YORUM | Onur Özgen @ozgenonur
Büyük takımların, büyük maçlara özel bir kadrosu ya da o maçlara özel bir şekli vardır. Örneğin Liverpool’un bir büyük maça çıkarken, sakatlık ya da kart cezası gibi bir sorun olmadığı takdirde orta saha üçlüsünün Fabinho, Jordan Henderson ve Georginio Wijnaldum’dan oluşacağını uzun zamandır biliyoruz. Tıpkı Manchester City’nin güçlü bir rakip karşısında 4-3-3’ten 4-2-3-1’e geçeceğini ve savunma önünde Rodri veya Fernandinho’nun yanına İlkay Gündoğan’ın çekileceğini bildiğimiz gibi...
Fenerbahçe de büyük maç kadrosunu ve şeklini Beşiktaş karşısında buldu. Ersun Yanal, tıpkı Galatasaray deplasmanında olduğu gibi bu maçta da Victor Moses ve Garry Rodrigues’ten yoksundu ve Türk Telekom Stadı’ndaki gibi Ozan Tufan ve Tolga Ciğerci’yi kanatlarda kullanması bekleniyordu. Ama bu defa Kadıköy’de oynadıkları için daha kazanmaya yönelik bir on bire ihtiyaç vardı. Nitekim Emre Belözoğlu’nun maç öncesinde sakatlanmasının ardından taşlar yerine oturdu; Luis Gustavo’nun yanına Ozan geçti, sağ kanatta da Deniz Türüç oynadı. Böylece Fenerbahçe daha dinamik, rakip kaleye daha direkt ve kararlı giden bir merkeze ve Deniz’in içe kat edip Mauricio Isla’ya koridor açmasıyla daha tehditkâr bir sağ kanada sahip oldu.
Sarı-lacivertliler sezonun açık ara en baskın futbolunu oynadıkları son Başakşehir maçında da buna benzer bir düzenle sahaya çıktı; yalnızca Deniz’in yerine sağ kanatta Rodrigues yer aldı. Maç sonunda kaleci Altay Bayındır ve stoper Jailson haricinde oyuna sonradan giren isimler de dahil olmak üzere tam 12 oyuncunun şut pası vardı. Maçı 30 şutla tamamlayan sarı-lacivertliler, hücumdaki bu sürekliliği ise merkezde rakibine karşı yine büyük bir üstünlük kurarak sağladı.
Son maçlarda ileride Demba Ba ve Enzo Crivelli’yi birlikte oynatarak sonuç almayı başaran Okan Buruk, Ba’nın cezalı olması nedeniyle düzen değişikliğine gitmiş ve İrfan Can Kahveci’nin yanına Mahmut Tekdemir ve Mehmet Topal gibi iki tutucu orta saha oyuncusunu koyarak merkezi üçlemişti. Buna karşın Ozan-Gustavo ikilisinin temposu ve dinamizmi karşısında bu üçlü de tutunamadı. Fenerbahçe karşılaşma sonunda rakibinden 29 daha fazla ikili mücadele kazandı.
Öte yandan orta sahanın Ozan-Gustavo'dan oluştuğu maçlarda, içinde Emre'nin olduğu üçlü merkeze göre orta sahanın maç başına hem savunma hem de hücum istatistiklerinde bir artış söz konusu.
| Kazanılan ikili mücadele | Sahipsiz top kazanma | Pas arası | Şut sayısı | Rakip ceza sahası içinde topla buluşma | |
| Üçlü orta saha | 5.8 | 6.9 | 1.4 | 1.6 | 1.6 |
| İkili orta saha | 7.2 | 7.6 | 1.7 | 2.7 | 2 |
Opta’nın gelişmiş ölçümlerine bakıldığında ise Ozan-Gustavo ikilisinin son dört haftada değiştirdiği bir başka çarpıcı detay daha göze çarpıyor. Süper Lig’in ilk 15 haftasında maç başına 1.9 direkt hücum yapan Fenerbahçe, bu kategoride ligin 12. sırasında yer alıyordu. Son dört haftada ise sarı-lacivertliler maç başına geliştirdikleri direkt hücum sayısını 3.5’a kadar çıkardı ve ligin bu kategoride lideri olan Sivasspor’u geride bırakmayı başardı.
Buna karşın ilk 15 haftada 10 pas üstü seri ortalaması maç başına 14.5 olan ve 4.1 kez organize hücum geliştiren Fenerbahçe, bu iki kategoride lig lideriydi. Son dört haftada ise 10 pas üstü seride dördüncü, organize hücumda üçüncülüğe geriledikleri görülüyor.
Dolayısıyla her ne kadar Fenerbahçe ligin en fazla topa sahip olan takımı olsa (%62.4) ve Yanal hemen her maçın ardından topa hükmetmelerinin önemi üzerine konuşsa da Ozan’ın Gustavo’nun yanına çekildiği Beşiktaş maçından bu yana Fenerbahçe’nin daha az pas yapıp, rakip kaleye daha doğrudan bir şekilde hücum ettiği bir gerçek. Açıkçası bu hücum tarzı da Fenerbahçe’ye daha uygun görünüyor.
Depo PhotosLigde 15. haftaya kadar yalnızca bir gol atabilen Max Kruse’nin Beşiktaş maçıyla birlikte çıktığı son dört maçta üç gol atması da Ozan-Gustavo ikilisiyle ilişkilendirilebilir. Arkasında daha dinamik bir ikili olunca etki yaratabileceği hücum alanlarında daha fazla topla buluşmaya başlayan Alman oyuncu, böylece Bundesliga’da istikrarlı bir şekilde koruduğu skorer kimliğini Fenerbahçe’ye de taşımaya başladı.
Son Başakşehir maçında Buruk’un taktiksel hamleleri tamamen onu durdurmaya yönelikti. Maçın ardından hem Kruse hem de Buruk’un itiraf ettiği üzere, Mehmet Topal ona tek başına yetişememiş ve ikinci yarıda Buruk diziliş değişikliğine giderek, Mahmut’u Mehmet’in yanına çekip 4-2-3-1’e dönmüştü. Bu değişiklik Kruse’nin daha az topla buluşmasına neden olsa da, maçın sonlarına doğru bulduğu boşluğu, Vedat Muriqi’in de hareketliliğiyle gole çevirmeyi bilmişti.
Hüseyin Çimşir de taktik planlarını muhtemelen önce Ozan-Gustavo ikilisine karşı üstünlük kurup, ardından Kruse’yi mümkün olduğu kadar az topla buluşturmak üzerine yapacaktır. Beşiktaş ve Başakşehir, öncelikle bunu başaramadıkları için kaybetmişlerdi. Her iki takım da topsuz oyun odaklı bir planla Kadıköy’e çıkmış; ancak topu Fenerbahçe’ye fazla bırakmanın bedelini ağır ödemişti. Trabzonspor ise iç sahada oynamanın da etkisiyle büyük ihtimalle bunun tersini yapmaya çalışacaktır. Açıkçası Çimşir’in elindeki kadro da bunu gerektiriyor. Abdullah Avcı’nın elinde Atiba Hutchinson ve Mohamed Elneny, Okan Buruk’un elindeyse Mehmet Topal ve Mahmut Tekdemir gibi tutucu orta saha oyuncuları vardı. Trabzonspor ise geçtiğimiz sezonun ortasında Ogenyi Onazi’nin sakatlanmasının ardından biraz da zorunlu olarak 10 numara karakterli üç orta saha oyuncusuyla oynamaya başladı ve yaklaşık bir yıldır bu alışkanlığını sürdürüyor. Bu yüzden Çimşir istese de topun hâkimiyetini Fenerbahçe’ye bırakmayı düşünemez.

Diğer yandan Yeni Malatyaspor maçının ertelenmesinin ardından kart cezasını Fenerbahçe maçında çekecek olan Anthony Nwakaeme’nin yokluğuyla Trabzonspor’un önünde bir seçenek daha belirdi. Elinde Yusuf Sarı dışında bir kanat oyuncusu olmayan Çimşir, elindeki oyuncuları ideal mevkilerinde oynatmayı düşünürse, Fenerbahçe’nin karşısına kanatsız 4-4-2’yle çıkabilir. Buna göre son Kasımpaşa maçında sağ kanatta oynatılan Caleb Ekuban, Alexander Sörloth’un yanında ikinci forvet olarak kullanılabilir; John Obi Mikel, Jose Sosa, Abdulkadir Parmak ve Badou Ndiaye ise orta alanı dörtleyebilir. Elbette bu durumda Fenerbahçe’nin geniş alan hücumlarına karşı daha savunmasız bir yapının ortaya çıkma ihtimâli de bulunuyor; ama Fenerbahçe’nin en güçlü olduğu yer olan merkez orta sahada sayısal bir üstünlük kurmak, oyun üstünlüğünü de Trabzonspor’a getirebilir.
İki takımın buluşmaları, uzun yıllardır futbol adına pek bir şey vadetmiyordu. Bunda aralarındaki gerilim kadar, içinde istikrar ve kalite barındıran yapılara sahip olamamalarının da etkisi vardı. Fakat bu defa durum farklı görünüyor. 2011’den bu yana belki de ilk defa iki takım da bu kadar iyi durumda karşı karşıya gelecekler. Dolayısıyla maç öncesinde heyecanlıysanız, haklı olabilirsiniz.




