YORUM | Onur Özgen @ozgenonur
İlk beş haftada Galatasaray’ın bu sezonki zorluğu belli olmuştu; derinde bekleyen savunmalar. Henüz oturmayan topa sahip olma oyunu, geriye yaslanan rakipler karşısında çok zorlanıyor ve özellikle oyunu genişletme sorunu daha da ayyuka çıkıyordu. Dolayısıyla Ersun Yanal’ın da Galatasaray’ın bu sorununun üstüne gitmesi beklenebilir bir tercihti.
Ancak Fenerbahçe’nin de en zayıf karnının geri dörtlüsü olduğu biliniyordu. Dolayısıyla geriye yaslanıp, Galatasaray’ı kendi ceza sahası yakınına çekmek Fenerbahçe için çok akılcı bir seçim olmayabilirdi. Ayrıca bu, ilk beş haftada ligin en fazla topa sahip olan takımının, topu büyük ölçüde Galatasaray’a bırakması anlamına geliyordu ki; şu ana kadar %68.5 top hâkimiyetiyle oynayıp sonuç almayı başaran takımın kendi oyun ezberinin çok fazla dışına çıkması da Fenerbahçe için iyi sonuçlar getirmeyebilirdi.
Ayrıca Fenerbahçe, derbide Garry Rodrigues ve Victor Moses gibi iki kontratak silahından da yoksundu. Bu yüzden geriye çekilip, topu Galatasaray’a bırakıp, alan vermemeye çalışmak, savunma anlamında işe yarayabilirdi belki; ama mevcut oyuncuları kontratağa uygun olmadığı için, bu durum neticesinde hücumda rakibi çok az tehdit edebilen bir takım ortaya çıkarabilirdi.
GoalMaç kadroları açıklandığında ise Ersun Yanal’ın Mauricio Isla’yı sağ bekte, Ozan Tufan ve Tolga Ciğerci’yi kanatlarda tercih edip 4-4-1-1’e dönmesi, planını açık bir şekilde belli etmişti. Konuk ekip ne tamamen geriye yaslanacak ne de önde basacaktı; rakibi ikinci bölgede karşılayıp, hatlar arasını da sıkılaştırmaya çalışacaktı. Orta sahanın merkez orijinli dört oyuncudan kurulması da bu amacı gösteriyordu. Böylece kazanılan topların ardından olası geçiş hücumlarının boyu da kısa tutulmuş olacaktı.
Galatasaray ise bu sezon yöneldiği; ama şu ana kadar sonuç alamadığı düşük tempolu pas oyununda ya ısrar edecekti ya da daha farklı oyuncuları tercih edip, Fenerbahçe’nin zorlandığı son iki maçta Alanyaspor ve Ankaragücü’nün yaptığı gibi topu bırakıp, orta blokta agresif bir pres uygulayıp, ardından da geçiş fırsatları arayacaktı. Fatih Terim ise birincisini seçti.
Younes Belhanda’nın maskeyle de olsa beklenenden çabuk dönmesi, topu dolaştıran Jean Michael Seri’nin yerine topla kat edebilen Mario Lemina’nın tercih edilmesi ise Galatasaray’ın önceki maçlara göre topa sahipken oyunun temposunu, top rakipteyken de baskının şiddetini yükseltmek istediğini gösteriyordu.
Ancak planları tutan taraf Fenerbahçe oldu. Galatasaray’ın rakip açısından çok kolay öngörülebilen, dolayısıyla kolay önlem alınabilen hücum oyunu derbide de devam etti. Sarı-kırmızılılarda geçen sezona göre hücumda topla buluşan her oyuncunun bireysel kalitesi oldukça arttı; ancak buna karşın takımın hücum akıcılığı ise aynı oranda düştü. Bu paradoksun nedeni ise basit; Galatasaray daha kaliteli ama birbirini daha az tamamlayan oyuncularla oynuyor. Hemen her oyuncu topu ayağına istiyor, bundan dolayı hücumda aşırı bir durağanlık oluşuyor. Böylece rakip top Galatasaray’dayken çok rahat pozisyon alabiliyor.
Bu akşam Fenerbahçe rakibini ikinci bölgede 4-4-1-1 şeklinde karşıladı; Galatasaray sete yerleştiğinde ise bekler stoperlere yanaştı, kanatlar beklerin yerini doldurdu ve 6-2-1-1’e dönüldü. Her iki durumda da Galatasaray’a alan verilmedi.
Depo PhotosBunu ise yalnızca oyunculara bağlayamayız. Aynı zamanda Galatasaray’ın oyunundaki organizasyonsuzluk da çok ileri safhadaydı. Örneğin Galatasaray maç boyunca sol kanat ağırlıklı hücum etti. Hücumlarını ilk yarıda %55.9, ikinci yarıda ise %60.7 oranında sol kanattan gerçekleştirdi. Bu da doğal olarak Fenerbahçe’nin savunmada sağa çekmesine neden oldu. Ancak bir kere olsun ne Sofiane Feghouli ne de Mariano ters kanatta Nabil Dirar’a karşı ikiye bir ya da bire bir şekilde topla buluşturulabildi.
Fenerbahçe ise dört orta sahalı düzenin dezavantajını geçiş hücumlarında yaşadı. Buna rağmen maçın en net pozisyonunu da 41. dakikada Vedat Muriqi'in harika servisiyle Tolga buldu. İlk yarı sonunda rakip ceza sahası içinde de Fenerbahçe 14 kez topla buluşurken, Galatasaray’da ise bu sayı yalnızca 5’ti (Radamel Falcao ise maç boyunca bir kez bile ceza sahasında topla buluşamadı).
Belhanda devrenin sonlarına doğru rahat edemediğinden olsa gerek, yüzündeki maskeyi çıkardı. Ancak takımın geri kalanın yüzünde de görünmez bir maske var gibiydi; sanki bu yüzden Galatasaray top ayağındayken önünü göremiyor ve ne yapacağını bilemiyordu.
İlk yarıda işler Fenerbahçe’nin istediği gibi gitse de ikinci yarı başında ise kenardan ilk hamle yine Fenerbahçe’den geldi. Isla’nın yerine Deniz Türüç oyuna girdi; Ozan sağ beke geri döndü, Deniz sağ kanada geçti. Galatasaray’ın ikinci yarıda üzerine daha fazla geleceğini düşünen Yanal, belli ki geçiş hücumlarını daha iyi değerlendirmek istiyordu.
Galatasaray’daki ilk değişiklik ise 60. dakikada gerçekleşti; Lemina yerini Ömer Bayram’a bıraktı. Son dört maçında üç asist yapan Ömer, bu sezon Galatasaray’da ligde birden fazla gole katkı yapan üç oyuncudan biri ve bu kesinlikle tesadüf değil. Bireysel yetenek açısından birbirinden kaliteli oyunculara sahip olan Galatasaray, haftalardır Ömer’in deliciliğiyle skor üretebiliyor. Çünkü yetenekleri sınırlı olsa da Galatasaray’ın sahada ihtiyacını duyduğu şey o delicilik. Bu akşam da oyuna girer girmez sol iç koridorda bir boşluk gördü ve oraya doğru hareketlenerek Babel’den pas istedi. Ardından Falcao’ya doğru içeri yerden çevirdiği topu ise Jailson önledi. Bu pozisyon, aynı zamanda Galatasaray’ın maç boyunca bulabildiği en net ve organize pozisyondu.
Depo PhotosArdından ise Feghouli’nin yerine Emre Mor oyuna girdi. Bu iki değişiklikle hücumda daha hareketli bir yapı hedeflense de; sonuç olarak ise hem hareketsiz hem de topu da bırakan bir Galatasaray ortaya çıktı. Son 15 dakikada oyunun temposu Fenerbahçe'nin istediği şekilde oldukça düştü, topun hâkimiyeti ise %58.8 oranında Fenerbahçe’deydi. Gole öncelikli olarak ihtiyacı olan taraf, iç sahada oynadığı için Galatasaray’dı; ama dakikalar ilerledikçe rakip kaleden uzaklaştılar.
Sonucunda ise istediğini alan taraf Fenerbahçe oldu. Bir şey daha ortaya çıktı; Fenerbahçe sadece topa sahipken değil, topu bıraktığında da ligin ne yaptığını en iyi bilen birkaç takımından biri. Galatasaray derbiden bir puanla ayrıldıysa, bunu Fenerbahçe’nin atletik oyuncularının sakatlıkları nedeniyle oynayamamalarına borçlu.




