Merih Demiral Turkey vs. Italy 06/11/21Getty Images

YORUM | Türkiye-İtalya: Korkakla cesurun maçı değildi


YORUM | Onur Özgen @ozgenonur


“Kendimiz gibi oynamalıydık”. Dün geceki maçtan sonra televizyon programlarında en çok dillendirilen eleştiri buydu. Ama bu sadece Türkiye’nin kendi gerçekliğinden kopuk beklentilerin bir dışavurumuydu.

Türkiye dün gece kendisi gibi oynadı. İyi oynamadı, evet. Kendi yarı sahasını geçmekte zorlandı, hücumda hiçbir şey üretemedi, bunun karşılığında da İtalya’nın üretkenliğini de sınırladı. Ama bu zaten Türkiye’nin son iki yıldaki tüm hedef maçlarında sergilediği klasik anlayışıydı. Avrupa Şampiyonası elemelerindeki iki Fransa maçında ya da Dünya Kupası elemelerindeki Hollanda ve Norveç maçlarında dün geceden farklı bir anlayışla sonuç alınmamıştı.

Evet, Türkiye en büyük uluslararası başarılarını kazandığı 2002 Dünya Kupası ve EURO 2008’de çok daha eğlenceli ve hücumda daha fazla şey vadeden bir takımdı. Türk futbol kamuoyu da hâlâ kendisini Avrupa’nın Brezilya’sı olarak görüyor olabilir. Diğer yandan, İtalyan futbolu denince de akla ilk olarak katenaçyo sistemi gelebilir. Ama iki takımın mevcut hâllerinin tüm bu çağrışımlarla uzaktan yakından ilgisi yok.

Türkiye, EURO 2020 elemelerinde Belçika ile birlikte en az gol yiyen iki takımdan biriydi (3). Aynı zamanda akan oyunda gol yemeyen tek takımdı.

Buna karşın yine Belçika ile birlikte elemelerde oynadığı bütün maçlarını kazanan iki takımdan biri olan İtalya ise EURO 2016 ve 2018 Dünya Kupası elemelerinin toplamında attığı golü bu 10 eleme maçında kaydetmişti (37).

Dolayısıyla dün gece tam da olması gerektiği gibi bir maç oynandı. Daha fazla topa sahip olan, oyunu rakip yarı sahaya yıkan, topu kaybettiği yerde şiddetli bir baskı uygulayan taraf İtalya’ydı. Türkiye de takım hâlinde topun arkasına geçen, rakibine alan vermemeye ve kazandığı toplarla hızlı çıkmaya çalışan taraftı.

Turkey Italy Tactic Board

Türkiye için dün geceki esas farklılık ise rakibiydi. Turnuvanın en genç takımı, son iki yılda başta Fransa olmak üzere üst düzeydeki takımlarla karşılaşmış ve bu maçlarda kendi gücünü test etme fırsatını bulmuştu. Ama bu kadar güçlü bir rakiple hiç oynamamıştı.

Roberto Mancini’nin İtalya’sı neredeyse eksiksiz bir takım. En üst seviyedeki bir kulüp takımı gibiler.

Dün gece de top kendilerindeyken sahaya kusursuza yakın yerleştiler ve topu o kadar ritimli çevirdiler ki, ilk yarıda üretkenlik sorunu yaşasalar da maç sonunda Ciro Immobile’nin de belirttiği gibi Türkiye’yi topun peşinde koşmaktan bitap düşürdüler.

Topun Türkiye’ye geçtiği kısa aralıklarda uyguladıkları şiddetli karşı presle ise ya topu birkaç saniye içinde geri kazandılar ya da Türkiye’yi gelişigüzel uzun toplara zorladılar. Merkezi neredeyse hep kapalı tuttular ve hiçbir kontratak fırsatı vermediler. Biraz da bu yüzden olsa gerek, Türkiye’nin rakip yarı sahayı geçebildiği birkaç pozisyonda maçın spikerleri bir anda heyecanlanıp izleyicilere nostaljik anlar yaşattılar.

Sağ bek Alessandro Florenzi’yi geride üçüncü savunmacı olarak bekletip, sol bek Leonardo Spinazzola’yı bir kanat forvet kadar ileride kullanan İtalya’nın üzerine Türkiye hiçbir şekilde gelemeyince, bir süre sonra sol stoper Giorgio Chiellini de hücumcu bir sol bek gibi sık sık topla birlikte çıkmaya başladı ve özellikle ilk yarının son 15 dakikalık diliminde Türkiye büyük bir baskı yedi.

Savunmanın arkasına kimseyi kaçırmamak için bir hayli geriye yaslanan Türkiye, biraz da Uğurcan Çakır’a güvenerek İtalya’nın ceza yayı ve çevresinden orta mesafeli şutlar çekmesini göze aldı. Bu yüzden ceza sahasında etkili yerlerde topla buluşmakta zorlanan İtalyanlar net bir gol fırsatı bulamadan ilk yarı sona erdi. Türkiye ise Avrupa Şampiyonası tarihinde ilk kez bir maçın ilk yarısını şut çekemeden tamamladı.

Burak Yilmaz Turkey vs. Italy 06/11/21Getty Images

İkinci yarıda ise hem Güneş hem de Mancini üretkenlik sorunlarını çözmeye dönük hamleler yaptı. Güneş, Yusuf Yazıcı’nın yerine Cengiz Ünder’i alarak kontra tehditini artırmak istedi. Mancini ise Florenzi’nin yerine Giovanni Di Lorenzo’yu alarak sağ bekinin de hücuma katılmasını istedi.

Nitekim hamleler oyunun bütün çehresini değiştirdi. Türkiye, ilk şutunu 51. dakikada Cengiz’in kendi yarı sahasında Jorginho’dan topu kaptığı ve sonrasında ceza sahasına kadar sürdüğü bir pozisyonun neticesinde buldu. Di Lorenzo da ikinci yarının ilk beş dakikasında Florenzi’nin ilk yarı boyunca yaptığından daha fazla bindirdi.

Fakat Cengiz’in oyuna girişiyle birlikte Türkiye hücumda biraz hareketlense de İtalya da tehlikeli olabileceği yerlerde daha fazla alan bulmaya başladı. Cengiz’in sol kanada geçmesinin ardından merkeze kayan Hakan Çalhanoğlu’nun savunma desteğinin yetersiz kalması, sol iç koridorda Manuel Locatelli’nin, sağ iç koridorda ise Nicolo Barella’nın bomboş bir şekilde topla buluşmasına neden oldu.

Öte yandan Di Lorenzo’nun hücuma katılımıyla sağ kanatta Domenico Berardi de topla daha özgür bir şekilde oynamaya ve sık sık içe kat etmeye başladı. Barella’nın da sağ kanadı etkili kullanması İtalya’nın o bölgede sayısal bir üstünlük kurmasını sağladı. Nitekim ilk iki gol sağ kanattan geliştirilen akınların neticesinde geldi.

Güneş, ilk golün ardından Okay Yokuşlu ve Ozan Tufan’ın yerine Kaan Ayhan ve İrfan Can Kahveci’yi oyuna alıp merkezi tamamen değiştirmeyi tercih etti. Ama bu da bir işe yaramadı ve değişiklikten iki dakika sonra fark ikiye çıktı.

Fakat oyun zaten ilk golden sonra kopmuştu ve bu Türkiye için dün gece en fazla endişe vermesi gereken şeydi. Bu genç takımı önceki millî takımlardan ayıran başlıca şey, duyguların yerine aklın ön planda olması ve finallere coşkulu ve kaotik bir oyunla değil, akılcı ve stratejik bir oyunla kalınmasıydı. Dolayısıyla dün gece Merih Demiral’in kendi ağlarını havalandırmasından sonra onlardan beklenen bunun bir turnuva maçı olduğunun bilinciyle kalan dakikaları daha sakin ve öz güvenli oynamalarıydı. Ama bunu yapamadılar.

Ciro Immobile Italy Goal Celebration vs. Turkey 06/11/21Getty Images

Yine de bu çok şaşırtıcı değil. Turnuvanın en genç takımı, ilk kez bir büyük turnuvaya katılıyor ve ilk maçında en güçlü takımlardan biriyle deplasmanda karşılaşıyor. Bocalamaları son derece doğal. Üstelik Türkiye gibi birlikte oynama pratiği gelişmemiş bir takım için bu daha da normal.

Takımın büyük çoğunluğunun Avrupa’nın büyük liglerindeki farklı takımlarda oynaması, oyuncuların taktiksel olarak daha yüksek bir seviyeye ulaşmaları açısından bir avantaj gibi görülebilir. Ama çekirdek kadrosunu Galatasaray’ın oluşturduğu 2002’deki takımla kıyaslandığında ve bu takımın yalnızca millî maç aralarında bir araya gelebildiği düşünüldüğünde bu şekilde bir oyun kültürü oluşturmanın hiç kolay olmadığı anlaşılabilir.

Üstelik bazı oyuncular Ümit Millî Takımı pas geçtikleri, bazı oyuncular ise bir kez bile genç millî olamadan A Millî Takım’a yükseldikleri için takımda alt yaş gruplarda birlikte oynama fırsatı bulabilen oyuncu sayısı da çok az.

İtalya ise bu açıdan çok daha şanslı bir takım. 17, 19 ve 21 yaş altı millî takımlarının son beş yılda dört finali var. Dün geceki merkez ikilileri Barella ve Locatelli, beş yıl önce Avrupa Şampiyonası’nda finale yükselen 19 yaş altı millî takımının da oyuncularıydı. Sahip oldukları kaliteye iyi bir futbol eğitiminin yanı sıra bir de birlikte oynama pratiği eklenince ortaya dün geceki gibi bir farkın çıkması bu yüzden hiç tuhaf değil.

Yıllar önce Türkiye’nin Almanya ile oynayacağı bir eleme maçından önce, Türk futbolunun efsanelerinden Gündüz Kılıç'a, “Eleyebilir miyiz baba?” diye sorarlar. Kılıç'ın bu soruya cevabı ise “Ne hakla?” olur. Keşke Türk futbolu bunca yılda bir milim yol alabilseydi ve aynı soruya farklı bir cevap verebilseydik.

Reklam

ENJOYED THIS STORY?

Add GOAL.com as a preferred source on Google to see more of our reporting

0