BEŞİKTAŞ KOLLANDIĞI İÇİN DEĞİL, EN İYİ OLDUĞU İÇİN ZİRVEDE
Galatasaray, 1996-2000 yılları arasında Türkiye'yi domine eden bir takım haline gelip, bu dominasyonun son yılında Avrupa şampiyonluğuna ulaştığında bazı Fenerbahçeliler ve Beşiktaşlılar, bunun, sarı kırmızılıların Türkiye Futbol Federasyonu'ndaki baskın etkisi nedeniyle olduğundan eminlerdi.
17 yıl ileriye saralım. Aktörler değişti, argümanlar aynı. Futbolun lokomotif ekiplerine karşı bir kısım ezeli rakip taraftarından (ve hatta, artık idarecilerden) gelen anlamsız nefretin hedefinde bu defa Beşiktaş var.
Beşiktaş bu sezon toplam şut sayısında zirvede. 26. hafta itibariyle ligin en çok gol atan iki takımından biri. En az gol yiyen takım. Kalesini gole en fazla kapatan dördüncü takım. Gole çevirme oranında ise altıncı sırada.
Beşiktaş rakip ceza sahasına giriyor. Topla ya da topsuz, rakip ceza sahasını karıştırıyor. Talisca, Babel, Oğuzhan, Aboubakar gibi oyuncular yerlerinde bir saniye bile sabit kalmıyorlar. Şenol Güneş'in takımı istediği zaman tempo yapıyor, istediği zaman tempo düşürüyor. Top rakipteyken de maçı domine eden taraf Beşiktaş oluyor.
Arzu ederseniz, aşağıdaki tabloda takımın 2015-16 sezonu Süper Lig istatistikleri ile 26 hafta itibariyle 2016-17 sezonu Süper Lig istatistiklerinin bir karşılaştırmasını inceleyebilirsiniz. İstikrarı görmek için matematik uzmanı olmaya gerek yok.
Ama buna rağmen halen, bu dominasyonun sebebini TFF Başkanı Yıldırım Demirören (kulüp tarihinin en sert eleştirilen ve taraftarlar arasında pek popülaritesi olmayan başkanı olan Demirören) ya da hakemlerin Beşiktaş'ı kollaması olarak görüyorsanız, acil şifalar diliyorum.
Batı diyarlarında meşhur olan bir sözde ifade edildiği gibi: "Kazananlar kazanır, kaybedenler bahaneler uydurur."
TALISCA'NIN OLDUĞU YERDE Q7 TOPUN BAŞINA BİLE GEÇMEMELİ
Son haftalarda oynanan Beşiktaş maçlarında dikkatimi çeken bir durum söz konusu. Anderson Talisca'nın sol ayağıyla çok rahat bir şekilde kaleye yollayabileceği toplarda Ricardo Quaresma frikik için alana geliyor, Brezilyalı'yla ısrarlı bir şeyler konuşuyor ve zaman zaman da toplara o vuruyor.
Şenol Güneş ve ekibinin buna izin vermek için aklını kaçırmış olması gerekiyor. Zaten izinden de öte, muhtemelen, kulübü kendisine ait zanneden ve oyundan çıktığında teknik ekibe saygısızlık yapmakta hiçbir beis görmeyen Quaresma bunu kendine vazife görüyor.
Manuel Neuer'i frikikten avlayabilecek kalitede bir sol ayağa sahip olan Talisca'nın olduğu yerde, Quaresma'nın değil o toplara vurmasına, topun başına geçmesine bile müsaade edilmemeli. Bir kadro disiplini içerisinde kabul edilecek bir durum değil.
Pazar akşamı Q7 topa hamle yapmayıp, Talisca müthiş sol ayağını kullanınca harikulade bir gol izledik. Allah allah, neden acaba? Çok garip değil mi (!)
Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Talisca'nın forma giydiği takımda duran toplara Talisca vurur. Quaresma değil.
TRABZON VE LYON'A KARŞI FELSEFE DEĞİŞMEMELİ
GettyBeşiktaş, önümüzdeki iki maçında Süper Lig'in ve Fransa liginin tempolu takımlarıyla oynayacak. Şenol Güneş daha önce, yüksek tempoyla oynayan takımlara karşı kendi takımını gereğinden fazla 'sakin' tutma yanlışına düştü. Bu yanlışlar tekrarlanmamalı.
Beşiktaş, Avrupa'da her takımla tempo konusunda baş edebilecek yapıya sahip. Trabzonspor ve Lyon maçlarının gol yemeden tamamlanması çok zor görünüyor ve bu rakiplerin Kartal'a ön alan baskısı yapması da kaçınılmaz.
Çare bu baskı karşısında ağır bir pas oyununa dönmek değil, aynısını daha yoğun bir şekilde rakibe uygulamak. Türkiye'deki referandum nedeniyle 16-17 Nisan hafta sonunda Süper Lig maçı oynanmayacak olması da tempoyu düşürmemek için bir diğer gerekçe.
Beşiktaş ön alanda rakibe baskı uyguladığında durdurulması çok güç bir ekip haline geliyor. En iyi özelliğinden vazgeçmek, mantıklı değil. Şenol Hoca cesur olmalı.