YORUM | Samet Çayır @sametcayir
Son İngiltere şampiyonu, beklentilerin düşük olduğu Real Madrid karşısında tanınmayacak duruma düştü. Manchester City, Borussia Dortmund karşısında avantajlı skoru aldı ama bu, beklenenden daha zor oldu.
Porto'nun kalitesi Chelsea'ye yetmedi. Bayern Münih, Robert Lewandowski olmadan son vuruşlarda daha beceriksiz bir takım olduğunu gösterdi.
UEFA Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final ilk maçları tamamlandı, bize de klavye başına geçmek düştü.
Oyuncu kalitesi, oyun kalitesinin altında ezildi: Porto 0-2 Chelsea
Premier Lig'de geçtiğimiz hafta Londra'da West Bromwich Albion'a 5-2 mağlup olan Chelsea hakkında bazı soru işaretleri doğmuştu fakat o maçın bir kaza olduğunu ve psikolojik etkisinin Porto karşılaşmasına yansımadığını gördük.
GettySevilla'nın stadı Ramon Sanchez Pizjuan'da oynanan mücadelede Porto'yu 2-0 mağlup eden Chelsea, yarı final için büyük bir avantaj sağladı. İlk golde iç koridoru çok doğru kullandılar ve Mount iyi bitirdi. İkinci gol ise Corona'nın büyük hatası sonrası, Marcos Alonso'dan formayı kapan Ben Chilwell'den geldi.
Çarşamba gecesinden önce Chelsea ile Porto arasındaki tek Şampiyonlar Ligi eleme turu eşleşmesi, 2006-2007 sezonunda oynanmıştı. O dönemde Chelsea'nin başında, eski takımına karşı kulübede olan Jose Mourinho vardı.
Porto'nun kadrosundaki isimler ise oldukça dikkat çekiciydi.
24 yaşındaki Pepe, onu Real Madrid'e taşıyacak olan sezonu geçiriyordu. Daha sonra Chelsea'ye transfer olacak Bosingwa ilk 11'deydi ve Avrupa'nın önemli sağ beklerinden biriydi.
Bruno Alves taze ve sertti. Ricardo Quaresma'nın zirve dönemlerinden biriydi. Raul Meireles, daha sonra Liverpool ve Chelsea'ye gidecekti.
Evet, ilk 11'leri gayet iyi seviyedeydi. Oraları hak eden bir kadroydu. Peki çarşamba gecesi Chelsea karşısında sahaya çıkan Porto'dan kaç oyuncu birkaç sezon içinde Premier Lig'e veya başka liglerdeki üst düzey kulüplere transfer olabilir? Büyük bir soru işareti.
Ramon Sanchez Pizjuan'da aradaki fark buydu. Oyun kaliteleri birbirine yakın olmasına rağmen, iki takım arasındaki kalite farkı skoru belirledi. Porto Teknik Direktörü Sergio Conceiçao muhtemelen içinden, "Keşke Lampard döneminde karşılaşsaydık" demiştir.
Çünkü Londra'nın mavi yakası, Lampard döneminde takım disiplininden daha uzak, daha kırılgan bir yapıya sahipti. Kuşkusuz Porto, o takıma daha büyük zorluklar çıkarabilirdi.
GettyLewandowskisizlik, adaletsizlik doğurdu: Bayern Münih 2-3 Paris Saint-Germain
Bir takımın en önemli oyuncusu sahada yokken bu durum o takımı sadece fiziksel olarak değil, psikolojik olarak da olumsuz etkiler. Tabii ki Robert Lewandowski'den bahsediyorum.
Bir tarafta yeniden form tutmaya başlamış bir Neymar, bu tür maçları oynamayı çok sevdiğini söyleyen alev almış Kylian Mbappe varken, diğer tarafın en iyisi Lewandowski sahada yoktu.
31 şut çekti Bayern Münih, PSG kalesine. Ama sadece iki gol attılar. Fransızlar altı şuttan üçünü golle sonuçlandırırken Bayern'in 31 şuttan yalnızca iki gol çıkarabilmesi pek adaletli değidi.
Tamam, pekâla. Her şeyi tek bir oyuncu ile elbette açıklayamayız. Fakat 27. dakikada Choupa-Moting'e gelen top Lewandowski'ye gelmiş olsaydı, pozisyonun golle sonuçlanmayacağına kim inanırdı? Gerçekler.
Canı isteyince oynayan Neymar iki asistle yıldızlaştı ve geçişlerde harika işler yaptı. Camp Nou'da hat-trick yapan Mbappe burada da iki golü kaleye bıraktı. Mauricio Pochettino döneminde aslında bir geçiş sürecinde olan PSG, Bayern Münih'i 3-2 devirerek Almanya'da alabileceği en iyi sonucu aldı.
Elbette henüz her şey bitmedi fakat çarşamba gecesi Neuer başta olmak üzere yapılan birçok bireysel hata Fransa'da da yapılırsa, Lewandowskisiz Bayern Münih'in çok fazla şansının olamayacağı kesin.
GettyGerçekten umut mu yoksa hayâlperestlik mi? Manchester City 2-1 Borussia Dortmund
Erling Haaland, çok başka bir seviyede oynayan Manchester City tarafına ne kadar zorluk çıkarabilecekti? Etihad'da maç öncesinde akıllardaki en popüler soru buydu ve cevabını buldu: Çok fazla değil!
Marco Reus'un golünde her ne kadar asisti yapmış olsa da, Haaland maç içinde çok fazla etkili olamadı ve Ederson ile karşı karşıya kaldığı pozsiyonu da bitiremedi.
Borussia Dortmund'un, Manchester City seviyesinde olmadığını hepimiz biliyoruz. Zaten şu anda Avrupa'daki hangi takım onların seviyesinde ki? Sadece Bayern Münih. Tabii eğer Lewandowski oynuyorsa!
Aslında Bayern Münih ile Manchester City arasındaki fark da bu hafta içi ortaya çıkmış oldu. City'de kim eksik olursa olsun aynı oyunlarını devam ettirebiliyorlar. Çünkü kenardaki adam, oyun kalitesini oyuncu kalitesinin çok fazla üzerine çıkarmayı başaran bir menajer.
Bayern Münih'in Avrupa'nın en iyi oyunlarından birini oynadığını inkâr etmek değil bu. Sadece Robert Lewandowski'yi bir kenara bıraktığımızda, Manchester City'nin aksine takımın beceri gücünün ne kadar düştüğünü görebilmek.
Dortmund'un 2-1'in rövanşında Almanya'daki maç için umudu var fakat dünyanın hangi stadyumunda oynarsanız oynayın, Manchester City'yi şu anda devirmeyi düşünmek ciddi bir hayâlperestlilik olsa gerek.
GettyLiverpool'un naifliği, Toni Kroos'u şaha kaldırdı: Real Madrid 3-1 Liverpool
Premier Lig ve Şampiyonlar Ligi şampiyonu olan Liverpool'u nasıl tanımlarsınız? Tiki-taka mı oynarlar, top rakipteyken 11 kişiyle yarı sahalarına çekilip alanları çok iyi mi kapatırlar? Bunların hiçbiri değil.
Liverpool'u, Jürgen Klopp'un Liverpool'u yapan en büyük özellik, çok kısa olan topu geri kazanma süresi ve genelde Henderson, Fabinho ve Wijnaldum'dan oluşan orta sahadaki üçlünün adeta bir piranaya dönüşmesiydi.
Toni Kroos salı gecesi yalnızca ilk yarıda gönderdiği beş uzun topla arkadaşlarını pozisyona soktu. Bir sağa atıyor, bir sola atıyordu. Maç boyunca orta sahada hakimiyeti kurdu, maçın gizli kahramanı oldu. Bu esnada Keita ve Wijnaldum, sahada hayalet gibi gezmekle meşguldü.
Evet bu sezon bu orta üçlü sakatlıklardan dolayı çok bozuldu, bu aynı zamanda makinenin tamamen bozulması anlamına geliyordu. Bilgisayarınızın ana kartının yandığını düşünün. Ne büyük bir sorun, ne büyük bir masraf öyle değil mi?
Real Madrid orta üçlüsü Casemiro, Modric ve Kroos toplamda 12 top kazanırken, Liverpool orta üçlüsü Fabinho, Wijnaldum ve Keita ise yalnızca dört top kazanabildi.
Liverpool orta sahası, salı gecesi zarif bir kadına nasıl davranılması gerekiyorsa o şekilde davrandı. Kibar ve nahif. Fakat Toni Kroos gibi oyuncular bu kibarlığı suistimal eder ve sizi anında bitiriverir. Nitekim öyle de oldu.
Real Madrid 3-1 kazanırken, Kroos'un rahatlığı bunda büyük pay sahibiydi. Ona alan ve zaman verildiğinde, ne kadar öldürücü olduğunu bir kez daha gördünüz mü?
Oysa Liverpool son yıllardaki başarısını futbol içindeki kabalık ve saldırganlığı ile yakalamıştı. Artık ondan eser yok gibi. Enerjileri düşük, motivasyon problemleri var. Ramos-Varane ikilisinin yokluğunu bile fırsata çeviremeyecek seviyedeler.
Rövanşta da bu kibar tutumlarını sürdürürlerse, Real Madrid'den ciddi bir tokat daha yiyecekleri kesin.