YORUM | Can Çalışkan @canncall
“Büyük bir sürprizdi. Ocak’ın ortasında haberim oldu; iki menajerim var ve birisi sadece benimle ilgilenen bir kulüp olduğunda arar. Telefonumun ekranında ismini gördüğümde 'Hayır, şimdi olmaz' diye düşündüm, çünkü ligde liderdik ve kariyerimin en iyi dönemini geçiriyordum. Ancak İngiltere’den bir teklif alıyorsanız bunu değerlendirmelisiniz.”
55 kez Norveç Milli Takımı formasını giymiş ve Rosenborg’da 4 şampiyonluk yaşamış, kısa bir dönem Bursaspor’da da top koşturmuş forvet babanın forvet oğlu Alexander Sörloth, Crystal Palace’ın 25 Şubat 2018 tarihinde Tottenham Hotspur ile oynadığı maçtan önce dağıtılan maç programında yer alan röportajında transferini bu sözlerle özetliyordu. Norveçli forvet, 26 maçta 15 gol atıp 9 asist yapmıştı ve bir buçuk sezonda 6 gol kaydedebildiği Groningen kabusunun ardından öz güvenini tamir etmişti.
Sörloth’un transferinin ardından Palace taraftarları heyecanlıydı. Oyuncunun gol sayısı, 1.95’lik boyu ve yaşı, Roy Hodgson’ın İskandinavya’da geçirdiği yıllar da düşünüldüğünde kelepir bir transfer yaptıklarına inandırmıştı onları. Gol atmayı unutan Christian Benteke’nin yarattığı hayal kırıklığını bu uzun boylu ve güçlü Norveçlinin kafa golleriyle atlatabilirlerdi. Yalnız ufak bir sorun vardı...
Sörloth, Midtjylland formasıyla kafa golleri atmış olsa da bunlar genellikle ceza sahasına koşu yaparak topla bomboş durumda buluştuğu veya zekice hareketlenmeler sonrasında markajdan kaçarak uygun durumda kafayı vurduğu pozisyonlar sonrasında gelmişti. İngiliz takımlarının klasik “oyundan izole, kenar ortalarından ekmeğini çıkaran kule santrfor” tanımına uyduğu söylenemezdi.
Midtjylland’ın Hobro’yu 5-1 yendiği ve Sörloth’un hat-trick yaptığı maçtaki ilk golü, onun hızlı düşünüp markajdan kaçma özelliğine bir kanıt. Aşağıdaki maç görüntüsünde Jakob Poulsen topu alır almaz yüzünü kaleye dönerek pozisyon alan Sörloth, bomboş durumda gol vuruşunu yapıyor. İlk kareyle üçüncü kare arasında üç saniye var.
Goal
Goal
GoalAşağıdaki karelerde ise Sörloth’un Lyngby maçında attığı bir kafa golünü görüyoruz. Anlık bir hızlanmayla onu marke eden savunmacıyı geride bırakarak bomboş durumda kafayı vuruyor.
Goal
Goal
GoalAncak Sörloth’un 1.95 boyundaki bir santrfor için hava toplarında güçlü fiziğini yeterince iyi kullanamadığını belirtmekte yarar var. Sağlam sıçrayarak rakip oyuncuya havada net bir üstünlük kuramıyor ve asıl güçlü yanlarını top ayağındayken yaptıkları oluşturuyor.
Yani İngilizlerin hayalini kurduğu “sağdan soldan gelen ortalara rakip stoperleri ezerek kafayı vuran dev santrfor” değildi Sörloth.
Premier Lig’deki ilk sezonunda üst üste dört maçta 90 dakika sahada kalan Sörloth bu karşılaşmalarda Chelsea, Tottenham ve Manchester United gibi çok zorlu bir fikstüre denk gelerek henüz acemisi olduğu bir oyuna adeta en zor seviyeden başlamıştı. Üstelik bu dönemde Palace’ta takımın en iyisi Wilfried Zaha başta olmak üzere pek çok oyuncunun sakatlıklar yaşadığı, takımın revire döndüğü bir süreçti.
Sörloth ilk maçlarda özellikle top kontrolü, arkadaşlarını oyuna dahil edişiyle Palace taraftarlarını etkilemeyi başarsa da üst üste alınan dört mağlubiyetle düşme korkusunu derinden hisseden takımın sonraki maçlarında sahaya adım atamadı.
Roy Hodgson, en iyi oyuncusu Zaha’nın dönüşüyle birlikte “gol atamayan” hedef santrforlar Benteke ve Sörloth yerine ileri uçta iki hızlı kanat oyuncusuna şans verip Zaha - Andros Townsend ikilisinin arkasına da merkez orta saha oyuncularını yerleştirerek sağlam bir takım yaratmayı planlamıştı. Bu plan tuttu da, ancak Sörloth yeni sezonda hiçbir lig maçına ilk 11’de çıkamadı ve genellikle Palace mağlup durumdayken sahaya atıldığı 12 maçın 170 dakikasında ondan acilen golleri atması beklendi. Bu 170 dakikanın sonunda Palace taraftarlarının çoğunluğu onun “hantal, isteksiz ve beceriksiz” bir forvet olduğunu düşünüyordu artık. Kendi liglerinin büyük takımlarında çok sayıda pozisyona giren ve goller atan forvetlerin Premier Lig’in küçük takımlarında “kırıntılarla karnını doyurmak” zorunda kalması sonucu yaşadıkları zorluk Sörloth’u da vurmuştu. Ligin temposuna alışamaması da bunun üstüne tuz biber ekmişti.
Aşağıdaki görselde Sörloth’un 533 dakikalık Premier Lig kariyerinde çektiği şutların haritasını görüyorsunuz. En soldaki iki nokta, bu kısa kariyerde onun girdiği en net iki gol şansı. Mavi olan büyük nokta 2-1 kaybedilen Chelsea maçından, küçük kırmızı nokta ise 1-0 mağlup oldukları Tottenham karşılaşmasından.
Opta
Goal
GoalMaçın 46. dakikasında savunmadan seken topu önüne alan Sörloth, Premier Lig’deki dördüncü maçında bu pozisyonu gole çevirseydi, belki onun için işler farklı olabilirdi. N'Golo Kante’nin hızla yaklaşması ve belki de kendisini kanıtlama stresiyle açık köşe yerine topu iğne deliğinden geçirmeye çalışan Sörloth bu pozisyonda direğe takılarak farkı bire indirme şansını tepmişti. Norveçli aynı maçta bir gol kaydetse de hemen öncesinde takım arkadaşının yaptığı faul nedeniyle bu gol geçerlilik kazanmadı ve Premier Lig siftahını yapamamış oldu.
İkinci pozisyon, geride kalan sezonda Palace’ın Tottenham’a 1-0 kaybettiği maçtan. 66. dakikada geriye düşen Palace’ta Hodgson son 20 dakikada skoru değiştirme umuduyla Norveçliyi de sahaya sürmüştü.
Goal
GoalSavunmadan seken topu önüne alan Sörloth, topu uzak direğin dibine göndermiş olsaydı bugün Palace taraftarlarının çoğunun onun hakkındaki kanaati daha olumlu olabilirdi, çünkü bugün bile Sörloth dendiğinde akıllarına gelen ilk şey bu pozisyon. Tıpkı Chelsea maçındaki pozisyonda olduğu gibi uzak köşe yerine burnunun dibine, kalecinin üzerine vuruş yaptığını görüyoruz Norveçlinin. Midtjylland ve sonradan Gent’te sergilediği öz güven ve rahatlıktan yoksun olması, altında kaldığı baskının boyutu bu pozisyonlarda kendisini fazlasıyla gösteriyor. Bir yandan da yeni ve kendi seviyesinin üzerinde bir tempoyla mücadele dozuna sahip sert bir lige alışması için yeterli şansı bulamadığının kanıtı aslında. Sahaya genellikle takımı gerideyken sürüldüğü ve kaos içinde bir şekilde topu ağlara göndererek binlerce insanın fikrini değiştirmesinin beklendiği 20 dakikalık süreçlerde yakalayabildiği en net şanslar bunlar.
Sörloth, geçen sezonun ikinci yarısında kiralandığı Gent’te ise çok daha öz güvenli ve becerikli gözüktü. Elbette Belçika Ligi'nin hem sertlik hem de kalite olarak Premier Lig’den çok daha geride olmasının da payı vardı, ancak ondan ceza sahası içinde bekleyerek ortalara kafa vurmasını beklemek yerine sol kanatta görevlendirilerek topla becerilerini sergileme fırsatı verilmesi de önemliydi. Gent’te 22 maçta attığı 5 golün kendisi heyecanlandırmaktan uzak olsa da oyuna katkısı ilerisi için umut verdi.
Trabzonspor'da nasıl olur?
Yusuf Yazıcı’nın ayrılığına rağmen Trabzonspor yeni sezon öncesinde halen ligin en iyi iki hücum takımından biri ve bunu Ünal Karaman’ın cesaretine borçlu. Ogenyi Onazi’nin sakatlığıyla sarsılan orta sahayı Jose Sosa ve Abdülkadir Parmak gibi teknik kapasitesi yüksek iki oyuncu üzerine inşa eden, hücumcu bekler Joao Pereira ve Filip Novak’a rakip yarı sahada yerleşme komutu veren Karaman, ligin izlemesi en keyif veren takımlarından birini yarattı. Bordo-mavililerin en büyük eksiği ise ceza sahasında yüksek yüzdeyle bitirebilen bir golcüydü.
Sörloth, ismi uzun süre basını ve transfer gündemini işgal eden Daniel Sturridge veya Emmanuel Adebayor’a kıyasla o “garanti leblebici” forvet değil, ancak sezgileri güçlü ve çok yönlü bir forvet. Çoğu özelliği ortalamanın biraz üzerinde olan ve üstüne eğilen bir takımda gelişimini sürdürerek yararlı bir hücumcuya dönüşebilecek bir oyuncu.
Trabzonspor öncesindeki kariyerinde gole uzak Caleb Ekuban’dan gol sayısı olarak olmasa da oyunu rakip yarı alana yıkma, rakibi hırpalama konularında yüksek verim alan Karaman, Sörloth’un takım arkadaşlarını oyuna dahil edebilme özelliğinden de faydalanacaktır. Tony Nwakaeme gibi ligin en iyi pozisyon hazırlayıcı kanat forvetlerinden birine sahip olan ve Abdülkadir Ömür’ün delici driplingleri sonrasında ona duvar olabilecek bir hücumcu Sörloth. İri cüssesine rağmen iyi top sürebilen ve hızlanabilen, vücudunu iyi kullanarak rakipleri yaklaştırmamayı başaran bir hücumcu. Gent’te kazandığı öz güven ve Premier Lig’in yüksek fizikselliğinden uzaklaşınca Belçika’da kendisini bulduğunu söylemek mümkün. Hatta Belçika’da savunmacıları fiziksel üstünlükle oyundan düşürdüğü de oldu, bu iki lig arasındaki kalite farkını gösterdiği kadar Sörloth’un fiziğini hiç kullanamayan “kof” bir forvet olmadığının da kanıtı.
Etrafındaki sürekli hareketli ve oyunu rakip ceza sahası çevresinde çoğalarak oynayan takım arkadaşlarının varlığı onun maç içindeki konsantrasyonunu da üst seviyeye çekecektir. Hava toplarında ezici bir üstünlüğü olmasa da geçen sezon takım boyunun kısa olmasından yakınan, maç içinde duran top savunması için oyuna uzun boylu isimler süren Karaman için Sörloth bu açıdan da işe yarar bir isim.
Klasik bir pivot santrfor yerine hareketli olması, verkaça girdikten sonra hemen hareketlenerek markajcısını oyundan düşürebilmesi ve ceza sahasına topsuz koşularla sonradan girerek savunmaya kendini unutturmada becerili olması Karaman’a bir başka seçenek daha sunabilir: Bir başka santrforun transfer edilmesi durumunda bir kanatta Nwakaeme, diğerinde sık sık ceza sahasına koşular yapan Sörloth ve Abdülkadir Ömür’ün yer değiştirerek forvet arkası ile sağ kanat arasında mekik dokuduğu bir hücum hattı rakiplerin işini çok zorlaştırabilir.
Halen genç, Premier Lig seviyesinde olmasa da diğer liglerde yükseliş yapabilecek özelliklere sahip, zeki bir forvet Sörloth. Trabzonspor’un birçok değişik planı içeren hücum anlayışı sayesinde Palace’taki gibi izole kalmayacak, sevdiği gibi oyuna sık sık dahil olma fırsatı bulacaktır. İyi bir başlangıç yapması ve baskıyı üstünden atması halinde ise beklentilerin üstüne çıkabilir.



