Senol Gunes Turkey Coach vs. Netherlands 03/24/21AA

YORUM | Şenol Güneş'in uzmanlık alanı: Güçlülerin güçsüzlüklerinden faydalanmak


YORUM | Onur Özgen @ozgenonur


Şenol Güneş’in millî takımdaki büyük maç kurgusunu ve bu kurguyu oluşturan oyuncuların rollerini artık biliyoruz.

Geri dörtlünün önünde pozisyon bilgisi ve fizik gücü yüksek, gerektiğinde stoperlerin arasına da girebilecek, yüksek toplarda etkili bir defansif orta saha. Onun yanında yine mücadeleci ve dinamik bir merkez orta saha. Daha yaratıcı ve ofansif bir üçüncü merkez orta saha. İki kenarın birinde hem savunmaya katkısıyla fark yaratabilecek hem de hücumda ceza sahasını çoklayabilecek santrfordan bozma bir kanat, diğerinde ise daha çok çizgiye basıp oyuna genişlik katacak, birebirlerde etkili, hızlı ve yaratıcı bir kanat ve ileri uçta hem bağlantı oyununu oynayabilecek hem de bulduğu gol pozisyonlarını yüksek yüzdeyle değerlendirebilecek bir santrfor.

Avrupa Şampiyonası Elemeleri’nde 2-0 kazanılan Fransa maçında bu rollere cuk uyan oyuncular vardı: İlk maçta savunma önünde Mahmut Tekdemir, sağ içte Dorukhan Toköz, sol içte İrfan Can Kahveci, sağ kanatta Cengiz Ünder, sol kanatta Kenan Karaman ve santrforda Burak Yılmaz. Ya da Uluslar Ligi’nde 3-2 kazanılan Rusya maçı: Savunma önünde Okay Yokuşlu, sağ içte Ozan Tufan, sol içte Hakan Çalhanoğlu, aynı iki kanat ve santrforda Cenk Tosun.

Dün akşam da Rusya maçındaki merkez üçlü vardı, bir kanat yine Kenan’dı, ileri uçta ise Burak yer alıyordu. En önemli farklılık ise diğer kanattaydı: Kenan’ın tersinde bu defa hızlı ve yaratıcı Cengiz yoktu, onun yerine kulüp kariyerinde sık sık kanatta oynasa da aslen bir merkez oyuncusu olan Hakan vardı.

Bir önceki elemelerin ardından Roma’da üst üste sakatlıklar yaşayan, hâliyle oyunu giderek gerileyen ve bu gerilemeyi kiralandığı Leicester City’de de durduramayan Cengiz’in yerine onun muadili olabilecek ikinci bir kanat yoktu. Aslında Uluslar Ligi’nde bu rolde zaman zaman Efecan Karaca denenmiş ve Almanya ile oynanan hazırlık maçında bir hayli etkili de olmuştu. Ama bu defa o da sakatlığı nedeniyle kadroda yoktu. Yerine ilk defa kadroya çağrılan Göztepe’nin yükselen yıldızı Halil Akbunar da Cengiz’in yerini alabilecek yeteneklere sahip olsa da bu maç ilk millî maçına çıkacak bir oyuncu için fazla sert olabilirdi. Güneş bu yüzden Hakan Çalhanoğlu ve Yusuf Yazıcı’yı bir arada kullanmaya karar verdi.

Buna karşın kanat orijinli bir oyuncusu olmasa da ana formasyonu olan 4-1-4-1’den vazgeçmedi. Her ne kadar ilk düdük çaldığında Yusuf sağ kanatta, Kenan sol kanatta, Hakan ise sol içte yer alsa da; Yusuf’un topsuz oyunda rakip beki takip etmekte sorun yaşayabileceğini anlamış olsa gerek ki, beşinci dakikadan sonra bunu değiştirdi ve Kenan’ı sağ kanada, Hakan’ı sol kanada, Yusuf’u sol içe çekti.

Turkey Netherlands Tacticssharemytactics.com

Maç başındaki en büyük sıkıntı ise aslen bir kanat oyuncusunun olmamasından dolayı hücumda yaşanan genişlik sorunuydu. Savunmadaki darlık Güneş’in istediği şekilde olsa ve Frank de Boer’un maç sonunda itiraf edeceği üzere Hollanda’nın hatlar arasında rahat bir şekilde topla buluşmasını engellese de Türkiye için asıl sorun topu kaptıktan sonra başlıyor, oyuncular akan oyunda topu geniş alanlara doğru taşıyamıyorlardı.

Aranılan fırsat ise Hollanda’nın kullandığı bir köşe vuruşunun ardından geldi. Maç boyunca duran topları kötü savunan Türkiye savunmasının güçlükle savuşturabildiği köşe vuruşunun ardından Kenan kendi ceza yayı üzerinde topla buluştuğunda arkasında altı Hollandalı oyuncu, önünde ise hızla öne doğru fırlayan dört arkadaşı vardı. Onların içinden sola doğru hareketlenen Hakan’a uzun bir pas yollamayı tercih etti. Sonrasında topla buluşan Burak, zayıf ayağıyla "komik" bir şut çekse de Matthijs de Ligt’e çarpan top, kaleci Tim Krul’u kontrpiyede bıraktı ve ağlarla buluştu. Kuşkusuz bu bir şans golüydü. Ama aynı zamanda Türkiye’nin atmak istediği gibi bir kontratak golüydü. Bu anlamda en azından hazırlanış olarak bilinçli bir goldü de. Ve bu golün ardından Hollanda’yı kendi üzerlerine daha fazla çekebilecekleri için artık bu pozisyonlardan daha sık bulabilirlerdi.

Nitekim yirmi dakika sonra ikinci gol de çok benzer bir şekilde geldi. Hollanda’nın diğer taraftan kullandığı köşe vuruşunu Türkiye savunması bu kez çok daha iyi savundu, üst üste iki kafa vuruşunun ardından Hakan ceza yayı üzerinde topla buluştuğunda arkasında yine altı Hollandalı oyuncu, önünde ileriye yine ok gibi fırlayan üç arkadaşı vardı. Ardından gelen bir top kaybı pozisyonu bitirir gibi olsa da Hollanda savunması topu iyi uzaklaştıramadı ve Türkiye bu defa rakip yarı sahaya yerleşti. Maç boyunca birkaç defa geriden çok iyi oyun kuran Ozan Kabak, o paslarından birini sağ kanattaki Kenan’a doğru yolladı. Yusuf ve geriden gelen Zeki Çelik de ona yaklaşınca dört Hollandalı oyuncu da onlara doğru sokuldu ve böylece sağ iç koridorda büyük bir boşluk oluştu. Ardından Okay ezber bozan ve ondan çok beklenmeyecek bir şey yaparak o boşluğa doğru hareketlendi, Kenan bunu çok iyi gören bir pas yolladı, sol kanat Danyell Malen bu boşluğu fark etse de artık çok geçti, nitekim Okay’ı engellemek isterken penaltıya sebebiyet verdi.

Bu penaltıyı getiren elbette kolektif bir eylemdi. Önce etkili bir kontratak, ardından hiç fena olmayan bir set hücumu. Ama bu sekans içerisinde en fazla parlayan oyuncu ise Kenan’dı. Her ne kadar taraftarların favori oyuncusu olmasa da Kenan millî takımın özellikle hedef maçlarındaki başrol oyuncusu.

Bir önceki elemelerdeki Fransa maçlarının ikisine de damgasını vurmuştu. Dün akşam da kusursuz bir büyük maç performansı daha çıkardı. Kenan'ın alâmetifârikası aynı anda üç rolü birden üstlenebilmesi: Hem rakip beki kendi ceza sahasına kadar takip edecek denli çalışkan ve rakibin pozisyonunu bozacak kadar taktik bilgisi ve sadâkati yüksek bir kanat; hem aslen bir santrfor olduğu için sık sık ceza sahasını çoklayan, gole yakın bir ikinci forvet; hem de sırtı dönük topla buluştuğunda kolay kolay top kaybı yapmayan ve topu arkadaşlarıyla buluşturabilen güvenilir bir bağlantı oyuncusu. Tıpkı dün akşam Okay’a verdiği pasta olduğu gibi. Dolayısıyla bu yaz Avrupa Şampiyonası’nda ters kanatta kim olur bilinmez, ama onun yeri garanti gibi görünüyor.

Kenan Karaman Turkey vs. Netherlands 03/24/21Depo Photos

Soyunma odasına iki farklı üstünlükle giren Türkiye, ikinci yarıya ise golle başladı. Hollanda savunması henüz 32. saniyede Hakan Çalhanoğlu’nu ceza sahası dışında kaleye yüzü dönük bir şekilde topla buluşturmak gibi büyük bir gaflette bulununca cezalandırıldı ve fark üçe çıktı. Bu golün ardından Türkiye için maçın daha rahat geçmesi beklense de öyle olmadı. Önce De Boer’un değişiklikleri, ardından Güneş’in bu değişikliklere verdiği karşılık, sahadaki düzeni neredeyse tamamen değiştirdi.

De Boer, 62’de Marten de Roon’un yerine Luuk de Jong’u alıp 4-4-2’ye geçince, Güneş de savunmaya desteği zayıf Yusuf Yazıcı’nın yerine Caner Erkin’i ve son zamanlarda Fenerbahçe’deki süresi azaldığı için her zamanki fizik kalitesinde olmayan Ozan Tufan’ın yerine Taylan Antalyalı’yı oyuna alıp 6-3-1’e geçti. Ardından De Boer bir değişiklik daha yaptı ve Malen’in yerine Davy Klaassen’i alıp, en uçta etkisiz bir görüntü çizen Memphis Depay’ı sol kanada çekti, Klaassen ise Luuk de Jong’un arkasında ikinci forvet gibi oynamaya başladı.

Bu andan itibaren Depay’ın sol kanattan yaptığı ortalarla etkili olmaya çalışan Hollanda, oyunu Türkiye’nin yarı sahasına yıkmayı başardı. Ama bu zaten savunmayı altılayan Güneş’in beklediği bir şeydi. Elemeler boyunca akan oyunda gol yemeyen savunmasına güvendiği çok belliydi. Ancak savunmanın uzaklaştırdığı seken toplar alınamayınca ve ön tarafta bir kontratak silahı da olmayınca, Hollanda’nın atak sürekliliği giderek arttı, bu da Türkiye savunmasının hata yapma olasılığını artırdı.

Nitekim bir dakika içinde sol kanattan yapılan iki ortada önce Klaassen’in Johan Cruyff’un ölüm yıl dönümünde onu saygıyla yâd eden şıklıktaki top kontrolü ve dönüşü farkı ikiye indirdi, ardından Uğurcan Çakır’dan seken topun Luuk de Jong’a çarpıp ağlarla buluşmasıyla ikinci gol geldi.

İçine çok fazla şey sığdıran bu bir dakikalık sekans, galiba Merih Demiral’in agresifliğinin özellikle derin savunmada ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Ozan Kabak ve Çağlar Söyüncü’nün bilhassa oyun kuruculukları, düşük seviyedeki takımlara karşı daha elzem olabilir; ama Türkiye’nin geriye yaslandığı ve rakibin de yüksek toplarla hücum etmeye başladığı anlarda daha geleneksel bir savunmacıya ihtiyaç oluyor. Yani Merih’e.

Yine de bu şok ânı, Güneş’in de maç sonunda belirttiği gibi Türkiye’nin genç takımı için iyi bir deneyim olabilir. Geçmişin çok daha tecrübeli millî takımları bu anlarda bocalarlar ve çoğunlukla işler daha kötüye gitmeye başlardı. Bu genç takım ise hata yapsa da panik yapmadı. Topu yeniden karşı sahaya taşımayı başardı ve bir frikik golüyle de olsa üstünlüğünü bir kez daha perçinledi.

Bu frikik golüyle birlikte millî forma altında ilk defa hat-trick yapan ve bunu Hollanda karşısında 1980’den bu yana başaran ilk oyuncu olan Burak Yılmaz ise ayrı bir paragrafı elbette hak ediyor. Öyle ki, Burak’ın dün akşam övülmeye değer tek başarısı attığı üç gol değildi. 25 yaşında golcülüğü öğrenen Burak, iki senedir de komple bir santrforun nasıl olması gerektiğini öğreniyor. Özellikle bir önceki elemelerde ilk Fransa maçındaki sırtı dönük oyunu hâlâ akıllarda yer eden Burak’ın dün akşamki bağlantı oyunu da o maçtan aşağı kalır değildi. Etrafında hızlı bir kanat olsaydı, üç golün yanına bir asist eklemesi de hiç zor olmazdı.

Burak Yilmaz Turkey GFXDepo Photos

Güneş, santrforlar için kuşkusuz büyük bir okul. Shota Arveladze’den Fatih Tekke’ye, Burak Yılmaz’dan Cenk Tosun’a kadar farklı nesillerden birçok santrfor onun elinde değerini buldu. Yine de Burak’ın 35 yaşında dahi oyununu çeşitlendirmeyi başarması, sadece Güneş’in öğretmenliğinin değil, aynı zamanda onun yeni şeyler öğrenmeye ne kadar açık olduğunun da bir kanıtı olsa gerek.

Futbolda atanın ve tutanın iyi olması gerektiği, neredeyse futbolun kendisi kadar eski bir deyiştir. Ama dün akşam Burak ve Uğurcan, bu eski sözün güncelliğini hâlâ kaybetmediğini gösterdi. Yine de Türkiye’ye atan ve tutanın yanı sıra bir de koşan lâzım gibi. Bir savunma arkası koşucusu.

Güneş, Beşiktaş’taki Avrupa kariyerinde de kendisinden daha güçlü görünen rakiplere karşı çok başarılı maçlar çıkarmış ve sonuçlar almıştı. Şimdi aynı tabloyu millî takıma taşıdı. Aposto yazarı Güner Çalış’ın maç sonunda attığı tweette de belirttiği gibi; Türkiye, ikinci Şenol Güneş döneminde, FIFA dünya sıralamasında kendinden üstte olan ülkelere karşı yedinci maçını oynadı ve yine kaybetmedi. Belki eksikleri olan bir oyun oynadı, ama buna rağmen bir büyük takımı daha yenmenin yolunu buldu. Belli ki bu genç takıma o yolun incelikleri iyi öğretilmiş. Ustası tarafından.

Güçlülerin güçsüzlüklerinden faydalanmak. Antrenörlük kariyerinin başlarında çok daha idealist olan Güneş’in giderek pragmatistleştiği olgunluk dönemini en iyi anlatan şey galiba bu.

Reklam

ENJOYED THIS STORY?

Add GOAL.com as a preferred source on Google to see more of our reporting

0