Arifcan Yazgaç @ArifcanYazgac
Derbi oynamak bir kültürdür. Yılların ve renklerin getirdiği rekabetin sahada dillenmesidir. Bir senaryo, buna uygun bir hazırlık, plan gerektirir ve çoğunlukla da bu planların uygulanma becerisi sonucu belirler.
Puan durumu, şartlar, kadro kalitesi vb. tüm etkenlerin kenara bırakıldığı anlardır derbiler. Taraftarlar haftalar önce takvimde derbileri işaretler, heyecanını günbegün artarak yaşar. Öğrenciler tuttukları takımın formalarıyla okula; çalışanlar aynı şekilde işe gider, kimisi heyecandan maçı dahi izleyemez. Bu bir kültürdür, histir ve Türkiye’de derbinin iki ve üç bilinmeyenli denklemlerini en başarılı oranla çözen takım her ne şartta olursa olsun Fenerbahçe’dir.
Bu görüşe katılmayanlar elbette olacaktır, ama ilk yarıda oynanan Galatasaray maçı bu görüş için bir referans, Beşiktaş mücadelesi ise kanıt niteliği taşımaktadır.

Aslında Beşiktaş mücadelesi öncesi Ersun Yanal’ın elinde Zenit maçının ikinci yarısı gibi değerli bir referans vardı. Tolgay Arslan’ın oyuna girmesiyle oyunda ilk olarak dengeyi ilerleyen dakikalarda da üstünlüğü eline almıştı sarı-lacivertliler. Bu oyunun iki önemli aktörü de Mehmet Topal ve Jailson’du. Nedir bu oyuncuların özellikleri? Biri saf bir 6 numaradır, biri 6 ile 8 numara arasına sıkışmış, fizik gücü kuvvetli, tekniği de hiç fena olmayan bir oyuncudur. Ama Ersun Yanal özellikle Atiba-Dorukhan ikilisinin sürüklediği orta sahasıyla ligin ikinci yarısının en güçlü oyununa sahip Beşiktaş’a karşı Tolgay ve Zajc’ı görevlendirerek belki de A planındaki en büyük hatasını yaptı. Plan, Beşiktaş’ın baskısını pasla kırmaktı belki ama ne Tolgay ne de ilk 35 dakikada Zajc beklentileri bu yönde karşılayabildi…
Beşiktaş’ın Fenerbahçe’yi hapseden baskısı karşısında Sadık ve Hasan Ali ile gelen bireysel hatalar da bir derbide ilk 20 dakikada 2, ilk yarıda da 3 gol yiyen bir Fenerbahçe çıkarttı karşımıza…
AAErsun Yanal, Fenerbahçe’nin başına geldiğinden beri Fenerbahçe taraftarının en büyük beklentisi bu takımın ‘Ersun Yanal’ın takımı’ izlerini taşıması. Bunu dönem dönem belli maçların ilk 35 dakikalık bölümlerinde gördük ama derbide bu oyunu ikinci 45’te yansıttı sarı-lacivertliler. Sahanın ilk yarıdaki en kötüsü diyebileceğimiz Moses ve yine istenilenden uzak olan Isla, yerlerini Valbuena ve Ayew’e bıraktı. Bu değişiklikler sonrası Dirar’ın sağ beke geçmesi ile 2013-2014’teki Gökhan Gönül ya da Caner Erkin etkisini, Valbuena ile Emre Belözoğlu’nun oyun aklını, Ayew ile de Dirk Kuyt’ın inatçılığını buldu Yanal.
Sonrası ise işte bu kültürün yansıması... Tüm risklerin alındığı, B hatta C planıyla Fenerbahçe derbi kültürünü ve hissiyatını, üstelik tarihinin belki de en kötü sezonunda bir kez daha hatırlattı. Zajc topun önde kalmasıyla yeteneklerini yansıtma şansını, Tolgay ise oyuna geriden yön verme fırsatını buldu. Beşiktaş’ın ilk yarıda ekonomik olmayan orta sahası, Fenerbahçe’nin ikinci yarıdaki direkt, daha önemlisi isabetli oyunu karşısında sürekli 50-60 metrelik koşular yapmak zorunda kaldı ve önce Kagawa, sonrasında da Atiba bu tempoyu kaldıramadı. Valbuena’nın da direkt oyun içindeki rötuş gereksinimini karşılayabilmesi tarihi dönüşü ortaya çıkardı. Skor 3-3 olduktan sonra da geriden gelmenin psikolojik avantajıyla pozisyon sayısı üstün olan taraf Fenerbahçe akıllara 2004-2005’teki tarihi 4-3’lük maçı getirse de olmadı.
AABaşta da dediğimiz gibi derbi oynamak bir kültürdür. Bu maçları kimi zaman oyuncular değil, formalar oynar. Vodafone Park’taki tarihi derbi de bunu bizlere bir kez daha hatırlattı. Sonuç Fenerbahçe açısından 1 puan olsa da artık Ersun Yanal’ın elinde çok önemli kazanımlar var. Kara bulutların hakim olduğu bir camia için kıvılcım, istediği oyun ve oyuncu planlaması için güçlü veriler ve daha da önemlisi sezon boyunca eksik olan reaksiyon becerisi… Bu derbi artık ilerisi için bir referans, Fenerbahçe’nin derbi kültürü için ise bir kez daha reverans…




