YORUM | Onur Özgen @ozgenonur
Haziran 2018'de başkanlık seçimini ezici bir üstünlükle kazanan Ali Koç'un antrenörlüğe Phillip Cocu'yu getirmesi elbette kendi kararıydı. Ama Aykut Kocaman ile devam edip edilmeyeceğinin kararı ona ait değildi. Bu karar, kendisinden önce taraftarlarca zaten verilmişti. O kalabalıkların büyük bir teveccühüyle göreve gelen Koç'a ise çoktan verilmiş bu kararı uygulamak kalmıştı.
Fakat ardından gelen tarihin en kötü sezon başlangıcı, Cocu'yla olan birlikteliğin yalnızca üç ayla sınırlı kalmasına neden olmuştu. Hollandalı antrenörün ardından kısa bir süreliğine görevi devralan yardımcısı Erwin Koeman'ın yerine kimin getirileceğinin kararı ise yine taraftarlarca çoktan verilmişti. Koç da bir kez daha bu karara saygı duyup, Ersun Yanal'ı yeniden Fenerbahçe'nin başına getirmişti.
Aradan geçen iki sezonda ise sonuç tam bir fiyasko oldu. Cocu'nun ardından "kulübü ve ligi tanıyan antrenör" kontenjanından göreve gelen Yanal'ın Fenerbahçe'deki ikinci dönemi, ilk döneminin çok uzağında kaldı ve tamamlayamadığı sezonun sonunda sarı-lacivertliler tarihinde ilk defa üst üste iki sezon boyunca ligde ilk beşin dışında yer aldı.
Türkiye'ye gelen Hollandalı antrenörlerin arkalarında bıraktığı parlak başarılar yok. Buna karşın Türk futboluna dair yapılmış en iyi tespitler ise genellikle onlara ait oluyor. Frank Rijkaard'ın, "Türk futbolunda her şeyden biraz var, ama hiçbir şey tam değil" sözü gibi, Koeman'ın Koç hakkındaki, "Çok iyi bir Fenerbahçe taraftarı, kulübü de taraftar gibi yönetiyor" yorumu da çok yerindeydi.
Taraftarın gönder dediğini gönderip, getir dediğini getiren ve sonunda tarihin en başarısız Fenerbahçe'siyle karşı karşıya kalan Koç, iki yılın sonunda ise yeni antrenörünü seçerken ilk defa taraftarların ne düşündüğünden tamamen bağımsız bir şekilde kararını vermiş gibi görünüyor. Bu anlamda Erol Bulut, Fenerbahçe'nin Koç yönetimindeki "ilk gerçek antrenörü" olabilir.
Depo PhotosElbette taraftarların Bulut'a karşı bir tavırları yoktu. Hatta son iki sezon, başında olduğu iki takımın da ligi Fenerbahçe'nin üzerinde bitirmesi ve futbolculuğunda Fenerbahçe'de oynamış olması nedeniyle ona sempatiyle bakıldığı bile söylenebilir. Fakat yine de Bulut'un ismi üzerinde, Kocaman'ın gönderilişinde ya da Yanal'ın geri getirilişinde olduğu gibi bir görüş birliği de bulunmuyor. Dahası, ortada taraftarların mutlaka gelmesini istediği başka bir antrenör de yok. Bu yüzden Koç, ilk defa bu kadar rahat bir şekilde yeni antrenörünü seçebildi.
Bu seçiminin ise ironik bir yanı var. Öyle ki, Bulut'un futbola bakış açısı ve oyun anlayışı, iki yıl önce Fenerbahçe'nin hücuma dönük futbol geleneğiyle bir türlü örtüşmediği gerekçesiyle yolların ayrıldığı Kocaman'dan çok farklı değil. Bulut da tıpkı Kocaman gibi bireysel yeteneklere değil, kolektif uyuma inanıyor. O da göze hoş gelen değil, sonuç almaya yönelik bir futbol tarzının takipçisi. Ve en önemlisi Fenerbahçe taraftarının büyük bir çoğunluğunun istediği gibi takımına çılgınca hücum ettirmek yerine sahada kontrolü hiçbir şekilde elden bırakmamayı seviyor.
Bir buçuk yıl önce Yeni Malatyaspor'un başındayken kendisiyle yaptığımız röportajda, Türk futbolunun taktiksel açıdan ne kadar zayıf olduğundan bahsederken, şu sözleri kullanmıştı Bulut: "Bizde herkes sadece hücum etmeye alışmış. Ama iyi bir defansa da ihtiyaç var. Barcelona'yı ele alalım. Tamam, ofansif bir oyun oynuyorlar, topa çok fazla sahip oluyorlar; ama topu kaybettiklerinde de köpek gibi basıyorlar. Rakibi hiçbir şekilde çıkarmıyorlar. Önemli olan bu. Biz bunu başaramadığımız için Avrupa'da varlık gösteremiyoruz. Piyasada yokuz."
Ardından ise, "Şu an Süper Lig'de taktik anlayışı Avrupa düzeyinde olan kaç takım var?" diye sorup, cevabını da yine kendisi vermişti: O dönem Abdullah Avcı'nın başında olduğu Başakşehir, Kocaman'ın Konyaspor'u ve kendi çalıştırdığı Yeni Malatyaspor.
Depo PhotosBulut gerek Yeni Malatyaspor'a gerekse Alanyaspor'a bu sözlerine uygun tarzda bir futbol oynattı. Süper Lig'de takımların oynadığı futbolu tarif etmek pek kolay değildir. Tâbiri câizse bir tür tulûat futbolundan söz edilebilir. Bulut'un iki takımı da bunun dışındaydı. Son iki sezonda ligde topsuz oyunda ne yapacağını en iyi bilen takımlar, Bulut'un takımlarıydı.
Bilhassa Alanyaspor'un geçen sezonun ilk yarısında evinde kazandığı Fenerbahçe maçı bunun en iyi örneklerindendi. Ligdeki ilk üç maçında sezona oldukça etkileyici bir giriş yapan Fenerbahçe'ye dördüncü haftada ilk mağlubiyetini yaşatan Alanyaspor, uyguladığı orta blok presiyle sarı-lacivertlilerin geriden oyun kurmasına izin vermemiş, rakibini bireysel hatalara zorlamış ve bu şekilde bulduğu gollerle de istediğini alan taraf olmuştu. Bu maç aynı zamanda Fenerbahçe'nin zaaflarının ilk defa bu kadar net olarak ortaya çıktığı, dolayısıyla ligdeki diğer takımların da Fenerbahçe'yi nasıl yenebileceklerini gördükleri maç olmuştu.
Fakat Bulut'u Fenerbahçe'ye kadar taşıyan bu etkili kontratak futbolu, onu Fenerbahçe'de tutmak için yeterli olmayabilir. Süper Lig'de şampiyonluğa oynamak için bundan çok daha fazlası lâzım. Geçtiğimiz sezonun ilk yarısını benzer bir oyun anlayışıyla lider olarak bitiren Sivasspor'un, ikinci yarıda kendilerine karşı daha kapalı bir oyun oynayan rakiplerinin kilidini açmakta ne kadar zorlandıklarını ve sonucunda yaşadıkları düşüşü görmüştük. Şampiyon Başakşehir ise her ne kadar sezonu %51 topla oynama oranıyla tamamlasa da, skoru bulana kadar topa sahip olan ve hücumda kapalı savunmalara karşı çözüm üretebilen bir takımdı.
Fenerbahçe ise elbette son iki sezonda ilk beşin dışında kaldı ve bu hâliyle gelecek sezon için zirvenin en güçlü temsilcisi olarak görülmediği kesin. Yine de ligin doğal şampiyonluk adaylarından biri ve bu yüzden ağırlıklı olarak derin savunmalara karşı hücum edip, dar alanda çözüm yaratmak zorunda. Bunun yolu da ister istemez topa sahip olmaktan, oyunu rakip yarı sahaya yıkmaktan ve dar alanda yaratıcı hünerler göstermekten geçiyor.
Bulut, aynı röportajda, bu konuda da cevaplar vermişti: "Oyun kalitesini yükseltmek istiyorsanız, oyuncu kalitesini de yükseltmeniz gerek. Bu gerçekleştiğinde oyun şeklinizin de değişmesi lâzım. Ben takımımı günümüz futboluna uygun bir şekilde yönlendirmeye çalışıyorum; kompakt oyun ve hızlı hücumla skora gidebilmek. Ama önümüzdeki yıllarda burada devam edersem, topa daha fazla sahip olup, daha etkili hücum edebilmemiz gerekiyor. Bunu da çalışarak yapacağız."
Depo PhotosFenerbahçe'nin oyun kalitesinin geride kalan iki sezona göre bir hayli yükselmesinin gerektiği âşikâr. Ama Bulut'un da itiraf ettiği üzere, bu konuda yalnızca çalışarak bir yere kadar gelişim kaydedilebiliyor. Bunun için sarı-lacivertlilerin, net olarak oyuncu kalitesini de yükseltmesi gerek. Mevcut mâli yapıda ise bunun ne ölçüde gerçekleştirilebileceği belirsiz. Bu yüzden adım adım ilerlemeleri ve her bir adımda bir öncekinden daha ileriye gittiklerinden emin olmaları gerekiyor.
Süper Lig'de artık yeni nesil antrenörlerin devri başlıyor. Okan Buruk'un Başakşehir'de zirveye çıkışı, Sergen Yalçın'ın Beşiktaş'ta kısa sürede büyük bir etki yaratması, Bülent Korkmaz'ın düştü gözüyle bakılan Konyaspor'u efsanevî bir şekilde ligde tutması ya da Bulut'un son iki sezonda iki farklı takımı da birer antrenör takımına dönüştürmesi, bu yeni dönemi en iyi anlatan örnekler. Fenerbahçe'nin ise Bulut aracılığıyla bu yükselişten faydalanmak istemesi, son yıllarda verdiği en akla yatkın karar gibi görünüyor.
Sarı-lacivertlilerin, Yanal'ı geri getirirken özledikleri şey, Yanal'ın kendisi değildi aslında. Güçtü. O kadar uzun zamandır güçsüzlerdi ki, sahip oldukları son güçlü takımın başındaki adamı geri getirince yeniden güçlü olacaklarına inanmak istemişlerdi. Geride kalan iki sezonda ise kaybedilen şeylerin o kadar kolay geri kazanılmadığını acı bir şekilde tecrübe ettiler. Şimdi ayaklarını yere basma ve sabırla gücünü yeniden toplama zamanı...


