Kai Havertz Yusuf Yazici Germany Turkey Friendly Game 10/07/20Depo Photos

YORUM | Kazanan olmadı, ama Ralf Rangnick haklı çıktı


YORUM | Onur Özgen @ozgenonur


Dostluk maçı, gösteri maçı, özel maç veya hazırlık maçı... Sonunda hiçbir ödülün olmadığı bu maçların oynanmasının amacı, kimi zaman yalnızca eğlence, çoğu zaman ise sonunda bir ödülün olduğu “ciddi maçlar” öncesinde daha hazır hâle gelebilmektir. Ama bizim gibi futbolun kazanmak ve kaybetmekten ibaret görüldüğü yerlerde tabii ki öyle olmuyor. Hazırlık maçları da tıpkı resmî maçlar gibi mutlaka kazanılması ve bunun için de sahaya en güçlü on birin çıkması gereken maçlardan birine dönüşüyor.

Dün gece iki takımın on birleri açıklandığında, sosyal medyadaki Türk taraftarların verdiği tepkiler de bunu gösteriyordu. Hemen hiç kimse, Şenol Güneş’in çıkardığı on birden memnun değildi. As oyuncuların birçoğunun yer almadığı bu on birin, Almanya karşısında değil iyi bir sonuç almak, hezimete uğrayacağını düşünüyorlardı. Hâlbuki Joachim Löw de tıpkı Güneş gibi as kadrosuyla sahaya çıkmamıştı. Ama sonuçta onlar Almanya’ydı. Bir makine düzeninde oynadıkları için hangi oyuncularla çıktıklarının pek bir önemi yoktu. Bizim ise onların yedek takımının karşısına dahi en iyi kadromuzla çıkmamız gerekirdi. Çünkü ancak en yetenekli oyuncularımız, bizi Almanya’nın gazabından koruyabilirdi.

Germany Turkey Friendly Game 10/07/20Depo Photos

İçinde bolca aşağılık duygusu da barındıran bu durum aslında futbola bakışımızı çok iyi özetliyor. Bu görüşe göre oyun yerine oyuncular, strateji yerine doğaçlama, kolektif düzen yerine bireysel yetenekler, akıl yerine ise duygular ön plandadır. Her şeyi oyuncuların yetenekleri ve doğaçlama becerileriyle çözmeye kalkıp sonunda kaybedince de mazeret olarak tek şeyi buluruz: Maçı kazanmayı yeterince istememek. Hâlbuki bu oyunun bir rakiple oynandığı ve kazanıp kaybetme ihtimâlinin yalnızca bize bağlı olamayacağı aklımıza dahi gelmez.

Elbette bu görüşün tam tersi de mevcuttur. Yalnızca taktiklerin, kolektif düzenin ve aklın yüceltilip, bireyselliğin ve yeteneklerin tamamen dışlandığı bir bakış açısı da futbolda vardır ve elbette bu da eleştirilmeye muhtaçtır. Hatta bu grup, en sert eleştiriyi, “Profesyonel sporun teknokratları, futbolu sırf sürate ve güce dayalı, mutluluğa boşvermiş, fantezinin gelişmediği, cüretin yasaklandığı bir spor dalı haline getirdiler” diyen Eduardo Galeano’dan almıştır.

Gerçekte ise futbol, birbirine zıt olarak görülen tüm bu kavramların birlikteliğinden oluşan bir etkileşim sahasıdır.

Gevezeliği kesip tekrar konumuza gelirsek hem Löw hem de Güneş, dün geceki maçın kendi oyun tarzlarını mükemmelleştirebilmeleri için bir fırsat olduğunun bilincindeydi ve buna uygun on birler çıkarmışlardı. Ama bu anlamda gecenin kazananı net olarak Güneş’ti.

Germany Turkey Tactics

Öyle ki, maçın ilk dakikalarından itibaren oyuncuların kendi aralarındaki uyumları ve Güneş’in kendilerine verdiği direktiflere gösterdikleri bağlılıkları açıkça görüldü. Fakat elbette bu rakiple de ilgiliydi. Bir ay önce Macaristan ve Sırbistan karşısında hücumda üretim problemleri yaşayan ve alan bulmakta zorlanan ay-yıldızlılar, kâğıt üzerinde çok daha güçlü olan bir rakip karşısında ise rahat etti. Tıpkı Avrupa Şampiyonası elemelerinde grubun en güçlü takımı Fransa karşısında olduğu gibi.

Şurası kesin ki Güneş sahaya hangi oyuncularla çıkarsa çıksın, henüz set oyununda çözümler üretebilen bir yapı oluşturamadı. Bu yüzden topa daha çok sahip olduğu ve karşısında derli toplu, derin savunmalar bulduğu “zayıf rakiplere” karşı (hatta iç sahada Andorra’ya karşı bile) ecel terleri dökerken, topsuz oyun odaklı oynadığı ve bu sayede daha çok geniş alanlar bulabildiği Fransa ve Almanya gibi Avrupa’nın en güçlü millî takımlarına karşı ise daha rahat edebiliyor. Dün gece de böyle oldu.

Çoğu zaman oldukça iyi kurgulanmış bir orta blok presiyle, zaman zaman ise önde basarak Almanya’nın geriden oyun kurması engellendi. Bu iki farklı pres aşamasında ise savunma dörtlüsü, orta blokla arasındaki mesafeyi hep çok iyi korudu. İlk yarıda tek eksik ise kazanılan topların ardından yakalanılan hızlı hücum fırsatlarının çok iyi sonuçlandırılamamasıydı. Buna karşın Almanya bulabildiği tek hücum geçişini uzatma dakikalarında gole çevirerek, bu konuda iyi bir ders verdi.

Bir Alman kanalı için maçı yorumlayan Lukas Podolski bu golün ardından, "Almanya'nın bundan daha fazlasına ihtiyacı var. Topu daha hızlı hareket ettirip, daha hızlı ilerlemeliler. Bu da daha az yan pas yapıp, daha dikine oynayarak mümkün olabilir" dese de Türkiye maç boyunca onlara bu şansı çok az tanıdı.

İkinci yarıda ise rakip kale önünde daha kararlı ve acımasız olan, başka bir deyişle "Almanlaşan" bir Türkiye vardı. Giriş ve gelişme ilk yarıdakiyle aynıydı. Ama sonuç bambaşkaydı. Yine oldukça örgütlü ve şiddetli bir karşı presin neticesinde kazanılan topu ceza yayı üzerinde çok iyi önüne çeken ve rakibinden kurtaran Ozan Tufan, asıl sürprizini ise gol vuruşuna sakladı. Öyle bir vuruş yaptı ki, top ağlarla buluştuktan sonra ekrana yaklaşıp, “Acaba top birine çarptı da mı öyle gitti?” diye bakma ihtiyacı hissettim. Golün birkaç farklı açıdan tekrarını izleyince ise topun kimseye çarpmamasına golden daha çok sevindim.

Ozan Tufan Germany Turkey Friendly Game 10/07/20Depo Photos

Dokuz dakika sonra ise Almanya maç boyunca nadiren yapabildiği bir şeyi başardı: Türkiye’nin presini aşıp, rakip yarı sahaya takım hâlinde yerleşti. Ve tam bir takım işi golle, daha yetenekli bir takım olduklarını, belki de maç boyunca ilk ve tek kez gösterme fırsatı buldular.

Yine de Türkiye’nin planı daha iyiydi. Ve yine dokuz dakika sonra, belki de sahanın bireysel olarak en dikkat çeken oyuncusu sahneye çıktı: Efecan Karaca. Elbette çok iyi uygulanan bir orta blok presinin yardımıyla.

66. dakikada kendi yarı sahasında topla buluşan Emre Can’ın bütün pas kanalları kapalıydı. Bir ara ileriye uzun bir top yollamaya yeltendi, ama sonra vazgeçti ve savunmanın merkezindeki Robin Koch’a döndü. Koch da önünde pas verecek bir arkadaşını bulamadı, topu biraz sürüp, solundaki Antonio Rüdiger’e pasını verdi. İki oyuncu tarafından çizgide sıkıştırılan Rüdiger’in tek şansı, merkezdeki Florian Neuhaus’a dönmekti. Öyle de yaptı. Ama o daha pasını vermeden Efecan hedefine yönelmişti bile. Neuhaus henüz topu kontrol etme fırsatını bulamadan, Efecan tepesine binmişti. Sonrasını biliyorsunuz.

Millî Takım'da Cengiz Ünder'in alternatifi olarak genellikle Abdülkadir Ömür görülüyor. Fakat aslında o oyuncu Efecan. Alanyaspor’da geçtiğimiz sezon Erol Bulut’un kontratak odaklı oyununda da çok değerli bir parçaydı, bu sezon başında ise Çağdaş Atan’ın topa sahip olan oyunununda da anahtar bir rol üstlenmeyi başardı. Türkiye için de gerek hücum geçişlerinde, gerekse set hücumlarında topsuz koşularıyla çok fark yaratıyor. Ayrıca taktiksel anlamda da çok kullanışlı bir oyuncu. Bu kadar geç keşfedilmesi Türk futbolunun bir ayıbı olsa da en azından artık daha fazla değer görmeyi hak ediyor.

Efecan Karaca Germany Turkey Friendly Game 10/07/20Depo Photos

Öte yandan Efecan’ın bu golü, öncesinde atılan diğer iki golle birlikte aynı zamanda çok öğreticiydi de. Öyle ki, Almanya’nın ilk golü topu kaptıktan dokuz saniye sonra gelmişti. Türkiye ise bu süreyi daha da aşağıya çekerek, ilk golünü topu kaptıktan altı saniye sonra, ikinci golünü ise dört saniye sonra attı. Yani bir başka deyişle maçta atılan altı golün yarısı, toplam 19 saniye içinde gerçekleşti.

Alman futbolunun “profesör” lâkaplı antrenörü Ralf Rangnick’in çok büyük ihtimalle dün gece yapacak daha iyi bir işi yoktur ve bu maçı seyretmiştir. Ülkesinin oynadığı futboldan muhtemelen pek memnun kalmasa da, atılan bu üç gol onu ziyadesiyle tatmin etmiş olmalı. Zira Rangnick, futbolda zamanın ne kadar önemli olduğunu yıllar önce fark etmişti.

Geçtiğimiz on yılda futbolun inanılmaz bir değişim geçirdiğini söyleyen Rangnick, futbolun iki temel öğesi, topa sahip olma ve olmama konusunda bir değişim olmasa da, bu ikisi arasındaki geçişin yaşadığı değişimin müthiş olduğunu ve bir takımın gol bulma olasılığının topu kaptıktan on saniye içinde, topu geri kazanma olasılığının ise topu kaybettikten sonraki sekiz saniye içinde maksimuma çıktığını yıllar önce belirtmişti. Dün geceki bu üç gol ise onun bu tezini bir kez daha haklı çıkardı.

Ancak Türkiye’nin son golü hepsinin ötesindeydi. Almanya’ya karşı üç defa geri dönmek, ilk defa üç gol bulmak ve bunların sonuncusunu uzatma dakikalarında atarak, Almanların başına çok nadiren gelen bir şeyi başarmak elbette çok önemliydi. Ama üçüncü gol, atılış şekliyle ayrıca çok özeldi. Oyunun yönü sol kanada dönmüşken Ozan’ın bir anda ters tarafı görmesi, Dorukhan Toköz’ün kusursuz top kontrolü ve ayağının dışıyla altıpastaki Abdülkadir’e verdiği pası, Abdülkadir’in şut yerine daha müsait durumdaki Kenan Karaman’ı düşünmesi ve Kenan’ın bitirişi...

Türkiye’nin böyle bir golü atabileceğini görmek gerçekten çok güzeldi. Hem gecemizi şenlendirdi hem de gelecek adına ümitlendirdi.

Reklam

ENJOYED THIS STORY?

Add GOAL.com as a preferred source on Google to see more of our reporting

0