Christian Luyindama Galatasaray Konyaspor 08/25/19AA

YORUM | Geri çekileceksen bunu nasıl yapacağını bilmelisin


 YORUM | Onur Özgen @ozgenonur

Pazar gününü Bournemouth - Manchester City maçıyla açtım, ardından Tottenham - Newcastle United maçına geçtim, kapanışı da Galatasaray - Konyaspor maçıyla yaptım. Üç maçta da kazanmaya yakın görülen takımlar topa sahip olma konusunda büyük bir hegemonya kurdular: Tottenham’ın %79.8, City’nin %74.1’lik topla oynama üstünlüğü vardı. Galatasaray’ın ise ikinci yarıda golü bulması ve ardından sahada bir oyuncu eksik kalmasının da etkisiyle topa sahip olma oranı %60.2’ye kadar düşse de ilk yarıda %74.8'lik top hâkimiyeti bulunuyordu. Elbette bu sürpriz bir şey değil. Her ligde zirvenin yolu proaktif oyundan geçer.

Öte yandan bu üç takımın da karşılarındaki rakipleri geriye yaslanmayı tercih ettiler. Orta blok presi dahi uygulamadılar; sadece tüm hatlarıyla kendi ceza sahalarını savundular. Bunda da şaşıracak pek bir şey yok. Büyük takımların baskın oyunları, karşılarında çoğunlukla reaktif bir oyun anlayışı bulur.

Önemli olan ise topa sahip olan takımın planlarının ne kadar işlediğidir. City’nin neredeyse her rakibe karşı işleyen bir planı var. Son iki sezonda ligde 200 gol atan Pep Guardiola'nın öğrencileri, Bournemouth’un 5-4-1’ini de yine alıştığımız yöntemleriyle aşmayı başardılar. Ancak Tottenham ve Galatasaray için işler o kadar iyi gitmedi.

Fatih Terim Galatasaray Konyaspor 08/25/19AA

Derin savunma yapan rakiplere karşı aşırı bir topa sahip olma yüzdesiyle oynuyorsanız, yapmanız gerekenler bellidir: Topu hızlıca dolaştırarak rakibi hareket ettirmek, rakibe sayısal üstünlüğünüzün bulunduğu alanları çabuk fark etmek ve sonra da bu alanları değerlendirmek. Kapalı savunmalar ise bu alanları genelde bekleriyle stoperleri arasında kalan iç koridorlarda verirler. Bu koridorları kullanabilen takımın kilidini açamayacağı savunma yoktur.

Ama genelde çok az sayıda takım bu alanların farkındadır. Bu yüzden pek çok takımın kapalı savunmalara karşı bulabildiği en iyi çözüm orta yapmaktır. Tıpkı Newcastle maçını 37 ortayla tamamlayan Tottenham ve Konyaspor karşısında 22’si ilk yarıda olmak üzere 32 orta yapan Galatasaray gibi... Kendi çözümlerine sahip olan City ise Bournemouth karşısında sadece 10 orta yaptı.

Peki Galatasaray neden bu kadar fazla orta yapmak zorunda kaldı? Sorun nerede olabilir? Jean Michael Seri, Steven Nzonzi ve Ryan Babel'in kadroya dahil edilmeleriyle birlikte geçen sezona göre takımın oyuncu kalitesi açıkça arttı. Galatasaray'ın bu oyuncularla özellikle topa sahipken daha nitelikli bir oyun oynayabilmesi gerekir. Ama sezon başı itibarıyla oyunda bazı temel sorunlar görünüyor.

Birinci sorun hareketlilik. Badou Ndiaye ve Henry Onyekuru’nun yerlerini alan Seri ve Babel’in set oyununda getirdiği avantajlar kadar, geçiş oyununda yaşattığı dezavantajlar da var. Şöyle ki; Galatasaray bu oyuncularla topa daha fazla sahip olabiliyor, ama rakip savunmanın arkasına geçen sezona göre daha zor sızıyor. Bu da hem kapalı savunmaları aşma konusundaki sorunların devam etmesine hem de skor olarak öne geçildiğinde kontratak konusunda rakibi daha az tehdit edebilmesine neden oluyor.

İkinci sorun ise saha yerleşimi gibi görünüyor. Örneğin takım rakip yarı sahaya yerleştiğinde Babel sık sık Mbaye Diagne’nin yanına sokuluyor. Bu anlarda sol bekin geriden vereceği desteğin niteliği çok önemli; ama Yuto Nagatomo bu konuda yetersiz kalıyor. Sağ kanatta ise nispeten daha uyumlu bir görüntü var. İlk yarıda Emre Mor çizgiye bastığında, Mariano iç koridora sokuldu; Emre’nin içe kat ettiği anlarda ise Mariano hücumu genişletmeye çalıştı. Bu yüzden Galatasaray ilk yarı boyunca ataklarının büyük bölümünü sağ kanattan gerçekleştirdi (%42.1). Sofiane Feghouli’nin de sağ kanada yanaşmasıyla o bölgede rakibe karşı sayısal üstünlük yakalamaya çalışıldı; ama Konyaspor’un defansif kaymaları, pozisyon alışları ve birbirleriyle yardımlaşmaları oldukça iyiydi. Bu da Galatasaray’ı gelişigüzel bir şekilde orta yapmaya itti.

Mariano Galatasaray Konyaspor 08/25/19Depo Photos

Yalnızca bir defa farklı bir şekilde hücum etmeyi denediler. İlk yarının sonlarında Seri, sol iç koridordan savunma arkasına sızan Nagatomo’nun önüne doğru topu aşırtarak bir ara pas verdi, ardından Nagatomo merkezden içeri doğru hareketlenen Feghouli’ye doğru oynadı; ama Feghouli iyi bir vuruş yapamadı. Bu aynı zamanda Galatasaray’ın ilk yarıdaki en net gol pozisyonuydu.

İkinci yarının başında ise Fatih Terim, Emre Mor’un yerine Adem Büyük’ü oyuna aldı. Feghouli’yi sağ kanada, Adem’i de Diagne’nin yanına çekerek 4-4-2’ye döndü. Bunu bir Terim klasiği olarak niteleyebiliriz; kapalı savunmalara karşı sonuç alamadığında çoğunlukla bunu deniyor. Ancak son iki sezonda bu tercihinden neredeyse hiç sonuç alamadı; Galatasaray'ın orta sahada sayısal olarak eksilip rakibin kontratak tehditine karşı daha savunmasız bir hâle geldiği hemen her maçı kaybetti. Ama bu defa durum farklıydı. Çünkü Konyaspor’un kontratak planı neredeyse yok gibiydi; varsa da bunu uygulayacak mecali olmadığı için biz göremedik. Dolayısıyla Terim’in orta sahada eksilmeyi göze alması bu kez anlaşılabilirdi.

Bu tercihi, ikinci yarının ilk 15 dakikalık dilimi itibarıyla işe de yaradı. 49. dakikada Feghouli sağ kanatta Mariano ile verkaça girdi, ardından sağ iç koridordan içeri sızdı; ortasına Adem kafayı vurdu ama Serkan Kırıntılı'yı geçemedi. Ancak Adem'in rakip savunmanın arasında ekstra hücumcu olarak Konyaspor’un dengesini bozduğu kesindi.

Bu durum 60. dakikada skoru da değiştirdi. Nzonzi’nin orta yuvarlaktan sol kanada doğru diyagonal bir şekilde gönderdiği uzun pasına önce Adem, Nejc Skubic ile birlikte yükseldi. Kendisi dokunamasa da rakibinin de dokunmasını engelledi ve böylesi daha iyi oldu; top ceza sahasının sol köşesinde Babel’e gitti. Maç boyunca rakibiyle bire birde kalmayı bekleyen Babel de bu fırsatı kaçırmadı ve Ali Turan’a çarptırarak da olsa golünü attı.

Golden sonra ise Konyaspor istediğinde ileri çıkabildiğini gösterdi. Top rakipteyken önde karşılamaya, top kendisindeyken ise daha fazla oyuncusuyla rakip yarı sahada bulunmaya başladı. Bu da normaldi; çünkü artık kaybedecekleri bir şey kalmamıştı. Anormal olan ise Galatasaray’ın geri çekilmesiydi.

Galatasaray topa sahip olmaOpta

Puan kaybını Seri’nin oyundan atılmasına bağlayanlar olabilir. Ama bu gerçekçi bir çıkarım olmaz. Çünkü Galatasaray henüz eksik kalmadan önce de zaten skoru korumaya yönelmişti. Kırmızı karttan sonra ise bu çekiliş daha da derinleşti. Sahada eksik kalan bir takım, skoru korumak için geri çekilebilir. Ama bunun için önce alanını korumayı bilmek gerekir. Galatasaray bilmiyordu. Bir kişi fazla olmasına rağmen hücumda hem kalite hem de organizasyon sorunu yaşadığı görülen Konyaspor ise bu sayede Galatasaray'ın ceza yayı üzerinde rahat bir şekilde paslaşmaya başladı ve golü buldu. Evet, gerçekleşme biçimiyle son derece absürttü; ama aynı zamanda Galatasaray’ın yemeyi hak ettiği bir goldü.

Nihayetinde ise aylardır Radamel Falcao’yu transfer edebilmek için seferber olan son şampiyon, yeni sezona iki maçta bir puanla başlamış oldu. Belki bu başlangıç da hak edilmiştir.

Goal twitter
Reklam

ENJOYED THIS STORY?

Add GOAL.com as a preferred source on Google to see more of our reporting

0