YORUM | Onur Özgen @ozgenonur
Maç önünde yayıncı kuruluşun stüdyosunda tartışılan konu, sağ bekte Semih Kaya’nın olmasıydı. Martin Linnes’in sakatlıktan yeni çıktığı bilinse de, ilk 23 haftada attığı gollerin yarısını duran toplardan kaydeden BB Erzurumspor’a karşı Semih’in yüksek toplarda ekstra bir güvenlik unsuru olarak da düşünülmüş olabileceği söyleniyordu.
Ama birkaç dakika sonra kameranın karşısına geçen Fatih Terim, Linnes’i riske etmek istemedikleri için oynatmadıklarını söyleyince konu kendiliğinden kapandı.
Semih’in sağ bekte oynamasının ise Galatasaray adına saha içinde hem olumlu hem olumsuz getirileri olabilirdi. Olumlu olarak; Galatasaray hücumdayken geride ekstra bir stoperin daha olması, rakip yarı alandaki top kayıplarının ardından Erzurumspor’un hızlı hücumlarına karşı daha güvenlikli bir yapı oluşturabilirdi.
Fakat öte yandan sağ kanatta Sofiane Feghouli kendini sık sık merkeze attığından dolayı arkasında oynayan Linnes ya da Mariano’ya sağ kanatta geniş bir kulvar açıyordu. Erzurumspor karşısındaysa ilk 11'de iki oyuncunun da olmaması ve yerlerine o kulvarı kullanabilecek bir oyuncunun koyulamaması, Galatasaray’ı hücumda oldukça eksik bırakabilirdi.
Bir tehlike daha vardı. Feghouli’nin önde olduğu pozisyonlarda Semih çok geride kalırsa, Erzurumspor kendi sol kanadında oluşacak bu boşluğu değerlendirebilirdi. Nitekim öyle oldu. Maçın başından itibaren Galatasaray’daki hatlar arasındaki kopukluk net bir şekilde görüldü.
AA5. dakikada Erzurumspor kendi yarı sahasından çıkmaya hazırlanırken, Galatasaray önde basmaya çalışıyordu. Younes Belhanda bir yandan arkasına dönüp eliyle savunmacılara kendilerine yaklaşmalarını söylüyordu. Ama bu talebi gerçekleşmedi. Erzurumspor baskıdan başta Lokman Gör’ün direkt paslarıyla olmak üzere çok kolay çıktı ve Galatasaray savunmasıyla sık sık karşı karşıya kaldı.
Bir diğer sorun ise Galatasaray’ın ligin ikinci yarısında sergilediği topa sahip olma oyununu Erzurum’da neredeyse hiç oynayamamasıydı. Daha doğrusu oynamayı tercih etmiyor gibilerdi. Kale vuruşlarında stoperlerin açılıp pas istemeleri yerine ileriye gitmeleri bunun en net göstergesiydi. Sarı-kırmızılılar, Erzurumspor’un derin savunmasını direkt bir şekilde aşmak istediler, ama hemen her seferinde duvara çarptılar. Geri dönüşlerde ise Erzurumspor’un hızlı hücumlarını çok kötü pozisyon aldıkları için karşılayamadılar.
Bunda Galatasaray’ın merkez üçlüsünün Erzurumspor’un geçiş hücumlarını karşılamak konusunda çok zayıf kalmasının da etkisi vardı. Belhanda ve Badou Ndiaye, çoğu pozisyonda çok önde kaldı. Gerideki üç stoper ve Selçuk İnan ise aradaki mesafeyi kapatamayınca, Galatasaray rakibin geçişlerinde zor durumlara düştü.
Buna rağmen gol ise Marcao’nun bireysel hatasından geldi. Marcao’nun özellikle top Galatasaray’dayken geriden oyun kurulumuna büyük katkısı oluyor. Ama savunmacılığını geliştirmesinin gerektiği de aşikâr. İstanbul’daki Benfica maçında yaptığı zamanlama hatasını, hemen hemen aynı yerde yine yaptı ve tıpkı Haris Seferovic gibi Rashad Muhammed de bu hatayı affetmedi.

Rashad, sezonun ilk yarısında oynadığı her iki Beşiktaş maçında da Sarpsborg'un siyah-beyazlı savunmayı hızıyla en çok yıpratan oyuncusuydu. Bu sayede de Süper Lig’e geldi. Buna karşın bitiricilik konusunda sıkıntılarının olduğu açıktı. Fakat Galatasaray’ın şansına bu defa en doğru yere, en iyi şekilde vurdu.
İlk yarıda Galatasaray adına en trajik an ise 45+3’te yaşandı. Orta sahada topla buluşan Selçuk, hemen dönüp sağındaki boşluğa doğru topu gönderdi. Bu pasını, sağ bekinin orada olduğunu varsayarak vermişti. Ama Semih, yine kendi yarı sahasında beklediği için top taca gitmişti.
Bu trajediye daha fazla dayanamayan Terim, ikinci yarıya iki şeyi değiştirerek başladı: Birincisi; Semih’in yerine Linnes’i alıp, hücumda tamamen sola çeken oyununu dengelemeye çalıştı (ilk yarıda hücumlarının %54’ü sol kanattan, %20’si sağ kanattan gerçekleşmişti). İkincisi ise; skoru alamadığı çoğu maçta yaptığı gibi yine Ndiaye’yi Selçuk’un yanına, Belhanda’yı da önlerine çekip 4-2-3-1’e geçti.
İki hamlesi de ön tarafta daha kalabalık ve organize olabilmek içindi. Yedi dakika içinde de sonuç aldı. Selçuk, şık bir topuk pasıyla takımın hızlı bir şekilde rakip yarı sahaya geçmesini sağladı. Ardından yay üzerinde pozisyonunu alan Belhanda, Kostas Mitroglou’nun nihayet bir santrfor işi yapıp duvar olmasıyla sezonun ikinci yarısında sık sık çıkardığı tek vuruşlarından birini daha gönderdi.
AAGalatasaray’ın önce oyun üstünlüğünü ele alması, ardından skoru dengelemesiyle hamle yapma sırası Mehmet Özdilek’e gelmişti. Emrah Başsan’ın yerine Taylan Antalyalı’yı alıp, merkezi kuvvetlendirdi ve oyuna yeniden denge geldi.
Terim ise dengeleri bir kez daha kendi lehine çevirmek için klasik hamlelerinden birini daha yaptı ve Selçuk’un yerine Mbaye Diagne’yi alıp 4-4-2’ye döndü. Ancak Terim, golü bulmak için orta sahadan eksilmeyi göze aldığı hiçbir maçta istediğini elde edememişti. Geçtiğimiz sezon Galatasaray’ın onun yönetiminde kaybettiği üç deplasman maçı vardı: Sivasspor, Kasımpaşa ve Gençlerbirliği. Üçünde de ikinci yarı oyundan bir orta saha oyuncusunu alıp, yerine Eren Derdiyok’u sokmuştu.
Terim aynı hatayı bu defa Diagne’yle yaptı. Zaten orta sahada dengeyi kuran Erzurumspor’a karşı sayısal olarak da eksilince oyun üstünlüğü yeniden ev sahibi ekibe geçti. Terim ise bu kez hatasından çabuk döndü ve yedi dakika içinde Mitroglou’nun yerine Emre Akbaba’yı aldı.
Kalan 10 dakikada ise oyun iki takım arasında gitti geldi. Ama ne Galatasaray’ın baskısı ne de Erzurumspor’un kontratakları skoru değiştirebildi.
Erzurum’da karşılaşma -3 derecede başladı. Ve Galatasaray için dakikalar ilerledikçe hava daha çok soğudu. Maç sonunda ise şampiyonluk hayalleri buz tuttu.




