RÖPORTAJ | İlker Yılmaz @ilkeryilmazz
Süper Lig'de 6 maç sonunda 8 puan toplayan Çaykur Rizespor'da teknik direktörü İsmail Kartal, Goal Türkiye ve Mackolik'in sorularını yanıtladı. Deneyimli teknik adam, mevcut kadrosunu, yabancı sınırını ve Fenerbahçe'yle ilişkisini değerlendirdi.
2018-19 sezonunda iyi bir Rizespor vardı ama o takımdan birçok oyuncu gitti. Bu sezonki ilk bölümü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Geçen yıl sezona İbrahim Üzülmez Hoca ile başlandı. İşler yolunda gitmeyince Türkiye’de böyledir, hoca değişikliği olur. Sonra Okan Buruk Hoca geldi. Ama buna rağmen ilk yarı yine istenilen gibi bitirilemedi, 12 puanla bitirdi devreyi Rizespor. İkinci yarı yaptığı takviyelerle çok büyük bir çıkış sergiledi. Çok büyük başarı elde edildi. 41 puanla ligi 11. sırada tamamladılar. 12 puanla gelip 41 puanla bitirilmesi saygıyı hak ediyor. Okan Hoca sezon bittikten sonra ayrıldı, Başakşehir’le anlaştı. Ben de Ankaragücü’nden ayrıldıktan sonra birkaç teklif aldım. Baba tarafım Rizeli. Başkanımız beni aradı. Oturduk, konuştuk, yarım saatte anlaştık ve göreve başladık.
Geçen seneden aramızdan ayrılan oyuncular oldu. 17 tane oyuncuyla yollarımızı ayırdık. Bu sezon da aramıza 13-14 tane yeni arkadaşımız katıldı. Neredeyse yeniden kurulan bir takım gibi olduk. Kolay değil. Sonuçta insan yönetiyorsunuz. İnsan yönetmek çok zordur. Bu insanların birbirleriyle uyumları, birbirleriyle iletişimleri, birbirlerini tanımaları, iklime alışmaları, bizimle çalışmaya uyum sağlamaları, Türkiye liginin sertliğine alışmaları zaman alıcı şeyler. Bizim işimizin karşılığı zamandır. Zaman her şeyin ilacı, derler ya… Bizim de maalesef böyle bir zamanımız yok. Herkesin bir an önce şiddetle puana ihtiyacı var. Herkes ligde bir an önce yerini garantiye alıp güzel bir sezon geçirmek istiyor. Biz de böyle düşünüyoruz. Geçmiş yıllarda olduğu gibi Rizespor’a çok inişli çıkışlı bir grafik yaşattırma niyetinde değilim. Biz antrenörler tabii ki sihirbaz değiliz. Her transfer yapıldı diye bu takım şampiyon olacak ya da kümede kalacak garantisi yok.
Futbol insanı yönetmek işi ve çok zor bir işimiz var. Bir futbolcuyu tanımak minimum 4-5 ay sürüyor. Hem kişiliğini hem insanlığını hem futbolculuk anlamındaki yeteneklerini görmeniz anlamanız en az 4 ay. Zamanla yarışıyoruz. Daha hızlı tanıyıp daha hızlı hareket etmeye çalışıyoruz. Bunu elde edebilen antrenör daha avantajlı oluyor. Biraz da geçen seneden iskelet kadrosunu koruyup yola devam edenler de avantajlı oluyorlar. Biz bunların hepsinin üstesinden gelebileceğimizi düşünüyoruz. Alışığım. Gittiğim çoğu kulüpte hep eksiklerle karşılaştım, zorluklarla mücadele ettim. Ama burada tesis anlamında, çalışma anlamında, ekonomik anlamda bir zorluğumuz yok. Çok güzel bir kulüpte çalışıyorum. Başkanıma, yöneticilerime çok teşekkür ediyorum.
Şu anda 8 puanımız var. Bugün belki lider bile olabilirdik. Oynadığımız futbolun ve verdiğimiz mücadelenin karşılığı olarak… Bazı ufak tefek şanssızlıklarımız olmasaydı bugün 5’te 5 bile yapabilirdik. 1 beraberlik, 4 galibiyet ile Alanya gibi olabilirdik biz de. Olmadı. Sağlık olsun. Ben oyuncularıma güveniyorum. Çok çalışmak istiyorlar, hepsi çok düzgün ve karakterli arkadaşlar. Ben çok şanslıyım ekip olarak. Onlar da şanslı ki ben de çalışmayı ve çalıştırmayı seven bir teknik direktörüm. Onlar da çok mutlu. Karşılıklı sürekli sohbet ediyoruz zaten. İyi bir noktadayız.
Transferlere gelmek istiyorum… 14 tane yeni oyuncuyla çalışmak sizi zorluyor mu?
Biraz zorlandım bu sene. Çünkü hepsi çok iyi çalışıyorlar. Bizde 14 yabancı var. Her hafta iki oyuncuyu kadroya alamadığım için belki onlardan çok ben üzülüyorum. Bazen sabaha kadar uyku uyuyamıyorum. Hak ediyorlar çünkü. Bırakın kadroya girmeyi, oynamayı hak ediyor! Oynamayı hak eden oyuncumu kadroya alamama üzüntüsünü yaşıyorum. Ha, nedir bunun standardı? Yeter mi, tartışılır. Ama çalışma anlamında, iş ciddiyeti ve saygısı anlamında müthiş hak eden oyuncularım var. Bunun üzüntüsünü yaşıyorum.
Yeni oyuncularla çalışmak, bir şeyleri anlatmak, öğretmek, sistemimizi tanımaları… Kolay değil. Biraz zorlanıyoruz ama bu da bizim işimiz. Zorlanacağız ki başarı gelsin. Zorlanmadan, çalışmadan, üretmeden başarı da gelmiyor zaten.
AASizce neden Süper Lig’de bu kadar çok transfer yapılıyor? Sizce fazla mı?
Türkiye’de maalesef birçok kulübün ekonomik anlamda sıkıntıları var. Bundan dolayı, kiminin UEFA kriterlerine uyum sağlamak için oyuncu satması gerekiyor. Kiminin daha düşük maliyetli aynı oyuncu alması gerekiyor. Kimisi pahalı oyuncuları elden çıkarıp altyapıdan oyuncu almaya çalışıyor. Bunların hepsi kulüplerin ekonomisiyle ilgili. Böyle olmaması lazım. Ben her zaman istikrardan yanayım. Türkiye’de bugünkü bütçelerle hiçbir kulübün borca gireceğini düşünmüyorum. Hepimiz hata yapıyoruz. 10 tane oyuncu alıyorsun, hepsinin doğru çıkacağı anlamına gelmiyor. Bazısı şehre uyum sağlayamıyor, bazısı Türkiye ligine uyum sağlayamıyor, bazısı takıma uyum sağlayamıyor, bazısını siz davranışlarından dolayı istemeyebiliyorsunuz… Bunun ortalaması, dünya standartları genelinde konuşuyorum, yüzde 65-70’i tutturduğunuz zaman transferleriniz başarılı olmuş demektir. 7 tanesi oynayan oyuncu olmuşsa siz başarılı olmuş oluyorsunuz, birkaç tane fire oluyor. Barcelona’da da bu var. Bayern Münih’te var, Chelsea’de var, Manchester United’da var. Bu dünyanın her kulübünde böyle. Maalesef.
Vedat Muriqi gitti. Santrfor eksiğiniz vardı, El Kabir’i aldınız. O da ikinci haftada sakatlandı. Forvet konusunda bir zorluk yaşıyor musunuz?
Vedat Muriqi çok değerli bir oyuncu. Çok güçlü bir oyuncu. Geçen sene 17 gol, 5 asist. Kolay değil bir Anadolu takımında bu kadar gol atmak. Bir de küme düşmemeye oynayıp sonradan çıkış yapan bir takımda… Vedat Muriqi gibi bir oyuncuyu herkes almak ister ama biz bulamadık. O ayarda birkaç kişi vardı. Belki bazı özellikleri Vedat’ın ayarındadır, belki bazıları Vedat’ın önündedir… Ama bulduğumuz oyuncuların maliyetleri çok yüksek. Bu paraları Anadolu kulüpleri veremez. Verdiğimiz zaman sıkıntılar oluyor, borçlar oluyor. Veremedik.
Bizim en büyük şanssızlığımız El Kabir’in ayağının kırılması oldu. Bir tane alacaktık, vardı bir iki temasımız ama El Kabir’in ayağı kırılınca daha farklı bir oyuncu bakmaya yöneldik. Kulübümüze uygun, hazır, maç oynayan bir oyuncu olduğu için Marko Scepovic’i aldık. Kendisine güveniyoruz. Şu an bir adaptasyon sürecinden geçiyor. Bu süreci iyi bir şekilde, sindire sindire geçireceğini düşünüyorum. Yavaş yavaş toparlamaya başladı. Belki Vedat Muriqi gibi olur belki onun da önüne geçer. Bütün temennim çok iyi çalışarak kendisini Rizespor’a kazandırmış olmak.
Genç oyunculara şans vermek sizce bir risk midir?
Ben genç oyunculara da biraz meraklıyımdır. Ankaragücü’nde Altay, Konyaspor’dan Ömer Ali Şahin gibi oyuncuları ben yetiştirdim, risk aldım, oynattım. Eskişehir’de Dorukhan mesela. Onu kadroya aldık. Yeter ki olsun, o ışığı görelim. Ben o riski alırım. Kendi adıma, Türk futbolu adına o riski alırım. Kimsenin şüphesi olmasın.
Yabancı sınırını da sormak istiyorum…
Biraz fazla olduğunu düşünüyorum. Eşdeğer gibi karşılaştırmamak lazım. Bu defa da yerli bir oyuncuyu çok büyük maliyetlere alabiliyorsun ve benzer bir oyuncuyu yurtdışından daha az maliyetle alabiliyorsun. Bir kriterler gelmeli ve getirilmeli diye düşünüyorum ama şu haliyle biraz fazla.
Geçen sezon Ankaragücü’nün başındayken Fenerbahçe taraftarının size karşı büyük bir sevgi gösterisi oldu. Siz de duygulandınız. Bu konu hakkında neler söylersiniz…
Fenerbahçe çok büyük bir camia. Futbolculuk hayatım orada geçti uzun yıllar, antrenörlük yaptım. 3 Temmuz süreci yaşadık. Aykut Hoca’yla beraber yaşadık. Çok büyük mücadeleler verdik. Daha sonra teknik direktörlük dönemimde kurşunlanma olayını yaşadık. Failleri hala bulunamadı. Orada şampiyonluğumuz gitti bizim. Yabancılar ülkelerine dönmek istediler. Çok zor anlar yaşadık. Çok şükür kaleyi terk etmedik. Sahip çıktık. Ölümüne sahip çıktık. Kulübümüzü bir yere getirdik, teslim ettik. Sayın başkanımız Ali Koç, yöneticilerimiz, futbolcu kardeşlerimiz, taraftarlar… Yeni bir başlangıç yaptılar. Yeni hedefler koydular. Yeni bir yol haritası belirlediler. Kendilerine başarılar diliyorum. Yolları açık olsun.


