise kendi takımına dahil etmeyi başaramadı.

Jurgen Klopp Shinji Kagawa Borussia DortmundGetty Images

Kagawa, ne yazık ki artık temponun çok yükseldiği oyunların oyuncusu değil. Üstelik bu çaptan düşüş için de hâlâ çok genç. Herhalde hiç kimse, Kagawa’nın 29 yaşında Türkiye’ye gelebileceğini tahmin edemezdi. Çok değil, bundan altı yıl önce Guardian’ a verdiği röportajda, o dönemde Dortmund’un başında olan Klopp, Manchester United’a kaptırdıkları oyuncusunun ardından adeta ağıt yakıyordu:

"Kagawa dünyanın en iyi oyuncularından biri ve Manchester United'da sadece 20 dakika oynuyor; üstelik sol kanatta! Bu benim kalbimi kırıyor. Gerçekten, bunu görmek gözlerimi yaşartıyor. Merkez orta saha, Shinji'nin en iyi oynadığı yer. O benim gördüğüm, golü en iyi koklayan ofansif orta saha oyuncularından biri. Ama ne yazık ki Japonlara göre Manchester United'da oynamak, Borussia Dortmund'da oynamaktan daha çok şey ifade ediyor. Halbuki o ayrıldığında, 20 dakika boyunca birbirimizin kollarında ağlamıştık."

Tıpkı oynattığı futbol gibi hislerini de olabildiğince şiddetli yaşamayı seven biri olarak Klopp’u başka birinin kollarında ağlarken düşünmek, çok da tuhaf gelmiyor. Ama birinden ayrıldığınız için ağlıyor ve acı çekiyorsanız, büyük ihtimalle yeri kolay kolay dolmayacak birini kaybetmişsinizdir. Ve Kagawa, hâlâ öyle biri olabilir. En azından Beşiktaş için...

Reklam

ENJOYED THIS STORY?

Add GOAL.com as a preferred source on Google to see more of our reporting

0