Abdullah Avci Besiktas Galatasaray 10/27/19Depo Photos

YORUM | Abdullah Avcı heybesindekileri karıştırmaya başladı


 YORUM | Onur Özgen @ozgenonur

Loris Karius’un maçın 25. saniyesinde Umut Nayir’e doğru yolladığı uzun top, aslında Beşiktaş’ın sahaya nasıl bir futbol oynamaya çıktığını gösteriyordu. Oysa bir ay öncesine kadar Karius bunu asla tercih etmez, mutlaka önündeki savunmacılardan birine kısa pas verirdi. Açıkçası Galatasaray da yine böyle yapmasını tercih ederdi; tıpkı Beşiktaş’ın geriden oyun kurmak isterken kaybettiği toplarla net gol pozisyonları verdiği önceki rakipleri gibi. Ama Abdullah Avcı, üst üste alınan kötü sonuçların ardından Wolves maçıyla birlikte oyuncularından taleplerini daha standart bir düzeye çekmişti ve işte artık takımın en gerisindeki oyuncu, en uçtaki oyuncuya doğru uzun toplar gönderiyordu.

Karius’tan gelen o uzun topu almak için Steven Nzonzi’ye sırtını dayamış, ardından topu göğsüyle yumuşatmış ve yanındaki Abdoulay Diaby’ye iletmeyi başarmıştı Umut. Birkaç saniye sonra ise Diaby, geriden gelen Gökhan Gönül ve orta yuvarlaktaki Mohamed Elneny arasında maçın ilk üçgeni kurulmuştu. Ardından Diaby’nin verdiği ara pasıyla savunma arkasına sızan Umut, her ne kadar dar bir açıdan çekilmiş zor bir şutla olsa da maçın ilk gol pozisyonuna girmişti. Ve tüm bunlar 13 saniye içinde olmuştu.

Maçın 38. saniyesinde, 13 saniye içinde yaratılan bir gol pozisyonu... Beşiktaş’ın maç boyunca amacı, bu gol pozisyonun replikalarını üretmekti. Sezon başındaki topu dakikalarca dolaştırarak pozisyon üretme ısrarı artık sona ermiş; Avcı bu oyuncuların kendi idealindeki oyunu oynamalarının imkânsızlığını kabul etmişti. Üstelik Galatasaray karşısında sahaya sürmek zorunda kaldığı kadro eksiklerle doluydu ve top bu oyuncuların ayağında ne kadar az kalırsa kazanma şansları o kadar yüksekti.

Besiktas Galatasaray TacticsGoal

Öte yandan karşılarında birbirinden kariyerli ve hünerli, neredeyse tamamı Avrupa’nın beş büyük liginden toplanmış on bir yabancı oyuncudan oluşan bir takım olsa da, büyük bir saha içi organizasyon sorunu yaşayan Galatasaray’ın da top kendilerindeyken en az Beşiktaş kadar çaresiz kalabildiği önceki maçlarda görülmüştü. Dolayısıyla Beşiktaş her ne kadar kendi evinde oynasa da maçı kazanmak için topu Galatasaray’a vermeliydi. Bu ayıp değildi. Daha beş gün önce Real Madrid de topu Galatasaray’a bırakmış (%55,5) ve bu şekilde kazandığı toplarla da birçok geçiş fırsatı yakalamıştı. Beşiktaş da bunun bir benzerini yapmaya çalışmalıydı.

İlk 15 dakikada öyle de oldu. Bu bölümde top, %56,1’le Galatasaray’ın kontrolündeydi. Ancak ilk 15 dakika boyunca oyunun yalnızca %9,1’i Beşiktaş’ın yarı sahasında oynanırken, Galatasaray’ın yarı sahasındaki yoğunluk ise %31’di.

Avcı, Başakşehir’in başındayken Beşiktaş’ın en iyi zamanlarında rakibine benzer bir oyun planıyla her seferinde büyük güçlükler çıkarıp, çoğunlukla da sahadan galip ayrılan taraf olmayı başarıyordu. Topu genellikle Beşiktaş’a bırakıyorlar, ön alan baskılarında ise sonradan kendisinin de itiraf edeceği üzere yönlendirmeli bir pres uyguluyorlardı. Pres yoğunluğunu Beşiktaş’ın o dönemki iki stoperinden ayaklarını iyi kullanabilen Marcelo Guedes’in üzerine çekip, Dusko Tosic’i ise bilinçli olarak boş bırakıyorlar ve oyunu Tosic’in kurmasını istiyorlardı. Tosic geriden oyun kurarken genellikle tercih hatalarında bulunduğu için de bu Başakşehir’in kazandığı toplarla rakip kaleye hızlı bir şekilde inmesini sağlıyordu.

Marcao Abdoulay Diaby Besiktas Galatasaray 10/27/19Depo Photos

Dün akşam ise roller değişti. Bu defa Beşiktaş topu bırakıp önde bastı, Galatasaray geriden oyun kurmaya çalıştı. Ancak Avcı’nın planı yine aynıydı. Presin hedefinde bu defa bir başka Brezilyalı stoper Marcao vardı. Tıpkı Marcelo gibi ayaklarına hâkim olan Marcao da prese maruz kaldı, yine Tosic gibi yanlış pas tercihlerinde bulunma olasılığı ekürisine göre çok daha yüksek olan Christian Luyindama bilinçli olarak boşta bırakıldı ve oyunu geriden onun kurması istendi. Stoperlerin arasına girip top dağıtabilen Nzonzi de Diaby’nin adam markajı altındaydı. Beşiktaş’ın bu baskısının neticesinde ise Kongolu stoper, Ryan Babel’in ardından Galatasaray’ın en fazla top kaybı yapan (18) ve Fernando Muslera ile Sofiane Feghouli’nin ardından pas isabet oranı en düşük üçüncü oyuncusu oldu (%73,8). Bu da Galatasaray’ın topa sahip olmayı istemelerine rağmen paradoksal bir şekilde geriden uzun toplarla çıkmasına sebep oldu; ama ikinci topların büyük bir bölümünü Beşiktaş kazandı.

30. dakikanın ardından ise Galatasaray, Beşiktaş’ın ön alan presini aşmaya, topa daha fazla sahip olmaya (%66,5) ve rakip yarı sahada daha fazla yer almaya başladı (%28,5). Buna karşın bu bölümde Galatasaray, oyun üstünlüğünü pozisyon üstünlüğüne dönüştüremedi. Yalnızca 26. dakikada Feghouli, Enzo Roco’yu bire birde yakaladı ve Florin Andone’nin girdiği pozisyonu yarattı. Bunun dışında ise maç boyunca başka bir kayda değer gol pozisyonları olmadı. Beşiktaş’ın geriye yaslanan ve iki dörtlü hattı birbirine yaklaşan sıkı savunması karşısında neredeyse hiç alan bulamadılar. Önceki maçlarda olduğu gibi rakip yarı sahaya yerleştiklerinde topu o kadar yavaş dolaştırdılar ki, bu top hâkimiyeti sahanın hiçbir bölgesinde rakibe karşı sayısal üstünlüğe dönüşemedi.

Sezon başından bu yana santrfor krizi yaşayan Beşiktaş’ta ise Umut’un hedef santrforluğu derbide önemli bir fark yarattı. Topsuz oyundaki presi, sırtı kaleye dönükken geriden atılan uzun toplarda takım arkadaşlarına duvar olabilmesi ve takımın girdiği gol pozisyonlarının neredeyse tamamında yer alması dikkat çekiciydi. Mauricio Pochettino, geçen sezon Harry Kane’in yokluğunda Fernando Llorente’yi nasıl kullanıp verim almayı başardıysa, Burak Yılmaz’ın yokluğunda Avcı da Umut’u aynı şekilde kullanabilir. Elbette takımın yakaladığı hızlı hücumların finalinde daha hızlı ve kararlı olabilirdi. Ama maç boyunca istikrarlı bir şekilde yaptığı çapraz koşularının ödülünü sonunda almayı başardı. Elbette Caner Erkin’in harika ortasıyla...

Umut Nayir Besiktas Galatasaray 10/27/19Depo Photos

Son Braga maçında taraftarlar tarafından ıslıklanan Caner, buna karşın bu sezon takımın en önemli hücum silahı konumunda. Dün akşam dördüncü asistini yaptı. Ancak onun için artık sol beke veda edip, kariyerinin başlarındaki gibi sol kanada dönme vakti gelmiş olabilir. Caner hiçbir zaman iyi bir savunmacı olmadı. Ama Ersun Yanal döneminde Fenerbahçe’de hücumdaki dinamizmi ve orta kalitesiyle sol bekte büyük fark yaratmıştı. Şu an ise o dinamizmden çok uzakta, dolayısıyla geriden yaptığı bindirmeleriyle hücumda o kadar fark yaratamıyor. Bu da savunmadaki eksiklerinin daha fazla göze batmasına ve tepki çekmesine neden oluyor. Sol kanatta ise savunma görevlerini daha az düşünüyor ve direkt bir şekilde hücum etmeye çalışan takımın değerli bir parçası hâlini alabiliyor. Dolayısıyla her ne kadar bir sonraki maçta cezalı duruma düşse de, ilerleyen haftalarda Avcı onu iyi bir bek performansı sergileyen Pedro Rebocho’nun önünde kullanmaya devam edebilir.

Avcı, Başakşehir’de yıllar içinde birçok farklı oyunu tatbik etme olanağı bulmuştu. Takımını önce derin savunma yapan tipik bir kontratak takımından önde baskı uygulayan bir geçiş takımına, ardından da topa sahip olma odaklı bir pas takımına dönüştürmüştü. Bu üç oyun prensibini farklı dönemlerde farklı özelliklerdeki oyuncularla uygulayabilen Avcı, bu sayede kendisini ligin genellikle tek yönlü oyun planlarına sahip olan diğer antrenörlerinden ayrı bir yerde konumlandırmayı da başarmıştı.

Bu deneyimlerinin avantajını ise şu an yaşıyor. Başakşehir’de son olarak uygulattığı topa sahip olma oyununu, jakoben bir tavırla bir anda Beşiktaş’a getirme girişimi başlangıç itibarıyla açık bir şekilde başarısızlığa uğradı ve belki de bunu görmekte biraz geç bile kaldı. Ama şimdi heybesinden başka bir oyun çıkardı. Daha düşük profilli ve daha az kalite isteyen bir oyun belki; ama şu an Beşiktaş’ın sonuç almasını sağlayabilecek oyun bu. İlk altı haftayı sadece beş puanla kapatan takım, bu sayede son üç maçında ise yedi puan topladı. Aynı zamanda ilk altı haftada maç başına iki gol yerken, son üç maçında kalesinde gol görmemeyi de başardı.

Elbette bu oyun Galatasaray’a karşı olduğu gibi her maçta aynı sonucu vermeyebilir. Nitekim ligde topu Beşiktaş’a bırakmak isteyecek birçok reaktif takım var ve bu oyunu onlara karşı oynamak o kadar da kolay olmayacaktır. Dolayısıyla bu tip takımlara karşı daha karma bir oyun planı gerekiyor.

Galatasaray maçının doğru taktiği ise buydu. Açıkçası Galatasaray’ın Beşiktaş’tan çok daha güçlü bir kadrosu vardı; buna karşın Beşiktaş ise daha iyi bir taktiğe sahipti. Ve futbolda daha iyi taktiklerin daha güçlü kadroları yenmesine sık sık şahitlik edebiliyoruz. Dün akşam da böyle oldu.

Reklam

ENJOYED THIS STORY?

Add GOAL.com as a preferred source on Google to see more of our reporting

0