Jose Mourinho GFXGetty Images

YORUM | Jose Mourinho: Doğru kulübün peşinde


YORUM | Güner Çalış @oolegunnar


Jose Mourinho’nun kendine son derece güvenen, grup dinamiklerini alt üst eden ve çatışmaktan çekinmeyen biri olarak medyanın geniş kesimlerince ilgi görmeye başlaması, esasında ilk Chelsea döneminin sonlarına dayandırılabilir. Hatırlatmak gerekirse, 2008 yılında Barcelona’nın yeni antrenörü olmak üzere son iki aday arasına kalmış ve dönemin kulüp yöneticilerinden Ferran Soriano’nun aktardığına göre tam olarak bu sebeplerden ötürü veto edilmişti. Yine de o dönemlerdeki tartışmalar, Mourinho’nun yeterliliğine dair değil, çalışma tarzına yönelikti. Nitekim daha sonraki süreçte hem Inter’de hem de Real Madrid’de artan aksiliklerine ve moda olan oyundan farklı bir yolu seçmesine rağmen kazanmayı sürdürecekti.

Real Madrid’den tartışmalı bir sürecin sonunda ayrıldığında, ünü kötüye çıkan bu çalışma tarzı en sonunda onun yeterliliğini de sorgulatır hâle geldi. Ama tüm bu artan curcunaya karşın daha sonra tekrar Chelsea’nin başına geçmesi, o yıllarda hâlâ üst seviyede biri olarak görülebildiğinin ispatıydı. Mourinho’nun artık devrinin geçtiğine dair yorumlar, uzun yıllar ve her kötü biten deneyimi sonrası tekrarlandı. Buna karşın Mourinho da her seferinde başka bir süper kulübün kurtarıcısı olarak karşımıza çıkmayı sürdürdü. Bu durum 2018 yılının sonuna dek devam etti. O yıl Manchester United’dan kovulan ve bir yılı aşkın bir süre boyunca kendisi için doğru kulübü beklemeye koyulan Mourinho, tercihini Tottenham’dan yana kullanmasıyla kariyerinde yeni bir döneme girildiğinin de bir bakıma sağlamasını yapmış oldu. Artık bir alt kademedeki takımlarla çalışıyor. Ve işte şimdi sırada Roma var.

İngiltere basınının ilerici kalemleri tarafından çoğunlukla bir karikatür olarak resmedilen Mourinho’ya dair en dengeli yazılar muhafazakâr çizgisiyle bilinen The Telegraph’ ta çıktı. Bu gazeteye 2014, 2015 ve 2019 yıllarında verdiği üç ayrı röportaj, Mourinho’ya dair hâlâ konuşacak bir şeyler olduğuna inananlar için iyi birer başlangıç noktası olabilir. Mourinho, henüz Tottenham’la anlaşmadan evvel gerçekleştirdiği 2019 yılındaki röportajda bir sonraki takımına dair şunları söylüyor: “Kupa kazanmaya ânında hazır bir takım değil, ama kupa kazanma hırsı olan bir takım olacak. Bu hırsı göstermeyen kulübü tercih etmeyeceğim.”

Jose Mourinho Spurs CoachGetty Images

Röportaj, Mourinho terminolojisine âşina olanlar için pek çok ilginç öğe barındırıyor. Örneğin "kurumsal empati", bunlardan biri. Mourinho, Portekizceden İngilizceye kötü bir çeviri olarak açıkladığı bu tâbirle esasında ona ve onun metotlarına güvenilen bir ortamda çalışmasının zaruretini vurgulamaya çalışıyor. Bu bir yandan elbette her antrenör için geçerli bir zorunluluk. Ama diğer yandan Mourinho gibi artık rüzgârın tersi yönde gitmeye çalışan ve bir anlamda ideolojik de bir savaş veren biri açısından elde edilmesi son derece zor bir lüks.

Tottenham ve Roma gibi kupa yoksunluğu çeken kulüpler, Mourinho’nun büyüleyici aurasına kapılırlarken, sanki öncekilerin hatasını tekrarlıyor ve vadettiklerini gerçekleştirmesinin ne gibi yollardan geçeceğini göz ardı ediyor gibiler. En azından Tottenham’da böyle oldu. Mourinho, aynı röportajda şunları söylüyor: “Artık sadece oyuncu olmayan ve ailesi, menajeri, yakınları, iletişim direktörüyle bütün paket olarak gelen bir jenerasyon var.” Peki ya kulüpler Mourinho’yu bütün paket olarak almanın ne anlama geleceğini idrak edebiliyor mu? Kurumsal empati, bu farkındalığa sahip olmak ve tüm bu özelliklerine rağmen Mourinho’yu çalışmaya değer bulmak anlamına geliyor. Kısacası, aynı günümüzün oyuncuları gibi Mourinho’nun da idâre edilmeye ihtiyacı var.

Mourinho’yu idâre etmeye karar verecek bir başkan veya futbol direktörü ne gibi durumlarla karşılaşabilir? Roma’yı geçtiğimiz yıl satın alan ve spor dünyasının dinamiklerine pek de yakın durmayan Amerikalı Friedkin ailesi, Mourinho’yu belli ki iddialı ve hedeflerinin büyük olduğunu gösteren bir hamle olarak görüyor, ama acaba onun "çatışmacı liderlik" veya "negatif liderlik" adını verdiği çalışma biçimine dair yeterince bilgilendirildi mi? Nihayetinde Mourinho metodolojisine (sıkça kullandığı bir başka tabir) sıkı sıkıya bağlı biri ve bu iletişim yöntemi, onun çalışma biçiminin tartışmaya açılamaz bir bileşeni.

Kendine muhakkak ki takım içinden yeni bir hedef seçecek ve o oyuncunun üzerine oynamaya başlayacak. Çünkü oyuncularının biraz daha sert adamlar olmalarını, provoke edildiklerinde geri adım atmamalarını ve oyuna biraz daha pratik, fonksiyonel bir açıdan bakmalarını istiyor. Çatışmacı liderlik biçimi, adından da anlaşılacağı üzere inişli çıkışlı, yıpratıcı ve çoğu kez de ancak Mourinho takımdan ayrıldıktan sonra yerli yerine oturan bir süreç izliyor. Marcus Rashford, bundan birkaç ay önce Mourinho döneminin kendisi açısından son derece zor, ama diğer yandan gerek oyuncu olarak gerekse kişisel anlamda kesinlikle geliştirici olduğunu itiraf etti. Onunla tipik olarak çok kötü bir başlangıç yapan, fakat çatışma sürecini başarıyla atlatan oyunculardan olan Tanguy Ndombele ise Mourinho’nun kendine has bir mesaj iletme biçimi olduğundan ve temel meselenin bu mesajları karşılama biçiminden geçtiğinden bahsediyor.

Tanguy Ndombele & Jose Mourinho TottenhamGetty Images

Ama zaten sorun da tam olarak bu noktada başlıyor. Medya, Mourinho’nun kendine haslıklarını işe yararlığı üzerinden değerlendirmekten uzun zaman önce vazgeçti. Onun dünün adamı olarak etiketlenmesi, sahada aldığı sonuçlardan ziyade bu gibi yöntemlerin artık geçmişte kalması gerektiğine dair kanıyla daha çok ilişkili. Mourinho’nun bir süredir medyaya karşı verdiği savaşın temelde ideolojik bir yön de içermesi ve yalnızca antrenör olarak yeterliliğinin sorgulanmasıyla ilgili olmaması bu şekilde açıklanabilir. İnsanlar artık Avrupa Ligi’ni kazanmasıyla veya Ndombele’nin performansını yükseltmesiyle o kadar da ilgilenmiyor. Finaldeki maçta Ajax’a karşı hangi stratejiyle oynadığı veya Ndombele’ye nasıl davrandığı, onun güncelliğini ölçmek açısından çok daha büyük önem arz ediyor.

Mourinho’nun giriştiği bu ideolojik savaş, pek çok cephe içeriyor ve onu sahiden de uzun vâdeli bir projenin parçası olarak görüyorlarsa, Roma’nın her bir cephede keskin konumlar alması gerekecek. Örneğin Mourinho’nun fonksiyonel futbolu, Atletico Madrid gibi birkaç kulübü dışarıda bırakacak olursak, Avrupa’nın hangi süper kulüplerinde kabul görebilir? Onu göreve getirdiğinizde otomatik olarak bu futbol anlayışını da kabul etmiş oluyorsunuz ve bu futbol, işe yararlığına bakılmaksızın çoğu futbolsever tarafından artık koşulsuzca reddediliyor.

Mourinho’nun Roma’sı, büyük ihtimâlle yine koşu istatistikleri açısından ligin son sıralarında yer alacak. Acaba Roma yöneticileri bu bağlamda gelen eleştirilerden rahatsız mı olacak, yoksa bunun bilinçli bir tercih olduğu ve tam da bu yüzden az sayıda sakatlık yaşadıkları üzerinden bir karşı anlatıya mı girişecek? Kurumsal empatinin ne kadar güçlü olduğu, şüphesiz bu gibi durumlarda kendini gösterecek. Mourinho ile yola çıkıyorsanız yenilikçi görünen hemen her fikrin karşısında konumlanacağınızı bir an olsun unutmamanız gerekiyor. Beklenen gol verileri, oyunculara takılan GPS cihazları, sprint sayıları ve bunun gibi aklınıza ne gelirse. Mourinho, çoğunun karşısında yer alıyor.

Ferran Soriano, “Gol: Top Ağlarla Şans Eseri Buluşmuyor” adlı kitabında dört farklı lider tipinden söz ederken otoriter uzman tiplemesi için Dr. House’u ve futbol dünyasından (Mourinho’nun bir dönem yanında çalıştığı) Louis van Gaal’i örnek gösterir. Bu kategorideki liderlerle çalışmanın zorlukları üzerine on yıl önce yaptığı tanımlamalar, bugünden bakınca sanki birebir Jose Mourinho’yu anlatıyor gibi görünebilir. Zaten Mourinho’nun uzunca bir süredir yaptığı da kendi Cuddy’sini bulmaya çalışmak değil mi?

Reklam

ENJOYED THIS STORY?

Add GOAL.com as a preferred source on Google to see more of our reporting

0