Kıtanın iki devi, ılık bir Paris akşamında Stade de France'ın çimleri üzerinde Avrupa'nın en büyüğü olmak için ter dökecek. Liverpool ve Real Madrid bu senaryonun başrollerini tam 41 yıl önce oynamıştı. Takvimler 27 Mayıs 1981'i gösterirken iki takım yine Paris'te, çoğunluğunu Liverpool taraftarlarının oluşturduğu 48 bin kişi önünde kozlarını paylaştı. 70'lerin ikinci yarısında fırtına gibi esen ve beş yılda üçüncü şampiyonluğunu kovalayan Liverpool beyaz yakalı kırmızı formasıyla sahadaydı. 1966'dan bu yana Avrupa şampiyonu olamayan ve karanlık günleri arkasında bırakmaya çalışan Real Madrid ise kollarında eflatun şeritler bulunan beyaz formasını giyiyordu.
Maç öncesinde otoriteler tarafından favori gösterilen Liverpool, kötü zeminin de etkisiyle kalite açısından sönük geçen maçı 82. dakikada bulduğu golle kazanmıştı. Golün altında sürpriz bir ismin imzası vardı. Hücuma çıkan sol bek Alan Kennedy taç atışından gelen topu kontrol ettikten sonra adeta kızıl bir ok gibi ceza sahasına dalmış ve çaprazdan yaptığı vuruşla fileleri bulmuştu.
1980'lerin başında hem dünyada, hem de profesyonel futbolda şartlar çok daha farklıydı. Şu anda hayal bile edilemeyecek şeylerin gerçekleşmesi mümkündü. Günümüzde Şampiyonlar Ligi kupasının ne kadar sıkı güvenlik önlemleriyle korunduğunu hayal etmek zor değil. Ama 1981'de İngiltere'ye gelen kupa, Liverpool kaptanı Phil Thompson'ın arabasının ön koltuğunda şehir turu atmış ve birkaç barı ziyaret etmişti. Kupayı kaldıran ilk 'scouser' olan Thompson bunu daha özel bir deneyime çevirmek istemiş ve bu küçük macera nesilden nesile aktarılan bir hikayeye dönüşmüştü.

Kupanın sıradışı yolculuğunu Thompson'dan dinleyelim:
"Hep ellerimdeydi ve güvendeydi. Kupayı Falcon'a (yerel bir bar) götürmeyi hep planlıyordum. Bu olay bir efsaneye dönüştü. Gittiğim yerlerde bana, 'bu bir şehir efsanesi mi, yoksa gerçekten kupayı bara götürdün mü?' diye soruyorlar. Evet, götürdüm."
"Şampiyonluk kutlamalarından sonra kupayı büyük bir çantaya koyup Ford Capri marka arabamın arkasına attım, korkunç bir arabaydı, ve Falcon'a götürdüm."
1981'deki finalin üstünden çok sular aktı ve özellikle son dönemde iki takım arasındaki dengeler dramatik bir şekilde değişti. Liverpool'a karşı oynadığı ilk üç maçı kaybeden Real Madrid rakibine beş maçtır yenilmiyor ve bu mücadelelerin dördünü kazandı. Bunlar içinde en önemlisi ise hiç kuşkusuz 2018'de Kiev'de oynanan Şampiyonlar Ligi finaliydi. Liverpool taraftarlarının büyük bölümü 1981'deki zaferin hatıralarına sahip olamayacak kadar genç. Onların tek isteği 2018'deki finalin yarım kalan hesabını kapatmak.
Sergio Ramos'un pervasız faulü sonucunda omzu çıkan Mohamed Salah o finalde sadece 30 dakika sahada kalabilmişti. Mısırlı yıldızın yokluğunda Real Madrid'e direnemeyen Liverpool, kaleci Loris Karius'un hatalarıyla hafızalara kazınan maçı 3-1 kaybetmişti. Bir futbolcunun kariyerinde çıkabileceği en önemli sahnelerden birine böyle acı verici şekilde veda etmek Salah'ın içini yıllardır kemiriyor olmalı. Bu nedenle Liverpool cephesinde en iddialı açıklamaları yapan kişinin o olması şaşırtıcı değil. Real Madrid eşleşmesinden bahsederken 'intikam' kelimesini kullanmaktan çekinmeyen Salah'ın bu yaklaşımı adeta iki ucu keskin bir bıçak. Ekstra motivasyon sahadaki performansının artmasını sağlayabilir, fakat işler istedikleri gibi gitmezse keskin sirke küpüne de zarar verebilir.
GettyImageÜstelik dört yıl önceki hayal kırıklığı Liverpool'u ateşleyen tek güç değil. Premier Lig'de çift haneli farkla geriye düştükleri şampiyonluk yarışını son haftaya, hatta son dakikalara kadar taşımalarına rağmen Manchester City'yi yine yerinden edemediler. Böylece; FA Cup ve Lig Kupası'nı kazanan Liverpool'un tarihteki ilk dörtlemeyi gerçekleştirme hayali son buldu. Jürgen Klopp basın toplantısında, ligi kaybetmenin bu final için ekstra bir hırs yarattığını söyledi. Manchester City'yi kupanın dışına iten takımı yenerek şampiyon olmak kulağa epey hoş geliyor.
Fakat karşılarında yıkılmayan, pes etmeyen, inatçı ve karakterli bir rakip var. Bu sezon Şampiyonlar Ligi'nde mucizevi geri dönüşlere imza atan Real Madrid'de bu sıradışı hikayenin başrolünü Karim Benzema üstleniyor. Kiev'deki finalde perdeyi açan golü atan Benzema aradan geçen sürede takım için çok daha önemli bir figüre dönüştü. Cristiano Ronaldo'nun ayrılığı sonrasında liderlik rolünü üstlenen Fransız yıldız, 34 yaşında olmasına rağmen kariyerinin en iyi sezonunu geçiriyor ve Ballon d'Or'un favorisi olarak gösteriliyor. Gözler daha çok Salah'ın üstünde olacak, ama finalin kaderini belirleyecek eşleşme Benzema ile Virgil Van Dijk arasında.
Şampiyonlar Ligi ya da eski adıyla Şampiyon Kulüpler Kupası şu ana kadar toplam 66 kez oynandı ve finallerin 19'unda kupa ya Real Madrid'e, ya Liverpool'a gitti. Bir başka deyişle; tarihteki tüm Şampiyonlar Ligi kupalarının %29'u sadece bu iki takımın müzesinde yer alıyor. Elbette bu istatistikte aslan payı 13 şampiyonlukla açık ara liderlik koltuğunda oturan Real Madrid'in. İkinci sırada yedi kupalı Milan var, üçüncülüğü ise altışar şampiyonlukla Bayern Münih ve Liverpool paylaşıyor. Sonuç ne olursa olsun, bu iki dev takım futbolseverlere adına yakışır bir final izletecek. Şampiyonlar Ligi denince akla ilk gelen kulüpler olan Liverpool ve Real Madrid, yıllar içinde defalarca tozunu attıkları bu sahnede aralarındaki eşitliği bozmak adına üçüncü kez tangoya çıkacak.




