Nestor El Maestro Goztepe Head CoachAA

ANALİZ | Nestor El Maestro'nun Göztepe'si

14 yıllık uzun bir aranın ardından 2017-18 sezonunda Süper Lig’e geri dönen Göztepe, birinci kademedeki üst üste beşinci sezonunu geçiriyor ve bu kez öncekilerden daha kalıcı olmayı başarmış gözüküyor. Nitekim 1959-1977 yılları arasında 1. Lig’de mücadele eden ve bu dönemde Avrupa kupalarında yarı final oynayan ilk Türk takımı olma başarısını da gösteren İzmir temsilcisi, tekrar üst lige yükseldiği sonraki dört ayrı dönemde en fazla iki sezon boyunca konumunu koruyabilmişti.

Süper Lig’deki ilk sezonunda tecrübeli ve kariyerli oyuncuların fazlaca yer aldığı nispeten masraflı bir kadro yapılanmasına giden sarı-kırmızılı ekip, o sezonu Tamer Tuna yönetiminde altıncı sırada bitirdi. Sonraki üç sezon ise Göztepe’nin gerek antrenör tercihleri gerekse oyuncu grubu açısından istikrarı yakalamakta zorlandığı bir dönem olarak takip etti. Bu dönemin en öne çıkan özelliği, kulübün hem antrenör hem de oyuncu tercihlerinde daha genç isimlere yönelmesi; hazır olanı satın alarak büyümeye çalışan bir kimlikten uzaklaşarak öncelikle kendi değerlerini yetiştirmeye çabalayan bir şiar edinmiş gibi görünmesi oldu. 

Yüksek bir sermaye ortaya koyarak işe başlayan kulüp sahiplerinin ikinci aşamada daha sürdürülebilir bir organizasyon oluşturma arayışına girmeleri, Avrupa’da da örneklerine sık rastlanan bir özellik olarak karşımıza çıkıyor. Birinci sezondan beşinci sezona, kadro kalitesi sanki her geçen yılda biraz daha gerileyen, son iki ayını küme düşme hattında geçiren; ama bununla beraber ligin en genç takımlarından biri hâline de gelen Göztepe’yi 38 yaşındaki Nestor El Maestro’yla buluşturan süreç, kısaca böyle açıklanabilir gibi duruyor.

Nestor El Maestro Sturm Graz Head CoachGetty Images

2000’lerin başından bu yana Avrupa’nın çeşitli kulüplerinde genç takımlarda görev alan tuhaf isimli El Maestro’nun ilk birinci adamlık deneyimi, 2017 yılında Slovakya’nın Spartak Trnava takımında olmuş. O sezonun sonunda Spartak’a ilk Slovakya şampiyonluğunu kazandıran El Maestro’ya dair ilk bilgilerin muhtemelen tamamına da 2018 baharında Slovak gazeteci Lukas Vrablik’e verdiği röportaj vasıtasıyla ulaşıyoruz. [1]

Saçlarının olmaması ve saha kenarındaki heyecanlı görüntüsü sebebiyle taraftarlar tarafından Pep Guardiola’ya benzetildiği anlatılan genç antrenör, bu karşılaştırmayı reddederek şöyle bir açıklamada bulunuyor: “Tamamen farklı stilde bir futbol oynuyoruz. Onun takımları topa sahip olarak oyunu kontrol etmeyi seviyor, biz ise daha ziyade topsuz oyunda kontrol etmeye odaklanıyoruz.”

Ünal Karaman’ın erken ayrılığı sonrası Göztepe ile ilk maçına dördüncü haftada Başakşehir karşısında çıkan ve 2-1’lik galibiyet ile iyi bir başlangıç yapan El Maestro, sonraki haftalarda kötü bir grafik sergiledi. Biri Altay’a, diğeri doğrudan rakip sayılabilecek Giresunspor’a karşı olmak üzere dört maç üst üste sahadan mağlup ayrılan Göztepe, küme düşme hattına geriledi. Dokuzuncu haftadaki Kasımpaşa maçı ise iki yönden kritik bir dönemeç oldu. İlki, Göztepe’nin mağlubiyet serisine son vererek ve üstelik ikinci yarıda attığı gollerle geriden gelerek kazanması; ikincisi, üçlü savunmaya geçen takımın çok daha direkt ve birebir mücadeleden kaçınmayan, dolayısıyla da El Maestro’nun iki buçuk yıl önceki röportajda tarif ettiği türden bir karaktere net biçimde bürünmeye başlaması idi.

Göztepe, sonraki dört maçında iki beraberlik ve iki mağlubiyet alırken berabere kaldığı maçların ikisinde de ikinci yarıda attığı gollerle geriden geldi; Trabzonspor’a karşı 1-0 kaybederken veya Yalçın Kayan’ın ilk yarının sonunda kırmızı kart gördüğü ana dek Konyaspor karşısında gösterdiği performansla tribünlerin takdirini elde etti. Sonuçlar henüz tam olarak istenilen seviyede olmasa da, El Maestro’nun 10 maçlık döneminin özellikle ikinci periyodunda olumlu anlamda bir ivmelenme olduğundan bahsedilebilir. Kaptan Halil Akbunar’ın Fenerbahçe maçı öncesi yaptığı açıklamalarda, “Pozisyonlara girmesek sıkıntımız var diyeceğim ama pozisyon da buluyoruz. Bu şanssızlığı kıracağımıza inanıyorum, hep böyle gitmeyecek,” ifadelerini kullanması, takım içindeki hissiyatın yine bu doğrultuda olduğunu düşündürüyor.

Goztepe Stats

Bununla beraber Göztepe’nin oyun stilindeki değişimi, spor istatistikleri şirketi Opta’nın sağladığı gelişmiş veriler aracılığıyla başka bir düzlemde değerlendirmek de mümkün olabilir. Örneğin buna göre Opta’nın “akan oyunda (İng. open play) rakip takımın kalesinden 40 metre veya daha yakında mesafede başlayan sekans” olarak tanımladığı ön alanda top kazanma (İng. high turnover) istatistiğinde [2], Göztepe’nin üçlü savunmaya geçtiği dönemden bu yana açık bir biçimde lig ortalamasının üzerinde seyrettiği görülüyor. [3] 

13. hafta geride kalırken Süper Lig’deki takımların maç başına ön alanda top kazanma ortalaması 7,23 olarak hesaplanmıştı. Göztepe ise son beş haftadır bu veride 11’in altına düşmüyor ve ligin geri kalanına kıyasla son derece özgün, fiziksel bileşeni yüksek bir futbol ortaya koyan [4]; ön alanda top kazanma istatistiğinde ligin lideri konumundaki Altay’ın 11,53 olan ortalamasının da üzerinde, 11,8’lik bir ortalama tutturmuş bulunuyor. El Maestro’nun ekibi, son dönemdeki oyun stili değişimiyle bu istatistikte ligin dördüncü sırasına kadar yükseldi.

Diğer yandan Göztepe’nin rakip kaleye hızla gitmeyi hedefleyen oyun arayışının [5] yansımaları maç başına uzun pas kullanımı ve pas isabet yüzdelerinde de kendini gösterdi. Göztepe üçlü savunmayla çıktığı son beş maçın tamamında %80’in altında pas isabet yüzdesinde kaldı; istisna olarak kabul edilebilecek Altay maçı dışarıda tutulduğunda %10,8 ortalamasında seyreden uzun pasların toplam pas sayısına oranı, son beş maçta %15,6’ya çıktı. En kabaca biçimde ifade etmek gerekirse, sahadaki bu yeni geometrinin daha fazla risk almaya ve korakor mücadeleye olanak tanıdığı söylenebilir.

Goztepe Stats

Yine de El Maestro’nun ekibinin gözle görülür biçimdeki iki temel eksikliği, son vuruş ve teknik beceri olarak öne çıkıyor. Bu durum, öncelikle belli bir oyun felsefesinin yerleştirilmek istenmesi ve oyuncu tercihlerinin bu doğrultuda yapılmış olmasıyla da bir parça açıklanabilir. Örneğin teknik becerilerinden ziyade dinamizmiyle fark yaratan Yalçın Kayan’ın çeşitli mevkilerde ve sık biçimde süre almış olması, El Maestro’nun stiline uyumuyla ilişkili gözüküyor. Üçlü savunmanın ilk dönemlerinde Berkan Emir’in yerine Burekovic’in tercih edilmesi veya ilk 11’de Tijanic’e bir türlü yer açılamaması, muhtemel ki teknik becerisi yüksek oyuncuyu dahil ederken takım kimliğini de muhafaza edebilmeye verilen önemden kaynaklanıyor.

Göztepe’nin 3-4-2-1 şeklinde ifade edilebilecek yeni diziliminde oyuncu rollerinin haftalar ilerledikçe daha netlik kazandığından bahsedilebilir. Bundan sonraki dokunuşlar ön üçlüde ve belki de iki bekten birinin kanat oyuncularından seçilmesiyle gerçekleşecek gibi duruyor. Geçtiğimiz hafta oynanan Kayserispor maçının 15 dakikalık kısmında Baku’nun sağ kanat beki olarak tercih edilmesi, bu açıdan bakıldığında sanki gelecek yeni denemelerin habercisiydi. El Maestro’nun bu oyun kimliğini koruması ama yaratıcılığı yüksek en azından bir oyuncuyu daha ilk 11’e monte edebilmesiyle Halil Akbunar’ın sözünü ettiği şanssızlığın kırılması çok uzak olmayan bir zamanda gerçekleşebilir.

Referanslar

[1] https://www.theguardian.com/football/blog/2018/apr/29/nestor-el-maestro-serbia-spartak-trnava

[2] https://www.skysports.com/football/news/11661/11802620/premier-league-club-styles-revealed-in-advanced-opta-stats

[3] https://docs.google.com/spreadsheets/d/141aqDPxi9UewBEFeCDvHGYiv70E8ZmMM8n3gJ3m20W8/edit?usp=sharing

[4] https://twitter.com/AltaySporKulubu/status/1460598371442376707

[5] https://twitter.com/OptaAnalyst/status/1461703870002966538/photo/1

Reklam