YORUM | Onur Özgen @ozgenonur
Beşiktaş’ın geride kalan son iki sezonundaki en büyük saha içi sorunu özensizlikti. Oyunun tek amacı var gibiydi; bir an önce rakip kaleye gitmek. Ama savunmadan hücuma geçişler çoğu zaman gelişigüzel bir şekilde atılan uzun toplarla yapılıyordu.
Oyunu kaleciden başlatmayı ve sahanın her yerinde bir plan dahilinde hareket etmeyi seven Abdullah Avcı’nın ilk iş olarak takımın hücuma daha özenli çıkmasını sağlamak istemesi de bu yüzden doğaldı. Ama bu durum, Avusturya’daki hazırlık maçlarında da açık bir şekilde görüldüğü gibi başlangıç itibarıyla hücumda kısır bir yapı doğurdu. Geriden oyun kurmaya çok fazla odaklanan oyuncular, rakip yarı sahaya çok zor çıkıyorlar, çıktıklarında da yerleşemiyorlardı.
Ligin ilk maçında da bu sorunun aşılamadığı, henüz oyunun ilk dakikalarından itibaren görüldü. Aslında oyuncular nerede duracaklarını öğrenmiş gibilerdi. Başakşehir’den alıştığımız gibi bekler içe kat ediyor, kanat oyuncuları geniş alanda bekliyor, sağ ve sol içteki oyuncular da iç koridorlarda konumlanıyordu. Kâğıt üstündeki görüntü, klasik bir topa sahip olma oyunu oynamaya çalışan bir takıma aitti. Ama futbolda topa sahip olmak, tek başına bir anlam ifade etmez. Oyuncuların hareketli olması ve buna bağlı olarak topun da akıcı bir şekilde dolaştırılması gerekir. Beşiktaş’ta eksik olan buydu.
Siyah-beyazlılarda en fazla topla buluşan oyuncular Victor Ruiz (117) ve Domagoj Vida’ydı (98). En fazla pas yapan oyuncuları da iki stoperiydi: Ruiz (106), Vida (88). Aynı zamanda birbirleriyle en fazla paslaşan oyuncular da bu iki oyuncuydu: 24 kez Vida’dan Ruiz’e, 23 kez Ruiz’den Vida’ya... Isı haritasına baktığımızda da Beşiktaş’ın yarı sahasının kıpkırmızı olduğu görülüyor. Ancak aynı şekilde rakip yarı sahanın da kızarması gerekiyordu.
OptaPep Guardiola, bu yaz verdiği röportajlardan birinde şöyle diyor: “Her şey topa nerede sahip olduğunuza bağlı. Pozisyon yaratıyor musunuz? Üçüncü bölgede kararlı ve acımasız olmanız gerekir. Manchester City'de geçtiğimiz sezon Şampiyonlar Ligi'nde en fazla isabetli pas rekorunu kırdık; ama bunların yüzde 80’i iki stoperin arasındaki paslaşmalardı. Bu sayılar hiçbir şey değildir, hiçbir şey sayılmazlar, hiçbir anlamları yoktur. Topa sahip olmak demek bu değil! Topa sahip olmanızın içinde bir kıpırtı yoksa, bu hayat olmadan yaşamak gibidir ve böyle oynamak daha tehlikelidir.”
Beşiktaş böyle oynamanın neden daha tehlikeli olduğunu ligin ilk maçında deneyimledi.
Elbette bir geçiş takımından bir anda güçlü bir topa sahip olma takımı yaratmak kolay bir şey değil. Hele ki elde o oyuna uygun çok fazla oyuncu yoksa, bu daha zorlu bir adaptasyon sürecini gerektirir. Dolayısıyla her ne kadar Avcı sezon öncesinde yaptığı son basın toplantısında taraftarlardan zaman istemediğini söylese de, Beşiktaş’ın zamana ihtiyacı var. Çünkü oynatmaya çalıştığı oyun, eskisinden daha zor bir oyun.
Mainz'ın efsanevi antrenörü, Jürgen Klopp’un da ustası olan Wolfgang Frank; sadece adam markajından alan markajına geçmek için yaklaşık 150 antrenmana ihtiyaç olduğunu söyler. Bunun topsuz oyunla ilgili olduğunu düşünürsek, topa sahip olmaya dayalı bir oyun planı ise muhtemelen iki kat daha fazla çalışma gerektirir.
Bu açıdan Sivasspor, ne yapacağını Beşiktaş’tan çok daha iyi biliyordu. Çünkü oynamaya çalıştıkları oyun, topsuz oyuna dayalı çok daha basit bir oyundu. Yapmaları gereken şey geride sıkı durmak ve kazandıkları toplarla da hızlı çıkmaktı. Bu plana bağlı olarak Beşiktaş’ın stoperlerinin oyun kurmalarına izin verdiler, ama orta blokta agresif prese dayalı bir adam markajı uyguladılar. Hakan Arslan ve Isaac Cofie, marke ettikleri Dorukhan Toköz ve Adem Ljajic’e rahat top alma imkânı tanımadı. Mert Hakan Yandaş ve Mustapha Yatabare’nin kıskacı altında kalan Gary Medel de bu kıskaçtan kurtulmak için neredeyse hiçbir şey yapmayınca Beşiktaş topa sadece sahip oldu; fakat onunla hiçbir şey yapamadı. Topu tempolu bir şekilde dolaştıramadıkları için ne rakibi yeteri kadar hareket ettirebildiler ne de presten kurtulabildiler.
AABu şartlar altında Beşiktaş’ın skor üretme şansı çok azdı, nitekim üretemedi de. Ama çok basit pozisyon hataları yapmasalar, en azından gol yememeyi başarabilirlerdi. İlk gol öncesinde Aaron Appindangoye’nin sol kanada doğru attığı uzun diyagonal pasında son çizgide topla buluşan Erdoğan Yeşilyurt’a Gökhan Gönül ve Ricardo Quaresma birlikte basınca Ziya Erdal bomboş kaldı; onun Mert Hakan’a yaptığı ortaya müdahale etmekte ise Medel çok geç kaldı. Maç boyunca çok hareketsiz bir görüntü sergileyen Şilili oyuncu, kendi ceza sahası önünde topu ayağından çıkarmakta da gecikince ikinci golü de yedirdi. Beşiktaş adına da oyun o golden sonra sona erdi.
Emre Kılınç’ın yaklaşık 35 metreden harika bir vuruşla attığı üçüncü golde karşısına hiçbir oyuncunun çıkmamasını da hem takımın oyun disiplininden tamamen kopmasıyla hem de orta sahada kesici bir oyuncunun kalmamasıyla açıklayabiliriz.
Yeni bir oyun planını tatbik etmeye çalışan Beşiktaş’ın sahada yapmak istediklerini açıklamak için ise ilerleyen haftalarda vaktimiz olacak. Ama Abdullah Avcı, oyuncuları bu yeni plana adapte olana kadar takımın mümkün olduğunca az kayıp vermesi için bir ara çözüm bulmak zorunda gibi görünüyor.





