Son dönemde Portekizli teknik direktörler yurt dışında İngiltere başta olmak üzere, İtalya, Rusya, Çin, Brezilya gibi ülkelerde görev alıp başarılı oluyorlar. Ülkenin en büyük üç takımı olan Sporting CP, Benfica ve Porto’nun başında da üç Portekizli var: Ruben Amorim, Jorge Jesus ve Sergio Conceiçao.
Sporting ve Benfica Şampiyonlar Ligi’nde son 16 turuna kalırken , Porto tur şansını son maça bırakmış ve grubunu üçüncü tamamlayarak Avrupa Ligi play-off turuna kalmıştı.
Portekiz’in son dönemki teknik direktör ihracatına Türkiye’den Beşiktaş da eklendi. Şampiyonlar Ligi ve Süper Lig'de aldığı üst üste kötü sonuçlardan sonra Sergen Yalçın'ın görevden ayrılmasıyla boşalan teknik direktörlük koltuğuna Estoril Praia’nın 45 yaşındaki antrenörü Bruno Pinheiro getirildi.
Beşiktaş’ın yeni teknik direktörü Pinheiro, Türkiye’de spor basınında ve sosyal medyada ismi geçtiğimiz hafta gündeme düşene kadar duyulmuş biri değildi. Esasında duyulmaması da oldukça normal. Çünkü Estoril, Portekiz İkinci Ligi'nden Birinci Lig'e henüz bu sezon yükselmiş bir takım. Estoril, geçen sezon İkinci Lig'i 34 maç sonunda topladığı 70 puanla ilk sırada tamamlamış ve yeni adıyla Liga Bwin’e yükselmişti. Ayrıca Portekiz Kupası yarı finalinde Benfica’ya elenmişti.
Bu sezon ise Liga Bwin'de, 14 maçta sadece iki mağlubiyet alıp topladıkları 24 puan ile altıncı sıradalar ve bu sonuç Portekiz spor otoriteleri tarafından gayet başarılı bulunuyor.
İkinci Lig'den bir üste lige çıkıp başarılı olan birçok takım izledik bugüne kadar. Ancak Pinherio, Estoril ile çok sınırlı bir bütçe ve sadece 24 yaş ortalaması olan bir takımla bu başarıyı elde etti.
Geçtiğimiz sezon İkinci Lig'de şampiyon olan takımın en önemli parçası ve ligin en değerli oyuncusu olan Miguel Crespo, yaz ayında Fenerbahçe’ye transfer olmuştu. Böylelikle bu mütevazi takımın en değerli oyuncusu ile teknik direktörü Türkiye’nin en önemli kulüplerinden ikisinde kariyerlerini sürdürecekler.
Nasıl bir oyun tarzı var?
Pinheiro, oyunu ele alış bakımından ise Türkiye’nin ortalama teknik direktörlerine çok benzemiyor. Organizasyon, geometri, üçgenler, taktik tekrar gibi kavramları hemen hemen her maç sonu basın toplantılarında dile getiriyor.
Beşiktaş'ın oyuncularını fizikî açıdan en üst düzeyde tutan ve kendi oyun anlayışını ısrarla sahada görmek isteyen bir teknik direktörle anlaştığını söylersek fazla iddialı bir söylemde bulunmuş olmayız. Özellikle bek oyuncularının fazlaca hücumda olduğu ve orta sahanın daha direkt geçildiği bir Beşiktaş izlememiz olası. Miralem Pjanic’in varlığıyla geriden daha çok pas alışverişiyle oyunun kurulduğu bir düzenden ziyade, topu daha hızlı rakip sahaya ulaştırma çabasının olması kuvvetle muhtemel.
Pinheiro'nun özellikle iletişim noktasında genç oyuncularla kurduğu bağ, Estoril’de son derece önemliydi. Serdar Saatçı, Rıdvan Yılmaz, Ersin Destanoğlu, Kartal Kayra Yılmaz gibi genç oyuncuların daha çok süre alacakları ve kendilerini geliştirecekleri bir dönem olması için de hazır bir zemin olacaktır. Keza Beşiktaş, son 12 haftalık dilimde tarihinin en kötü saha sonuçlarına imza atmış durumda.
Pinheiro'nun basınla olan diyaloğu da en az genç oyuncularla olduğu kadar iyi. Portekiz spor basını, transfer gündeme düştüğünden beri Beşiktaş’ın bir hayli iyi bir iş çıkardığını manşetlerine taşıdı.
Sergen Yalçın gibi bir efsanenin ardından farklı bir bakış açısıyla yoluna devam edecek olan Beşiktaş yönetimi, esasında kendisi açısından riskli ama belki de günümüz maddi koşullarında anlaşılabilir bir teknik direktör tercihi yaptı. Bu hamle tutarsa rol model alınabilecek bir örnek olabilir. Ama aynı zamanda yönetimin nasıl böyle bir tercih yaptığı acımasızca eleştirilebilir de. Hepsini zaman ve ülkenin futbol iklimi gösterecek.