YORUM | Alp Çolak @colakkalp
Hayatı sonsuza kadar durduramayız. Keza futbolu da.
Türkiye'de futbol liglerinin, TFF Sağlık Kurulu'nun hazırladığı Futbola Dönüş Öneri Protokolü'nde belirtilen hususlar kapsamında, 12-13-14 Haziran tarihlerinde başlatılacak olması kamuoyunun bazı kesimlerince eleştirildi.
Tarihte benzerine nadiren rastlanan bir süreçten geçiyoruz ve dünyanın her noktasında kamu sağlığını tehdit eden bu küresel salgını henüz yenememişken futbolun başlatılıyor ya da hayatın 'normale' döndürülüyor olmasına yönelik eleştirileri anlamak mümkün fakat gözden kaçırılan nokta şu: Çok uzun bir süre boyunca normale dönemeyeceğiz, yeni bir normal yaratmaya çalışıyoruz.
11 Mart 2020'de Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak ilan edilen koronavirüs (Covid-19) nedeniyle, yayılımı kısıtlayarak sağlık sistemlerini çöküşe uğratacak kapasite yığılmasının önüne geçmek ve özellikle risk grubundaki insanları koruyabilmek adına evlere kapandık. Bu olağanüstü tedbirlere dünyanın birçok noktasında olduğu gibi Türkiye'de de uyuldu. Küresel olarak başlangıçta yeterince hızlı reaksiyon gösteremediğimizi düşündüğümüz bu hastalığa karşı vakit ilerledikçe daha iyi bir sınav verdik. Dünyanın birçok noktasında eğrileri düzleştirmeyi ve bazı yerlerde aşağıya çekmeyi başardık.
Bu büyük meydan okuma karşısında hayatı durdurmuş olmanın ekonomik külfetler doğuracağı da aşikardı, bu hayatı durdurma halinin sürdürülebilir olamayacağı da. Nitekim ülkeler yavaş yavaş tedbirleri gevşetmeye başladılar.
Bu yeni inşa sürecine 'normale dönmek' olarak değil, 'yeni bir normal yaratmak' olarak bakmamız elzem çünkü uzmanların birçoğu bu hastalığın anti-viral ilaçlarla ya da bir aşının bulunmasıyla kontrol altına alınması için en az 1 yıllık sürenin gerektiği vurgusunu yapıyorlar.
Futbolun 1 yıl durdurulması mümkün değil
1 yıl boyunca faaliyetleri durmuş sektörlerin hayatta kalma ihtimalleri yok. Bu sektörlerden biri de futbol. Futbolun geri dönülemeyecek şekilde hasar alması ve bildiğimiz haliyle yok olması, basit bir şekilde "Futbol izlemeden de yaşanabilir" ile ifade edilebilecek bir durum değil. Futbol kulüplerinin hayatta kalamaması demek, bu sektöre katkı sunan çok geniş perdede birçok insanın işinden olması demek. 2018'de yapılan bir araştırmaya göre spor sektörünün dünya ekonomisindeki değeri 488 milyar dolara ulaşmış durumda. 2019'da yapılan bir başka araştırmaya göre Birleşik Krallık'ta spor endüstrisi toplamda 1 milyon kişiye iş imkânı sağlıyor. Avrupa'daki futbol liglerinin toplam değeri, 2017-18 sezonunda 28.4 milyar euro olarak ölçüldü.
Futbol kulüplerinin varlıklarını sürdürebilmeleri sezonun devam etmesine ve bir sonraki sezonun da vaktinde başlayabilmesine bağlı. Takım sporlarının birçoğunda olduğu gibi futbolda da gelirlerin önemli bir kısmı TV yayın haklarından geliyor. Deloitte'nin 2017-18 verilerine göre hazırladığı raporda Premier Lig'de kulüplerin toplam gelirlerinin yüzde 59'unun yayın geliri olduğu görülüyor. Bu oran Bundesliga için yüzde 39, La Liga için yüzde 52, Serie A için yüzde 58, Ligue 1 içinse yüzde 47 olarak tespit edildi. Yayın gelirlerinin toplam gelir içindeki oranlarının son iki sezonda daha da arttığı düşünülüyor.
Halihazırda sezonun iptali yönünde karar veren Fransa'da bu kararın alınmasında TV anlaşmasının son yılında olmaları etkili oldu. Keza Hollanda'da benzer bir kararın alınması, yayın gelirleri konusunda daha rahat bir yayıncı - lig ilişkisine sahip olunmasına bağlandı. Fakat geri kalan ligler aynı rahatlığa sahip değiller. Başta Premier Lig olmak üzere birçok spor organizasyonu sezonu tamamlama yönünde eğilimlere sahipler çünkü kulüplerin hayatta kalması yayın gelirlerine bağlı. Benzer endişeler Türkiye'de de geçerli.
Türkiye'de basketbol, voleybol ve hentbol liglerinde olduğu gibi futbol liglerinde de sezonun iptalini talep edenler bu organizasyonlar arasında yanlış eşdeğerlik kuruyorlar ve futbolun ekonomik boyutunu küçümsüyorlar. Aynı zamanda göz ardı ettikleri bir diğer husus da şu: Mevcut sezonun iptali yönündeki taleplerine gerekçe gösterdikleri kaideler, eylül ayında da geçerli olacak ve muhtemelen aşı bulunana kadar geçerliliğini yitirmeyecek. Bugünün iptali yönündeki ısrarcı talep, futbolun en az 1 yıl boyunca iptalini kaçınılmaz olarak beraberinde getiriyor.
Dünyanın en popüler sporunun bu kadar uzun bir süre boyunca rafa kaldırılması demek, yok olmasına göz yummak demek.
Riskle birlikte yaşamayı öğrenerek "yeni normal" oluşturulacak
Maçların, seyircisiz bile olsa, yeniden başlatılmasına yönelik sunulan sağlık endişelerini anlamak mümkün. Hangi sıklıkta test yapılacak, futbolculara hastalık bulaştığında hangi önlemler alınacak ve daha önemlisi bu önlemler ne kadar erken alınabilecek, başta basın mensupları ve stadyum görevlileri olmak üzere saha dışında yer alanların işlerini güvenli bir şekilde yapabileceği koşullar nasıl sağlanacak... Riskin var olduğu kesin ancak bu hastalığa kesin çözüm bulunana dek riskle birlikte yaşamayı içselleştirmemiz gerekecek. 'Yeni normal' bu şekilde inşa edilecek.
(C) Getty ImagesAlmanya'da DFL, Türkiye'de ise TFF liglerin devam etmesi yönündeki kararlarını kamu otoriteleriyle mütalaa etmeden almadılar. "Futbol dönsün de nasıl dönecekse dönsün" pervasızlığıyla hareket edilmedi. TFF Sağlık Kurulu'nun ortaya koyduğu protokolde hangi koşullarda nasıl hareket edileceği adım adım anlatılıyor. Futbol liglerinin dönüşünü savunmak demek, ters giden bir durumda, kamu sağlığının ligler nedeniyle ciddi şekilde tehlikeye atılma ihtimalinde "futbol yine de devam etmeli" savına tutunmak demek değil. Sezonu bitirme planının sürdürülemez olduğu ortaya çıktığı anda iptal kararı yine alınabilir. TFF Başkanı Nihat Özdemir'in liglerin dönüşünü duyurduğu basın toplantısında yaptığı "şimdilik" vurgusu bu nedenle önemliydi ve daha sonrasında, eleştirilere yanıt olarak, kurumdan yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"Elbette TFF liglerin organize edilmesinde tek yetkilidir ama liglerin fiilen başlama kararı istişare yapılmadan verilemez. Müsabakaların başlatılması düşünülen tarihte, ülkenin içinde bulunacağı sağlık şartlarına bakılarak, gerekirse yeni bir plan devreye sokulacaktır."
Denemek zorundayız. Hem Türkiye'nin hem de dünyanın geri kalanının bu konudaki şansı, futbolun dönüşünün ilk olarak pandemi sürecini görece iyi yönettiği görülen Almanya'da gerçekleşecek olması. Bu konularda pozitif bir üne sahip olan ülkede sürecin nasıl yönetileceği, hangi tedbirlerin başarılı olup hangilerinin olamayacağını gözlemlemek, 12 Haziran tarihli Türk futbolu dönüşü için de referans noktası olacak.
Her şeyin siyah ve beyaz olarak ele alındığı bu keskin reaksiyonlar çağında, delillere dayalı analizlerin ve karar alma mekanizmasında sabrın önemi her zamankinden daha belirgin hale geldi. Peşin itirazların kolaylığına kapılmak yerine, tedbirli ve alternatif planlara sahip bir şekilde yola devam etmekten ve hayatın önemli bir parçası olan futbolu da bu sorumluluk çerçevesinde geri döndürmekten başka çaremiz yok.
