Garry Rodrigues Goztepe Fenerbahce 11/30/19AA

YORUM | Tuhaf bir İzmir akşamıydı ve Fenerbahçe iki puan daha kaybetmişti


 YORUM | Onur Özgen @ozgenonur

Hasan Ali Kaldırım’ın ısınırken sakatlanması, Ersun Yanal’ın hem üç oyuncunun yerini hem de taktik formasyonu değiştirmesine neden olmuştu; çünkü kadroda Hasan Ali dışında sol bek orijinli başka bir oyuncu bulunmuyordu. Bu yüzden tıpkı sezon başındaki gibi Nabil Dirar sol beke, Ozan Tufan sağ beke geri dönmüştü. Hasan Ali’nin yerine on bire alınan Deniz Türüç ise forvet arkasında yer alıyordu. Max Kruse’nin sakatlığı boyunca merkezi üçleyen Yanal da böylece yeniden 4-2-3-1’e dönmüştü.

Fenerbahçe’nin sezon başındaki güçlü oyununun üç mühim aktörü vardı; Emre Belözoğlu, Max Kruse ve Vedat Muriqi. Emre oyunun geriden daha nitelikli kurulmasını sağlıyor, Kruse rakip kale önünde ekseriyetle doğru kararlar veriyor ve Muriqi de hem hareketliliğiyle etrafındaki oyunculara alanlar açıyor hem de ceza sahasında topla buluştuğunda bitiriciliğiyle ön plana çıkıyordu.

Ancak bu üç oyuncunun da kadro içinde alternatifleri yoktu. Nitekim Fenerbahçe’nin oyununda yaşadığı dalgalanmalar da bu üç ismin sakatlandıkları dönemlere denk geldi. Emre’nin sakatlığı sebebiyle oynayamadığı ilk maç olan Alanyaspor deplasmanı, aynı zamanda Fenerbahçe’nin ligde ilk mağlubiyetini aldığı maçtı. Emre’nin yokluğunda geriden oyun kurma sorumluluğunu tek başlarına üstlenmek zorunda kalan stoper ikilisi Zanka ve Jailson, merkezi tamamen kapatan Alanyaspor’un orta blok presi karşısında üst üste hatalar yapmışlar ve Fenerbahçe için düşüş o maçta alınan yenilginin ardından başlamıştı.

Kruse’nin oynayamadığı beş maçta ise Yanal onun yerine Miha Zajc ya da Ferdi Kadıoğlu’nu kullanmak yerine Luiz Gustavo ve Emre’nin yanına Ozan’ı çekmiş; bu da takımın set hücumundaki etkinliğini oldukça etkilemişti. Konyaspor maçı beş golle kazanılsa da dört gol ceza sahası dışından atılan şutlarla; üç golle kazanılan Kasımpaşa maçında ise iki gol penaltıdan, bir gol de köşe vuruşundan gelmişti.

Ersun Yanal Goztepe Fenerbahce 11/30/19

Geçtiğimiz haftaki Yeni Malatyaspor maçında ise Kruse’yle birlikte Muriqi de yoktu ve Fenerbahçe’nin üretim problemi tavan yapmıştı. Muriqi’in dışında Mevlüt Erdinç’in de sakatlanması nedeniyle Yanal ileri uçta sahte 9’la oynamak zorunda kalmış ve uzun süredir kadroda yer bulamamasına rağmen daha önce Aykut Kocaman döneminde bu rolde kullanılan Alper Potuk’u tercih etmişti. Ancak tuhaf bir şekilde, merkezde üç oyuncu varken, sol kanatta da merkez orta saha orijinli Tolga Ciğerci’yi tercih etmiş ve bu da hücumda aşırı tutucu bir yapı doğurmuştu.

Futbolda sahte 9’ların birincil görevi, kendi pozisyonlarının dışına çıkıp beraberinde sürüklediği rakip savunmacılar sayesinde etrafındaki takım arkadaşlarına alanlar açmaktır. Yanal da geçtiğimiz hafta Alper’den bunu beklemişti. Alper’in bunu ne kadar iyi yapabildiği tartışılır; ama harika bir performans gösterse de ne sağ kanatta Moses ne de sol kanatta Tolga, onun açtığı alanları değerlendirebilecek özelliklere sahipti.

Günümüzde sahte 9’lu sistemlerin en popüler örnekleri Liverpool ve Ajax’a ait. Liverpool’da Roberto Firmino derine indiğinde saniyeler sonra Sadio Mane ya da Mohamed Salah'ın savunma arkasına sızacağını artık hepimiz biliyoruz. Ajax’ta da özellikle geçtiğimiz sezon Dusan Tadic’in açtığı alanları Donny van de Beek’in nasıl kullandığını görmüştük.

Kısacası sahte 9’la oynayacaksanız; etrafında ceza sahasını tehdit edebilen, hareketli oyuncuları kullanmak zorundasınız. Nitekim dün akşam Yanal geçen haftaki hatasından dönüp, sol kanatta Garry Rodrigues’i kullandı. Sahte 9 rolünde ise uzun süreli sakatlığını atlatıp geri dönen Kruse vardı. Kruse’yi sarı saçlarıyla ilk defa görüyorduk belki; ama sahte 9 rolünde Bundesliga’da sık sık izlemiştik.

Goztepe Fenerbahce TacticsGoal

Buna karşın Göztepe savunması da planını buna göre yapmış gibiydi. Öyle ki, Kruse’nin derine indiği birçok pozisyonda Alpaslan Öztürk ya da Titi'nin onunla birlikte gelmediğini gördük. Kendi pozisyonlarını terk edip alanlarını boşaltmaktansa, kademede kalıp Kruse’nin derinde topla buluşmasının getireceği riskleri göze aldılar. Bu tercihleri neticesinde de özellikle Rodrigues’in bulabileceği muhtemel boşluklar kapalı kaldı. Öte yandan Fenerbahçe’nin ilk yarıdaki en net gol pozisyonu da 5. dakikada Kruse’nin klasik bir santrfor gibi Alpaslan’ın arkasına sızıp Gustavo’nun ortasına yaptığı kafa vuruşuyla geldi. Bu da Fenerbahçe’nin sahte 9’dan ziyade net bir santrfora, yani Muriqi’e ihtiyaç duyduğunu gösteriyordu.

Kruse’nin değerlendiremediği bu gol pozisyonundan iki dakika sonra ise Göztepe’nin golü geldi. Maç öncesinde Row-Z Report’un paylaştığı çarpıcı bir veri vardı; Göztepe geçen sezondan itibaren oynadığı toplam 46 maçın 16’sında ilk golü atan taraf olmuş ve bu maçların 15’ini kazanmıştı. Bu da %94’lük bir galibiyet yüzdesine tekâbül ediyordu ki, sarı-kırmızılılar bu anlamda geçtiğimiz sezondan bu yana ligin en iyi takımıydı. İlhan Palut yönetiminde çıktıkları iki Süper Lig maçının ilk yarısında da öne geçmişlerdi. Öte yandan geçtiğimiz sezondan bu yana ilk golü yedikleri 25 maçın ise hiçbirini kazanamamışlardı.

Opta’nın maç önünde duyurduğu bir başka veriye göreyse; bu sezon ceza sahası içinden en az gol atan takım Göztepe’ydi (6); fakat aynı zamanda ceza sahası dışından en fazla gol atan üç takımdan biri de onlardı (5, Sivasspor ve Yeni Malatyaspor ile birlikte).

Aslında bu iki veri Fenerbahçe’nin temelde yapması gereken iki şeyi özetliyordu; ilk golü yiyen taraf olmamak ve Göztepe’nin uzaktan şutlarına dikkat etmek. İkisini de başaramadılar ve henüz 7. dakikada Andre Castro’nun ceza sahası dışından attığı golle yenik duruma düştüler.

Goztepe Fenerbahce Goal Celebration 11/30/19

Göztepe buna karşın çoğu Anadolu takımının yaptığı gibi golü bulduktan sonra tamamen geriye yaslanmadı. Fenerbahçe’yi ikinci bölgede durdurmaya çalışıp, kazanacağı toplarla geçiş fırsatları kovaladı. Özellikle Emre, Stefano Napoleoni’nin gölge markajı altında topla buluşmakta zorlandı. İlk yarı boyunca yalnızca 45. dakikada demarke bir şekilde kendi yarı sahasında topla buluşabildi; onda da savunma arkasına attığı uzun pasla Deniz’i kaleciyle karşı karşıya bıraktı. Dolayısıyla akan oyunda üretim problemi varken, Fenerbahçe için en önemli gol silahı duran toplar olarak görülüyordu; nitekim ilk yarının sonunda Emre’nin kullandığı köşe vuruşunda Serdar Aziz sahneye çıktı. Bu aynı zamanda Fenerbahçe’nin deplasmanda 251 dakika sonra attığı ilk goldü.

İkinci yarı ise VAR sayesinde daha ateşli geçti. Gustavo’nun kontrolsüzlüğüyle kazanılan penaltı atışını Alpaslan yalnızca kaçırmakla kalmadı; aynı zamanda kaçırdığı penaltının üzüntüsünü yaşarken, Fenerbahçeli oyuncular ise çoktan onun alanına hareketlenmişlerdi bile. Altay Bayındır da yalnızca penaltı atışını kurtarmakla kalmadı. O da kurtardığı penaltının sevincini yaşıyordu; ama iki saniye içinde kendini toparladı, ilerdeki devasa boş alanın ve oraya hareketlenen takım arkadaşlarının farkına vardı ve topu hemen o bölgeye aktardı. Ardından Fenerbahçe öne geçmenin sevincini yaşıyordu ki; VAR’ın varlığını hatırladık. Altay penaltı anında kalesini erken terk etmişti, atış tekrarlanacaktı!

Futbol tarihinde bir takımın golü iptal edilip, hemen ardından diğer takımın penaltısının tekrarlanması daha önce görülmüş müdür, emin değilim. Ama VAR sayesinde böyle sıra dışı şeyler artık olağan hâle gelecek. Geçtiğimiz sezon da Bundesliga’daki Mainz - Freiburg maçının ilk yarısının sonlarında yaşanan bir penaltı pozisyonunun VAR aracılığıyla incelenmesinin ardından oyuncuların soyunma odasından çıkarılıp penaltı atışının gerçekleştirildiğine tanıklık etmiştik.

VAR'ın getirdiği bu ani duygu değişimleri ise futbolcuların baş etmesi gereken büyük bir zorluk. Hatta izleyiciler için de öyle. Artık futbolda hiç kimse, ne oyuncu ne de izleyici, atılan bir golün gerçekten atılmış olup olmadığından emin değil. Bu yüzden kimse ne gerçekten sevinebiliyor ne de üzülebiliyor. Bu kuşkulu ruh hâli ise sûni bir adalet uğruna oyundan aldığımız zevki de köreltiyor.

Abdulkadir Bitigen Goztepe Fenerbahce 11/30/19

Kaldı ki; bir penaltı atışının kurallara uygun şekilde atılıp atılmadığını anlamamız için VAR’a ihtiyacımız yok. Bunu bize penaltı anında çizgide bekleyen yan hakemin söylemesi gerek; çünkü o yüzden orada duruyor. Ama söyleyemiyor. Nasıl olsa VAR var! Neden inisiyatif alsın ki? Yani VAR yalnızca oyuncuların ve izleyicilerin duygularıyla oynamıyor; aynı zamanda hakemlerin iradelerini de yok ediyor.

Bu arada VAR’ın Altay’ın penaltı anındaki pozisyonunu incelemesinin nedeni de akabinde Fenerbahçe’nin golü atmış olması. O gol olmasa, pozisyonun başına bakılmayacak. Yoksa geçtiğimiz haftaki penaltı atışı anında Fabien Farnolle’un önde olması için de aynı karar verilirdi. Böylece kalecilere kurtardıkları penaltıların ardından oyunu çabuk başlatmamaları gerektiğini söylemiş oluyor VAR. Olur da takımı bu sayede hızlı hücuma kalkıp gol atarsa, penaltı atışı tekrar edilebilir çünkü!

54. dakikada gerçekleşen; ama ancak 64. dakikada tekrarlanabilen bu tuhaf penaltı olayının ardından ise Yanal tüm riskleri aldı, Zanka’yı oyundan çıkarıp Muriqi’i dâhil etti ve bu defa altı oyuncunun yeri değişti; Zanka’nın yerine Gustavo sağ stopere, Gustavo’nun yerine Ozan sağ içe, Ozan’ın yerine Moses sağ beke, Moses’ın yerine Deniz sağ kanada, Deniz’in yerine Kruse forvet arkasına ve Kruse’nin yerine Muriqi santrfora geçti. Muriqi'in santrfora geçişi ise dört dakika içinde sonuç verdi.

Cameron Jerome’un kaçırdığı net gol pozisyonunun ardından Altay kale vuruşunu yine bekletmeden kullandı. Ardından sol kanatta topla buluşan Kruse, içerde gerçek bir santrforun varlığından faydalanmak istedi ve Muriqi’e doğru ortasını yaptı. Muriqi yükseldi, herkes kaleye vurmasını bekliyordu; ama o beklenilmeyeni yaptı ve topu uzak köşeye doğru hareketlenen Rodrigues’in önüne indirdi. Rodrigues de Alpaslan ve Beto’nun şaşkın bakışları arasında son dokunuşunu yapıp golü attı.

Garry Rodrigues Vedat Muriqi Goztepe Fenerbahce 11/30/19

Buna karşın Gustavo’nun stopere geçişi, Emre’nin de yorulmasıyla birlikte Fenerbahçe orta sahasının direncini oldukça düşürdü. Göztepe, hatlar arasına çok kolay sızmaya ve ikinci bölgede kazandığı toplarla rahat bir şekilde geçiş fırsatları yakalamaya başladı. Yanal buna karşı 75’te Emre’yi çıkarıp Jailson’u oyuna aldı. Ama bu da bir işe yaramadı. Maçın son 15 dakikalık bölümünde topu da alan Göztepe, oyunun %43.5’lik dilimini Fenerbahçe’nin yarı sahasında geçirmeyi başardı ve açıkçası ceza sahasında topla buluştukları anlarda daha soğukkanlı kalabilselerdi, kazanmaya çok daha yakın olan taraf onlardı.

Sonucunda ise Fenerbahçe son dört maçındaki üçüncü puan kaybını yaşadı. Kimileri dün akşamki puan kaybını hakem kararlarına bağlayabilir; ama bu Fenerbahçe’ye çok şey kazandırmaz. Bunun yerine ise sol bekin ısınırken sakatlanmasının ardından üç oyuncunun yerinin değişmesine ya da oyuna bir santrfor aldıktan sonra altı oyuncunun birbirinin yerine geçmesine neden olan sezon başındaki planlama hatalarının üzerinde durmak çok daha akıllıca olabilir.

Reklam

ENJOYED THIS STORY?

Add GOAL.com as a preferred source on Google to see more of our reporting

0