Ersun Yanal Fatih TerimAA

YORUM | Eksikler ve sorunlar pragmatizmi çağırıyor


YORUM | Onur Özgen @ozgenonur


Tottenham, 14 Ocak’ta Federasyon Kupası Üçüncü Tur maçında Middlesbrough’yu 2-1 yenip bir üst tura yükselmişti. Ama maçın ardından kimse bununla ilgilenmiyordu. Akıllar hâlâ Tottenham’ın üç gün önce evinde kaybettiği Liverpool maçındaydı.

Sky Sports yorumcusu Gary Neville, maçın ardından Tottenham taraftarlarının Jose Mourinho'nun pragmatik oyun anlayışını kabul edip etmeyeceklerinden emin olmadığını ve Jürgen Klopp'un yenilikçi futbolunun Portekizli menajeri demode gösterdiğini söylüyordu.

Mourinho ise her zamanki gibi kendini savunuyordu. Liverpool karşısına Harry Kane, Hugo Lloris, Moussa Sissoko, Ben Davies ve Tanguy Ndombele'den yoksun çıkan Tottenham için bu şartlarda pragmatizmin felsefeyi gölgede bırakması gerektiğini söylüyordu Mourinho ve bu defa haklı olabilirdi: "Her şey yolundaysa, o zaman filozofik bir şekilde düşünebilir ve belli bir felsefeyi izleyebilirsiniz; ancak başınız birçok sorunla belâdaysa, o zaman pragmatik ve yaratıcı olmalı ve bir şeyler inşâ etmeye çalışmalısınız."

Max Kruse Omer Bayram Galatasaray Fenerbahce 09/28/19AA

Bu akşam karşı karşıya gelecek Fenerbahçe ve Galatasaray için de her şeyin yolunda olduğunu söylemek hayâlperestlik olur. Aslında Galatasaray için işler biraz toparlanmış durumda. Ligin devre arasını liderin 10 puan gerisinde yedinci sırada bitirip, yalnızca beş hafta içinde liderle aranızdaki puan farkını maç fazlasıyla da olsa ikiye indirip üçüncü sıraya kadar yükseldiyseniz, durumunuzun pek de şikâyet edilecek tarafı yok demektir. Ama Galatasaray’ın bunu nispeten kolay bir fikstürle başardığını, zor maçların bu haftayla beraber başlayacağını ve hâlâ oyununda geliştirmesi gereken şeyler olduğunu düşünürsek, ortada o kadar da toz pembe bir durumun olmadığı söylenebilir.

Fakat her hâlükârda Fenerbahçe için işler daha karışmış durumda. Hâlbuki birkaç hafta öncesine kadar durum hiç de öyle değildi. Beşiktaş galibiyetiyle birlikte üst üste dört maç kazanılmış, bu serinin sonuncusu olan Başakşehir maçındaysa sezonun açık ara en baskın oyunu oynanmıştı. Fakat ardından çıkılan üç maçta yalnızca bir puan kazanılabilmesi ve bu süreçte dış mihrakların Fenerbahçe’ye karşı oyunlar oynadığına dair olan inancın giderek güçlenmesi bir anda kaotik bir durum yarattı.

Aslında Fenerbahçe bu maçın ardından kendisiyle birlikte zirve yarışı veren altı takımdan dördüyle oynamış olacağını ve önünde rakiplerine göre çok daha rahat bir fikstür bulacağını da düşünebilir. Öte yandan Galatasaray ile en doğru zamanda karşılaşıyorlar. Sarı-kırmızılılar son galibiyetini bir önceki yüzyılda aldığı ve kendisini hiç iyi hissetmediği bir yere geliyor. Ama bu defa Kadıköy’ün ev sahibi de tüm bu avantajlarını düşünemeyecek kadar depresif.

İki tarafın sakat ve cezalı oyuncuları da bu durumun üzerine tuz biber ekiyor. Fenerbahçe’de Luiz Gustavo, Emre Belözoğlu ve Garry Rodrigues derbide forma giyemeyecek. Galatasaray’da ise tek eksik Mario Lemina olsa da bunun tek başına Fenerbahçe’nin üç eksiğine bedel bir noksanlık olduğu söylenebilir. Yani Mourinho’nun dediği gibi, iki taraf için de pragmatik ve yaratıcı olma zamanı.

Mario Lemina Galatasaray Fenerbahce 09/28/19AA

Önce ev sahibinin eksikleri, sorunları ve bunlar karşısında yapabilecekleriyle başlayalım.

Fenerbahçe sezonun ilk yarısının büyük bölümünü orta sahasında Gustavo - Emre ikilisiyle geçirmiş, ancak iki oyuncunun ilerlemiş yaşları itibarıyla orta sahada yaşanan dinamizm sorununun ardından Ersun Yanal, Emre’yi kesip o zamana dek çoğunlukla sağ kanatta kullandığı Ozan’ı Gustavo’nun yanına çekmişti. Derbide ise bu sezon Fenerbahçe adına bir ilk yaşanacak ve merkezde Gustavo ve Emre’nin ikisi de olmayacak. Bu ikilinin yokluğunda Ozan’ın sağ içteki yeri garanti görünüyor. Sol içteyse en çok eleştirilen iki oyuncudan biri oynayacak. Yanal ya Jailson’u stoperden ya da Tolga Ciğerci’yi sol kanattan alıp kendi pozisyonlarına yerleştirecek. Dolayısıyla Yanal o bölgeyi her hâlükârda oyun kurma becerisi ve yaratıcılığı düşük, ancak agresif ve dinamik bir ikiliden kurmuş olacak. Açıkçası bu Fenerbahçe’nin işine de gelebilir.

Sarı-lacivertliler, Emre’nin takımdan ayrıldığı 2015 yazından beri savunma önünde defansif özellikleri baskın olan iki orta saha oyuncusunu kullanma alışkanlığı edinmişti. Vitor Pereira döneminde takımın en istikrarlı oyuncuları Mehmet Topal ve Josef de Souza’ydı. Bu durum ertesi iki sezondaki Dick Advocaat ve Aykut Kocaman yönetiminde de değişmemişti. Fakat buna karşın bu dönem boyunca hem medyadan hem de taraftarlardan Fenerbahçe’nin iki defansif orta saha oyuncusuyla oynamaması gerektiği yönünde yoğun eleştiriler gelmişti ve açıkçası bunlar tamamen haksız eleştiriler de sayılmazdı. Gerçekten Fenerbahçe, katı bir savunma anlayışıyla oynayan kendisinden zayıf takımlara karşı merkezinde yaratıcılık eksikliği yaşıyordu. Fakat öte yandan mücadele ve sertliğin talep edildiği derbilerde ve büyük karşılaşmalardaysa bu ikili performanslarıyla büyük beğeni topluyor ve Fenerbahçe bu maçları çoğunlukla kazanıyor ya da en azından kaybetmiyordu. Aynı şekilde bu akşam Ozan, Tolga veya Jailson’dan oluşacak bir ikilinin de benzer şeyler vadettiğini düşünürsek, Fenerbahçe adına yine benzer bir sonuçla karşılaşabiliriz.

Fenerbahçe’nin derbideki bir diğer eksiği ise Rodrigues. Ligin ilk yarısında Türk Telekom Stadı’ndaki randevuda sakatlığı sebebiyle yer alamayan Rodrigues, eski takımının karşısına aynı sebepten dolayı bir kez daha çıkamayacak. Rodrigues’in eksikliği ise Gustavo ve Emre’ye göre daha önemli olabilir, çünkü Fenerbahçe’nin elinde oynatabileceği başka merkez orta saha oyuncuları var; ama tek safkan kanat oyuncusu Rodrigues. Bu yüzden Yanal’ın yine bir tercihte bulunması gerekecek. Mevcut durumda kanatların birinde Deniz Türüç’ün yer alacağı kesin gibi. Diğer kanat için ise üç ihtimâl var. Birincisi, Yanal eleştirileri göze alıp Tolga’yı sol kanatta oynatmaya devam edecek. İkincisi, Tolga’yı Ozan’ın yanına çekip Ferdi Kadıoğlu’nu sol kanada atacak. Ya da üçüncü seçenek olarak akla daha az gelen başka bir şey yapacak.

Nabil Dirar Mauricio Isla Fenerbahce Besiktas 12/22/19

Yukarda Rodrigues’in Fenerbahçe’nin elindeki tek safkan kanat oyuncusu olduğunu söylesem de aslında bu doğru değil. Sarı-lacivertlilerde o kadar çok oyuncu kendi pozisyonunun dışında oynatılıyor ki, bir süre sonra bu oyuncuların asli mevkileri unutulabiliyor. O oyunculardan biri de Nabil Dirar. Bir sağ kanat oyuncusu olarak transfer edildiği Fenerbahçe’de zorunluluklardan dolayı önce sağ beke, ardından sol beke devşirilse de o aslında bir sağ kanat oyuncusuydu, evet. Ve Fenerbahçe’de yeniden kendi pozisyonuna geçmesi gereken maç da bu olabilir.

Futbol birçok farklı şekilde tanımlanabilir. Bunlardan biri de futbolun rakiple oynanan bir oyun olduğudur. Ya da Jean-Paul Sartre’ın deyişiyle, “Futbolda karşı takımın varlığı her şeyi karmaşıklaştırır”. Özellikle son Ankaragücü maçında Fenerbahçe bu durumu acı bir şekilde tecrübe etmişti. Devre arasında tam 14 transfer yapan Ankaragücü’nün nasıl bir takıma dönüştüğünün Fenerbahçe teknik ekibi tarafından çok iyi anlaşılamadığı oldukça açıktı. Aksi takdirde Fenerbahçe savunma hattını orta saha çizgisine yakın bir şekilde kurmaz, Ankaragücü de bu kadar rahat kontratak fırsatları bulamazdı.

Dolayısıyla böyle bir maçın ardından Fenerbahçe’nin bir sonraki rakibe göre şekil almaması düşünülemez. Hele ki bu rakibin adı Galatasaray ise böyle bir şeyin düşünülmesi teklif dahi edilemez. Yanal’ın tam da bu yüzden sakatlığı geçen Hasan Kaldırım’a maç eksiğine bakmaksızın güvenip, sol beki bir sol beke emanet etmesi ve Dirar’ı da kendi mevkisine çekmesi gerekebilir. Çünkü Galatasaray’ın devre arasında yenilediği sol kanadı, büyük ihtimalle ilk defa Kadıköy’de birlikte oynayacak; Marcelo Saracchi ve Henry Onyekuru. Aslında bu ikilinin birlikte nasıl oynayacaklarını henüz bilmiyoruz ve hayatta olduğu gibi futbolda da bilmemek korkutucudur. Ancak yine de bildiğimiz bir şey var; iki oyuncu da çizgiyi çok etkili kullanabiliyor. Bu yüzden Fenerbahçe’nin de sağ kanadını çizgiyi savunmayı bilen oyunculardan kurması mantıklı olabilir. Bunu Deniz ya da Ferdi’nin başarabilmesi çok mümkün görünmüyor. Dirar ise bu görev için biçilmiş kaftan. Zaman zaman önlü arkalı oynatıldığı ve uyumlu bir görüntü çizdiği Mauricio Isla ile birlikte Galatasaray’ın sol kanat akınlarının önüne bir set çekmeyi başarabilirler.

Konuk ekipteyse Fatih Terim’i hafta boyunca en çok düşündüren şey muhtemelen Lemina’nın sakatlığı olmuştur. O yüzden Terim’in bu eksikliği nasıl giderebileceği üzerinde biraz durmak gerekiyor.

Galatasaray'ın yakaladığı altı maçlık galibiyet serisinde özel bir role sahip olan Lemina hem stoperlerin arasına girip takımın geriden daha iyi oyun kurmasına yardımcı oluyor hem beklerin ileriye çıkmalarına imkân veriyor hem de Jean Michael Seri’ye hücumda daha fazla özgürlük tanıyordu. Yokluğunda ise tüm bunları aynı kalitede yapabilecek başka bir oyuncu yok. Ama şayet Terim aynı düzende devam etmek isterse, o zaman sağ stopere Ahmet Çalık’ı, savunma önüne de Ryan Donk’u çekebilir. Böylece savunma hattı yine üçlenebilir, takım geriden yine nispeten iyi çıkabilir, Mariano ve Saracchi hücuma yine daha fazla katkı sunabilir ve Seri’nin hücum geçişlerinde zaman zaman yapabildiği top kayıplarının ardından geride yine daha sağlam bir hat durabilir.

Fenerbahce Galatasaray Tactics

Elbette Lemina’nın yokluğunda Seri ve Younes Belhanda’yı oynatmak da Terim’in seçenekleri arasında. Ancak sezon başından beri bu ikilinin birlikte oynadıkları maçlarda etkili olabildikleri hiç görülmedi. 2016-17 sezonunda Nice’te de birlikte oynayan iki oyuncuyu o dönem takımın başındaki Claude Puel de merkezde birlikte kullanmamış, Belhanda’yı sol kanada atmış, Seri’yi ise Wylan Cyprien ve şu anda Yeni Malatyaspor’da forma giyen Remi Walter ile birlikte sol içte değerlendirmişti. Seri ve Belhanda birbirini tamamlamayan, bilakis nötrleyen özelliklere sahip oyuncular. Belhanda’nın top rakipteyken Seri’ye göre daha agresif olduğu kesin. Ancak iki oyuncu da hücum geçişlerinde çoğu zaman en riskli seçeneği tercih ettikleri için hem saha içinde bir rol çatışması yaşayabiliyorlar hem de merkez ikilideki varlıkları takım için fazla tehlikeli olabiliyor.

Terim’in derbi öncesinde tercihte bulunması gereken bir başka konu ise Emre Akbaba ve Onyekuru’dan hangisini oynatacağı. İki oyuncu da bilhassa sezon başından beri bir santrfor krizi yaşayan Galatasaray'ın kâğıt üzerindeki gole en yakın oyuncuları. Emre’nin ikinci bir forvet gibi ceza sahasını çoklaması ve Onyekuru’nun savunma arkasına attığı deparları her rakip için büyük bir tehdit oluşturuyor. Fakat bu iki oyuncunun birlikte oynamaları, Kadıköy için fazla cüretkâr olabilir. Çünkü ikisi de top rakipteyken kendilerine aktif bir rol bulabilen oyuncular değiller. Bu yüzden Terim ya çift pivotun önünde Emre’yi kullanmayı ya da Ömer Bayram’ı sol içe çekip merkezi üçleyerek sol kanatta Onyekuru’yu değerlendirmeyi tercih edebilir. Açıkçası ikincisi bu maç için daha mantıklı bir seçim olabilir.

Peki derbide nasıl bir futbol bizi bekliyor olabilir? Bu soruya iyimser bir yanıt vermek ne yazık ki çok zor.

Futbolda estetik ile sonuç arasında yaşanan sıkı bir çatışma vardır. Günümüzde ise oyunun tamamen bir eğlence sektörüne dönmesinin ardından estetik sonucun daha önüne geçmiş durumda. Elbette kazanmak hâlâ çok önemli. Ama kazanırken aynı zamanda insanları eğlendirmiyorsanız, bir süre sonra başarılarınız dahi tartışılmaya başlıyor. Bunun yakın dönemdeki en popüler örnekleri Juventus ve Barcelona oldu. Yerel liglerinde hegemonya kurmayı başaran iki kulüp, buna karşın oynadıkları futbolun insanları yeteri kadar tatmin etmediği gerekçesiyle antrenörlerini görevden aldı.

Türkiye'deyse insanların yıl boyunca en çok bekledikleri maç, ilginç bir şekilde bunu eğlence vadederek başarmıyor. Fenerbahçe - Galatasaray derbileri, belki de doğası gereği bahsettiğimiz bu çatışmanın sonuçtan yana olan tarafında yer alıyor. Her şeyin yolunda olduğu, pürüzsüz bir derbi değil bu. Belki de hiç olmadı. Bir mucize gerçekleşmediği takdirde, bu akşam da muhtevasında bir değişiklik yaşanmayacak. İki tarafın eksikleri, sorunları, yaşadıkları sûni gerilimler ve kazanmaya olan ihtiyaçları karşısında bu oyuna düşkün olan bizlerin ise mümkün olduğu kadar az kavga ve olabildiğince futbol seyretmeyi dilemekten başka yapabileceği bir şeyi yok.

Reklam

ENJOYED THIS STORY?

Add GOAL.com as a preferred source on Google to see more of our reporting

0