ÖZEL RÖPORTAJ | Onur Özgen @ozgenonur
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Nihat Özdemir'in 12 Haziran'dan itibaren Süper Lig'i yeniden başlatmayı planladıklarını duyurmasının ardından futbol kamuoyunda tartışmalar daha da arttı.
Bazı kesimler koronavirüs salgını sürerken liglerin başlatılma kararını eleştirirken, aynı zamanda sezonun bir şekilde tamamlanması gerektiğini düşünenler de var.
Hürriyet Gazetesi Spor Müdürü Mehmet Arslan da ikinci grupta yer alanlardan. Arslan, bugün Hürriyet' teki köşesinde ligin oynanmamasını isteyenlere, "Çözümünüz ne?" diye seslendi.
Goal Türkiye editörü Onur Özgen'e konuşan Arslan, önümüzdeki sürece dair görüşlerini anlattı.
Depo PhotosNihat Özdemir’in açıklamasında altını ısrarla çizdiği bir “şimdilik” vurgusu var. Bu vurgudan herkes başka bir anlam çıkardı. Siz neler anladınız?
Endişe tabii ki. Böylesine önemli bir kararda yalnız bırakılmanın, sorumluluğun sadece tek bir kurumun üstlenmesinin verdiği endişe. Bununla birlikte elbette geleceği görememenin, planlayamamanın verdiği endişe. Bu endişeyle birlikte Nihat Özdemir de haklı olarak bir açık kapı bırakıyor. Çünkü tüm dünyada olduğu gibi biz de geleceği öngöremiyoruz. Ya pandemi yeniden hızlanırsa? Hem kurum hem de başkan olarak Nihat Özdemir bunun önlemini alıyor "şimdilik" sözüyle.
Peki liglere devam etme kararındaki sorumluluğun yalnızca ülke federasyonlarında olmasını doğru buluyor musunuz? UEFA bu konuda sorumluluğu paylaşmalı mı?
UEFA’nın bu karar sürecine dâhil olmamasını yerinde buluyorum. 50 küsur ülkedeki şartların ne olduğuna dair UEFA’nın çok detaylı bir bilgiye sahip olabileceğini düşünmüyorum. Bu bakımdan federasyonların bu kararları alması en doğru yöntem, ancak bizde ciddi eksiklik var. O da kararın ve sorumluluğun tek başına federasyona bırakılması. Herkes bunu istiyor, ki işler kötü giderse bir günah keçisi yaratalım. Ama hayır, bu yöntem çözüm değil, sorun üretir. Doğru olan yöntem ise şu: Federasyonun hazırlayacağı bir protokole kulüpler başta olmak üzere tüm kurumların imza atması ve sorumluluğu Türkiye’deki her kurumun eşit oranda paylaşması. Futbolun tüm dinamikleri şuna karar vermeli, “yeni yaşamımızda" tüm önlemleri alarak oynamak mı istiyoruz, yoksa bahanelerle bu pandemiden nemalanmak mı?
Yazınızda “yeni normal hayata kontrollü geçişten” söz ediyorsunuz. Bu durumda futbolun yeniden başlamasının, AVM’lerin açılması ya da kuaförlerin yeniden hizmete girmesinden bir farkı yok diyebilir miyiz?
Aslında tam da bunu anlatmak istiyorum. Neredeyse iki yüzlü yaklaşıma doğru sürükleniyoruz. Hani bir adım daha atsak, futbolcular kutsal diyerek işin içinden çıkacağız. Oyuncuların üstlendiği riskle AVM çalışanları, şoförler, kuryelerin üstlendiği risk arasında aslında hiçbir fark yok. Kaldı ki futbolcular bütün bu saydığım meslek gruplarından çok daha sağlıklı ortamlarda ve donanımlı sağlık ekipleriyle birlikte çalışacaklar. Buradaki hak verebileceğim tek itiraz, alt ligler olacaktır. Oraya da aynı standardı götürmek kaydıyla.

KPMG'nin araştırmasına göre Avrupa'daki dokuz büyük lig içinde en büyük değer kaybını Süper Lig yaşayacak. Aynı zamanda kulüplerin de yayın ve gişe gelirlerinde büyük kayıpları olacak. Bu durumda sezonun tamamlanmamasının Süper Lig kulüpleri için ne gibi sonuçları olabilir?
Dilerseniz bu soruya birkaç duyumla yanıt vereyim. Diyorlar ki; Ligin oynanmamasını isteyen bazı kulüplerin endişesi, yayından kazanacakları paranın oyunculara ödenecek maç başı primlerine yetmemesi. Altını çiziyorum bu bir bilgi değil. Ama bu duyumun dolaşması bile Süper Lig kulüplerinin içinde bulunduğu ekonomik darboğazı çok güzel anlatıyor. Yayıncıdan şu anda 600 milyon lira alacağı var kulüplerin. Öncelikle bundan mahrum kalacaklar ve bu durum kulüpler için ciddi bir kriz. Ve inanın, şu anda yayıncı kuruluşa bastırması için federasyona baskı yapıyorlar. O paraya ihtiyaçları var çünkü. Bir de ligin hiç oynanmadığını düşünün, bu bir felâket olur onlar için. Ve tabii ki bizler için. Yani futbol ekonomisinin yan sanayisi için.
Beşiktaş yöneticisi Mesut Urgancılar, geçtiğimiz günlerde FIFA, UEFA ve FIBA’ya bir mektup gönderdi. Salgın sonrasında bir kulübün gelirleri ne kadar azaldıysa oyuncu maaşlarının da herhangi bir diyet ödemeksizin aynı oranda azaltılması gerektiğini söyledi. Buna katılıyor musunuz?
Kulağa makûl bir öneri gibi geliyor. Futbolun tüm dinamikleri bu aşamada üzerine düşen fedakârlığı maksimum oranda göstermeli. Ama hayatın çarkları ne yazık ki böyle dönmüyor. Yine kötü adam olacağım ama bu tür öneriler de her nedense hep kötü yönetilmiş kulüplerden ya da futbolun kötü yönetildiği ülkelerden geliyor.
Bundesliga’da maçlar bu hafta sonu başlayacak ve orada gördüklerimiz tüm dünya için olumlu ya da olumsuz iyi bir örnek teşkil edecek. Beklentileriniz neler?
Bundesliga bu konuda tüm dünyaya örnek olabilecek bir uygulama başlattı. Sorumluluğu tüm ülkeye ve kulüplere dağıttı, dolayısıyla herkes en mükemmelin yaşanması için çaba sarf edecek. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok, yapacağımız tek şey Alman modelini alıp Türkiye‘de uygulamak.
