İtalya Milli Takımı, Roberto Mancini yönetiminde 27 maçtır yenilmiyor. Bu 27 maçta, 22 galibiyet ve 5 beraberlik aldılar. Bu seri İtalya milli takımlar tarihinin en uzun ikinci serisi. Birincilik, 30 maçlık yenilmezlik serisi ile Vittorio Pozzo’ ya ait (1935-1939).
Euro 2020 elemelerinde, grupta 10 maçta 10 galibiyet aldılar. 37 gol atıp, sadece 4 gol yediler. Ayrıca bu süreçte Mancini’nin takımı 11 maç üst üste kazanarak, tarihlerindeki en uzun galibiyet serisini elde etti. Kısacası muazzam bir form durumunda geliyorlar bu turnuvaya.
Son Avrupa Şampiyonası ve Akılda Kalanlar: 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası'nda Conte yönetimindeki ‘Azzurri’ net bir 3-5-2 takımıydı. Conte, Juventus döneminden tanıdığı oyuncu grubu ile topu rakibe veren, savunmayı çoğu zaman ceza sahası içine kadar çeken, orta sahada sert ve direkt hücumlarla skora giden bir takım oluşturmuştu.
O kupanın en etkili isimlerinden biri Giaccherini’ydi diyebiliriz. Gruptan lider çıkan ‘Gök Maviler’ çok sükseli bir Belçika galibiyeti almıştı. İsveç’i son dakikalarda Eder’in golü ile mağlup ettiler ama son maçta İrlanda’ya kaybetmişlerdi. Son 16’da 2012 finalinde kendilerini hüsrana uğratan İspanya ile eşleşmiştiler.
O maçın intikamını bir nebze de olsa bu maçta 2-0 ile aldılar ve çeyrek finalde Almanya’nın rakibi olmuşlardı. İki takımın da şanslar bulduğu, zevkli bir maç olmuştu ve 1-1’lik skor ile durum uzatmaya gitmişti. Uzatmada da eşitlik bozulmadı.
Ve o ikonik penaltı atışları başlamıştı. O atışlardan akıllarda en çok kalanları Simone Zaza’nın ve Graziano Pelle’nin kullandığı penaltı atışlarıydı. Sonuçta toplamda 6-5’lik skorla İtalyanlar, Euro 2016’da çeyrek finalde turnuvaya veda ediyordu.
2012’de Pirlo’nun futbolda gelinebilecek en büyük virtüözlük seviyelerinden birine ulaşması, Balotelli’nin Almanya maçındaki gol sevinci ve gelinen final, 2000 yılında 2006’da Dünya kupası kaldıracak jenerasyonun temsilcilerinin bulunduğu ekiple Hollanda karşısında penaltılarla kaldıkları final ve o maçta Totti’nin attığı unutulmaz panenkası, İtalyan tabiriyle ‘Cucchiaio’ akıllardan çıkmayan anlardan bazıları.
Kadro seçimi ve taktik
Kadro seçiminde tüm ülkelerde olduğu gibi, İtalya’da da bazı oyuncular üzerinden sorgulamalar oldu. Benim için sürpriz olan hamleler, Romalı Gianluca Mancini’nin iyi bir sezon geçirmesine rağmen kadroda yer almaması, Moise Kean’den çok erken vazgeçilmesi ve son anda gelen Raspadori-Politano değişimiydi.
Bu kararlar dışında zaten beklenilen isimler kadrodaydı. Taktik açıdan İtalya son üç yılda önemli bir değişim gösterdi. Mancini, üçlü oyun kurgusundan ciddi bir kararlılıkla dörtlüye geçti. Bunun sebeplerinden birini değişen İtalyan oyuncu profiline bağlayabiliriz ama hoca faktörü de bu değişimde önemli rol oynadı.
Mancini’nin Manchester City dönemimdeki savunma kurgusuna baktığımızda dörtlü oyunu tercih ettiğini ve genel olarak bir bekinin daha hücumcu olduğunu ve onu da hücumda aktif kullandığını görmüştük. İtalyan hoca, orta sahada savunma güvenliğini de boşlamadı ama teknik olarak da kaliteye sahip isimleri kullanmaktan çekinmedi.
İleride yetenek seviyesi üst seviyede, dolaşan, yer değiştiren oyun kurucular ve kanatlar kullandı. Forvette ise kalite hep üst seviyedeydi. Bu şemayı daha önce İnter’de ve daha sonra ülkemizde Galatasaray ile de kullandı.
Maça göre dizilişte değişikliğe gitse bile genelde dörtlü benimsedi. İtalya Milli Takımı'nda bu esintilerin hepsini görebiliyoruz. İtalya için öncelikle oyunun kontrolünü kaybetmemek önemli. Topla oynamayı seven bir yapı mevcut. Orta üçlüde ana 11 haricindeki isimler de bu oyuna uygun isimler.
Ortadaki üçlüdeki sağ ve sol iç orta sahalar hem kanatlara yardım edip hem de merkezde oyunun kontrolünü sağlamakta. Savunma önündeki oyuncular ise takımın dengesi ve tekerleği diyebiliriz. Bekler oyunun hep içinde. Ya sağ ya da sol (genellikle sol) bek hücumlarda kanat oyuncularının açtıkları alana koşular yaparak ileride alternatifleri çoğaltabiliyor.
Böyle durumlarda 3-1-4-2 gibi bir dizilim görebiliyoruz. Ayrıca yapılan şok preslerde topun olduğu bölgedeki bekin prese katılmasıyla da bu tip bir dizilim oluşuyor. Kullanılan 4-3-3 aslında oyunun kontrolünü, topa sahip olma anlayışını ve alanları daha rahat kontrol etmeyi sağlamak için çok önemli.
İleri üçlünün de çok akıllı, çabuk ve agresif olması işleri 'Gök Maviler' için kolaylaştırıyor. Merkezdeki santrfora yakınlaşan kanat oyuncusunun hem şut hem de pas istasyonu yaratması çok önemli. Burada sorun topu kaybettiklerinde eğer kısa bir sürede tekrar alamadıklarında olacaktır.
Ana stoperler eski çabukluğunda değiller ve kaleye alacakları mesafe de bu yüzden çok önemli olacak İtalya adına.
Muhtemel ilk 11
İtalya’da beklenen muhtemel 11 şu şekilde. 4-3-3 sistemi ile dizilim olacak. Kalede Gianluigi Donnarumma, stoperlerde Juventus’un tecrübeli ikilisi kaptan Giorgio Chiellini ve Leonardo Bonucci.
Sol bek Spinazzola (Emerson Palmieri Chelsea'de son dönemde forma şansı bulamadı bu sebeple Spinazzola bir adım öne geçmiş durumda) sağ bek Alessandro Florenzi, orta saha üçlüsü Jorginho, Nicolo Barella ve Marco Veratti (sakatlığı sebebiyle Türkiye maçını kaçırabilir).
Sağ kanatta Federico Chiesa, sol kanatta Lorenzo İnsigne ve ileri uçta İtalyan tabiriyle ‘Bomber’, gol bombacısı Ciro İmmobile’nin yer alması bekleniyor.
Odak
Üstüne odaklanabileceğimiz oyuncu sayısı oldukça fazla İtalya’da. Ama ben 10’a odaklanmak istedim. Lorenzo Insigne, İtalya milli takımının en kritik parçalarından biri. 30 yaşındaki tecrübeli oyuncu, Napoli’nin kaptanı, yıllardır en üst seviyede top koşturuyor.
Napoli formasıyla 397 maça çıktı,109 gol kaydetti ve 85 asist yaptı. Milli takımda 41 maça çıktı ve 8 gol, 9 asistlik katkı sağladı. Milli formayı ilk kez Cesare Prandelli yönetiminde, 2012 yılının 11 Eylül'ünde Malta’ya karşı, 2014 Dünya kupası elemelerinde giydi.
İlk golünü, ailesinden biri olan efsane Diego Armando Maradona’nın ülkesi Arjantin’e karşı 2013 ağustosunda kaydetti. 2014 Dünya Kupası kadrosuna Prandelli tarafından davet edildi. Sadece Kosta Rika maçında 33 dakika formayı giydi ve İtalya da 2012‘de Avrupa finalisti olmasına rağmen kupadan grup aşamasında elenmişti.
Getty ImagesEuro 2016'da Conte, Lorenzo’yu kadroya aldı ama fazla forma şansı bulamadı. Almanya ile oynanan çeyrek finalde oyuna uzatmalarda giren Insigne, penaltılara giden maçta ilk penaltıyı İtalya adına atarak, turnuvayı gol ile kapattı. Ama İtalya Euro 2016’dan elenmişti.
2018 Dünya Kupası Elemeleri'nde Ventura yönetimindeki İtalya’nın, İsveç’e play-off'ta elenip turnuvaya gidemeyen kadrosunda da bulunmuştu Insigne ve o play-off'ta İsveç’e karşı San Siro’ da gol lazımken oyuna De Rossiyi almak isteyen Ventura, De Rossi tarafından şöyle eleştirilmişti:
"Ne yapmaya giriyorum ben? Kazanmamız lazım, beraberlik ihtiyacımız yok. Lorenzo’yu ya da Stefan’ı oyuna aldırın!' Bu sözler İtalya’da çok konuşulmuştu. Bunu şu yüzden yazıyorum. Böyle bir karede bulundu İnsigne...
Milli takımda olduğu dönemde parlak anlar yaşayamadı gök mavi forma ile. Ama bu turnuva güzel anlar için biçilmiş kaftan olabilir. Serie A’da bu sezon 35 maçta 19 gol,7 asist ile çok iyi bir performansa imza attı. Sağ ayağıyla harikalar yaratan Lorenzo, yüksek top tekniği ve hakimiyeti, çabuk oluşu, hızlı düşünmesi, serbest vuruşlardaki ustalığı ve liderlik vasıflarıyla İtalya’ya çok büyük kuvvet katacak.
Artık onun için zamanı geldi. Bakalım ‘İl Magnifico’ yani ‘Görkemli’ Lorenzo, İtalya’nın uzun süre sonra bir turnuvada hedefe yürümesini sağlayan parçalardan olabilecek mi?
Teknik direktör: Roberto Mancini
Hem futbolculuk hem de antrenörlük portföyü ile çok önemli bir isim. O sadece milli takımı yönetip kupalara götürmektense, yıllardır uygulanan sistemin dışına çıkıp, İtalyan futbolcusundaki değişimi doğru analiz edip ona göre hareket etti.
İtalyan futbolcular artık daha teknik, topa hâkim olmayı seven, hücum yönünde daha yetenekli. Merkez stoper kalitesindense, merkez orta sahada, bekler ve kanatlardaki kaliteleri ile daha ön plana çıkıyorlar. Mancini bu değişimin fitilini yaktı.
Getty ImagesTakımın başarısındaki en büyük sır bu ekibi bu değişimde öncü olarak seçmesi, tüm oyuncu grubunun da kendisinin futbolculuk kariyerine duydukları hayranlık ve karşılıklı saygı ve sevgi kriteri.
Her zaman maçların önemine değinen, rakipleri küçümsemeyen ama gücünün de farkında olup kusursuz bir oyun ortaya koymaya çalışan bir anlayışla işi ne kadar ciddiye aldığını gösterdi hoca bize.
Tahmin
Tahmin yapmak kolay değil aslında. İtalya genel olarak dünya kupalarında istenilen başarıları yakalan bir ülke oldu. Dört Dünya Kupası iki kez ikincilik ve bir kez de üçüncülük elde ettiler. Avrupa şampiyonalarında sadece bir şampiyonlukları var, o da 1968 yılında alınmıştı.
Euro 2000 ve Euro 2012’yi ikinci olarak tamamladılar. Bu turnuva aslında İtalya için bir değişimin başlangıcı turnuvası. Kadronun değişimi, gençlerin öneminin anlaşılması ve kadroda yer bulması, sistemde değişikliğe gidilmesi gibi durumlar beni biraz düşündürüyor.
İtalya kamuoyunda takıma güven yüksek ama onlar da her ihtimali düşünüyorlar. Bu sebeple kadrodaki turnuva tecrübesine sahip isimlerin vereceği liderlik çok önemli.
Roberto Mancini hedefin Wembley’deki final olduğunu söyledi. Hoca İtalya’nın güçlü geleneklerini, gücünü takıma yavaş yavaş, turnuva yaklaştıkça daha çok söylemeye ve vurgulamaya başladı.
Ben biraz daha temkinli yaklaşacağım. İtalya’nın turnuvada en az çeyrek final oynayacağını düşünüyorum. Yarı finale gidilmesi de muhtemel benim için, tabii oluşacak eşleşmeler de çok önemli. Çünkü potansiyel seviyesi yüksek bir İtalya takımı izleyeceğiz bu turnuvada.
Fikstür
Hepimiz için bu turnuvayı özel kılan bir sebep de Euro 2020’nin açılış maçını A Milli Takım'ın yapacak olması. Hele hele bu İtalya gibi bir takımla ve Roma gibi bir şehirde olduğu için özellikle benim ve benim gibi İtalya futbolu sevdalılarını iki kat daha heyecanlandırıyor.
11 Haziran saat 22.00'de İtalya-Türkiye milli maçı ile turnuva, Roma’da başlayacak. İtalya gruptaki diğer iki maçını da Olimpico stadında oynayacak. 16 Haziran’da İsviçre ve 20 Haziran’da Galler ile oynanacak maçlarla grup aşamasını tamamlamış olacak.
