YORUM | Onur Özgen @ozgenonur
Süper Lig’de takımların uzak ara en çok kullandıkları diziliş olan 4-2-3-1, biraz da bu yüzden futbolseverler tarafından çoğunlukla sıkıcı bir diziliş olarak görülür. Buna karşın hiçbir diziliş tek başına sıkıcı ya da eğlenceli olamaz elbette. Geçtiğimiz on yılın en eğlenceli takımlarından biri olan Jürgen Klopp’un Borussia Dortmund’u da 4-2-3-1’i kullanıyordu. Ama eğlenceli olan sahaya nasıl dizildikleri değil felsefeleriydi.
Hamza Hamzaoğlu’nun Yeni Malatyaspor’u da üç haftadır alışılmışın dışında bir 4-2-3-1 ile karşımıza çıkıyor. İleri dörtlüyü santrfor kökenli dört oyuncudan oluşturuyorlar: Benjamin Tetteh, Kubilay Kanatsızkuş, Umut Bulut ve Adem Büyük.
İlk olarak Gaziantep FK deplasmanında birlikte oynayan bu dörtlü, sürekli yer değiştiriyor: Gaziantep’te en uçta Umut, arkasında Adem, sağ kanatta Tetteh, sol kanatta Kubilay vardı. Geçtiğimiz hafta Başakşehir karşısında Umut yine en uçtaydı, arkasında bu defa Tetteh vardı, Kubilay sağ kanada, Adem sol kanada geçmişti. Dün akşam Kadıköy’de ise Tetteh en uçta, Kubilay forvet arkasında, Umut sağ kanatta, Adem sol kanattaydı.

Bu alışılmışın dışındaki hücum dörtlüsü, buna karşın 1.86 olan boy ortalamalarından beklenebileceği gibi kendilerine doğru gönderilen uzun toplarla etkili olmaya çalışıyor. Onları etkileyici kılan bir başka özellikleri ise hareketlilikleri. İçlerindeki en uzun olanları Tetteh ve Kubilay’ın merkezdeki hareketlilikleri, fizikleriyle kontrast oluşturuyor. Umut ve Adem ise hem ceza sahasını çoklamalarını hem de kendi savunmalarının kanatlarını kapatmalarını sağlayan büyük bir enerjiye sahipler (Bilhassa bunu 37 yaşında yapan Umut, gördüğünden çok daha fazla saygıyı hak ediyor. Bu anlamda Süper Lig’in Atiba Hutchinson ile birlikte en sıra dışı oyuncusu olabilir).
Hamzaoğlu’nun bu hücum dörtlüsünü kullanış biçimi ise kesinlikle ilgi çekici. Hücumda 4-2-4 şeklini alan Yeni Malatyaspor, bu dörtlünün rakip savunmalara karşı kurduğu fizikî üstünlükten faydalanmak için günümüzde artık demode olarak görülen uzun topları son derece etkili bir şekilde kullanıyor. Ceza sahasına ve çevresine doğru gönderilen topları ya bu dörtlü kazanıyor ve bu sayede oyunu üçüncü bölgede kuruyorlar ya da seken topları yine büyük bir enerjiye sahip olan orta sahadaki çift pivot Afriyie Acquah ve Youssouf Ndayishimiye toplayıp atağa süreklilik kazandırıyorlar.
Marcelo Bielsa, futbolda hiçbir oyun tarzının iyi ya da kötü, modern ya da çağdışı olarak nitelenemeyeceğini, bunun yerine yapılmaya çalışılan şeyin sahada etkili bir şekilde uygulanıp uygulanamadığına bakılmasının gerektiğini söyler. Yeni Malatyaspor’un da günümüzün futbol ölçülerine göre ilkel olarak nitelenebilecek, büyük bir kalite istemeyen ve pragmatik bir planı var. Ama bunu etkili bir şekilde uygulamayı başarıyorlar.
Elbette dün akşam bu anlayışları karşısında çaresiz kalan ve hiçbir çözüm üretemeyen bir Fenerbahçe de vardı. Savunmalarının hem iki kanadı hem de merkezi, Yeni Malatyaspor’un sürekli yer değiştiren fizikli hücum dörtlüsüne karşı yüksek toplarda maç boyunca ezildiler ve üç golün ikisini bu şekilde yediler (diğerini de Tetteh’e karşı kaybettiği ikili mücadelenin rövanşını almak isterken amatör bir şekilde penaltıya sebep olan Marcel Tisserand hediye etti).
Sarı-lacivertliler için tuhaf olan şey ise savunmadaki yenilgileri değil, top kendilerindeyken yaptıkları tercihlerdi. Rakibin hücum hattında santrfor kökenli dört oyuncusu vardı ve buna uygun şekilde uzun toplarla oynuyorlardı. Buna karşın Fenerbahçe’nin her iki kanadında ve forvet arkasında 10 numara karakterli üç oyuncu vardı: Ferdi Kadıoğlu, Dimitrios Pelkas ve Mert Hakan Yandaş. Ama hücum biçimlerinin bu üçlünün özellikleriyle uzaktan yakından ilgisi yoktu.
Depo PhotosBir takım niçin kanatlarında oyun kuruculuk özelliği olan iki oyuncuyu kullanır? Topa daha fazla sahip olmak ve merkezi daha etkili kullanabilmek için. Fenerbahçe ise skor olarak geriye düştüğü ilk 15 dakikada topa sadece %48 oranında sahipti. Farkın ikiye çıktığı 21. dakikadan sonra ise mecburen topa sahip olmaya başlasa da bu defa da sahanın merkezini neredeyse hiç kullanmadı. İlk yarı boyunca sarı-lacivertlilerin merkezi kullanma oranı yalnızca %20’ydi (Yeni Malatyaspor’dan %6.6 daha az). İkinci yarıda Luiz Gustavo stopere, Jose Sosa savunmanın önüne geçti, Fenerbahçe merkezi daha fazla kullanmaya çalıştı ama atakları geliştiren aksiyonlar yine Gökhan Gönül ve Caner Erkin’e kaldı.
Fenerbahçe'nin hemen her atak girişiminde aynı manzara vardı: Gökhan ve Caner ileriye çıktıklarında önlerindeki Ferdi ve Pelkas ile ikiye bir denediler, Mert Hakan hangi kanattan hücum ediliyorsa oraya yaklaştı, ters kanattaki oyuncu Papiss Cisse’nin yanına sokuldu, Ozan Tufan ve Gustavo/Sosa çoğunlukla geride kaldı, hâliyle ceza yayı ve çevresinde kocaman bir boşluk oluştu. Bu absürt sahaya yayılışın neticesi ise genellikle taç çizgisine yakın yerlerden yapılan ve bir sonuç getirmeyen ortalar oldu ve Yeni Malatyaspor sadece hücumda değil savunmada da seken topları kazandı.
Yaklaşık iki yıl önce Yeni Malatyaspor’un başındayken, devre arası kampında yaptığımız röportajda Bulut’a takımının o dönemde ligin en az orta deneyen üçüncü takımı olduğunu hatırlatmış ve şu cevabı almıştım: “Sürekli kanatlardan hücum edip, orta yapmak zorunda değiliz. Bunun yerine topu kanatlara aktarıp, hızlıca yön değiştirip de pozisyon bulabiliriz. Ya da son çizgiye inip, ceza yayındaki oyuncularımızı topla buluşturma şansımız olabiliyor”.
Eğer dün akşamki maçın ardından Bulut’a bir soru sorabilme şansım olsaydı, bunu hatırlatır ve neyin değiştiğini sorardım. Artık ortalara dayalı bir futbol anlayışı mı var, yoksa bunun elindeki kadronun bir gereği olduğunu mu düşünüyor?
Bu, elindeki kadronun bir gereği olamaz, çünkü kanatlarda iki 10 numara kullanıyor. Öte yandan Gökhan ve Caner’in tek bildikleri oyun bu. O hâlde Bulut’un bir tercih yapması gerek: Ya Gökhan ve Caner’in oyununa teslim olacak ve buna göre kanatlarda Enner Valencia, Mame Thiam ve Sinan Gümüş gibi forvet karakterli oyuncuları tercih edecek ve bu durumda 10 numara rolünde Diego Perotti, Pelkas, Ferdi ve Mert Hakan’dan yalnızca birini kullanabilecek. Ya da bu oyuncuların ikisini ya da üçünü birden kullanıp, Gökhan ve Caner’den vazgeçecek. Aksi takdirde kanat ve merkez oyuncuları arasındaki bu uyumsuzluk, Fenerbahçe’nin sezon boyunca bir oyun kültürü oluşturamamasına ve yalnızca bireysel yeteneklerle sonuca gitmeye çalışan bir takıma dönüşmesine neden olabilir.
Depo PhotosGökhan ve Caner, Süper Lig’de geçtiğimiz on yıla damga vuran bek performansları sergiledi. Ama artık ne kendileri ligin en iyi bekleri ne de önlerinde hâlâ Dirk Kuyt ve Moussa Sow var. Bu ikilinin eskiden iyi yaptığı şeylere tutunmak için ısrar etmesi ve Bulut’un buna seyirci kalması ise Fenerbahçe’nin yeni bir oyuna kavuşmasının önündeki en büyük engel olarak duruyor. Sarı-lacivertlilerin, filozof Baruch Spinoza’nın deyişiyle gözlüğünü parlatması ve geçmişin ölü bilgilerinin tahakkümünden kurtulması gerek.
Oyuncuların saha içindeki tutkusuz görüntüleri de ancak işleyen bir organizasyonun kurulmasıyla değişebilir. Şu sıralarda Premier Lig'de kaybettiği tahtını geri almaya çalışan Jose Mourinho, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada, futbolun yarısının organizasyondan, diğer yarısının da tutkudan ibaret olduğunu söylemişti. Fenerbahçe'de an itibarıyla ne iyi organize olmuş bir takımdan ne de tutkulu oyunculardan söz etmek mümkün.
Bir diğer önemli eksik ise Gustavo’nun maç sonu açıklamasında altını çizdiği kelime olabilir: Tevazu.


