Jurgen Klopp masks LiverpoolGetty Images

EDİTÖR YORUMLARI | Futbolcu olsaydınız hangi teknik direktörle çalışmak isterdiniz?

  • Jose MourinhoGetty

    Samet Çayır'ın seçimi: Jose Mourinho

    Futbol sadece saha içindeki bir gösteri olsaydı kesinlikle Pep Guardiola derdim, ama genel perspektifte düşüneceğim ve bu yüzden Jose Mourinho diyeceğim.

    Mourinho'nun Tottenham'a imza attığı gün, idman sahasının kafesinde yemek yiyen oyuncular, "Sky bile bizden bahsediyor" diyordu. İşte mesele tam olarak bu: Göz önünde olmak.

    Saha dışında ne kadar agresif görünürse görünsün Mourinho'nun oyuncuların çoğuyla ilişkisinin iyi olduğu bilinir. Detaycı ve yakından ilgilenen biri. 
    Dünyanın en iyi antrenörü olmakla en büyük antrenörü olmak arasında fark vardır. Bana göre modern futbol döneminin en iyisi Pep Guardiola. Fakat en büyüğü Jose Mourinho.

    Evet taktiksel anlamda "dönemi geçmiş" olarak nitelendiriliyor ve bu pek yanlış bir saptama değil, fakat o her zaman manşette olacak. Bunu da geçmişte yakaladığı başarıları ve zekâsıyla başardı.

    Bu yüzden onunla çalışabilmek, dünyanın en keyifli işlerinden biri olabilirdi.

  • Reklam
  • Sir Alex Ferguson Manchester United 2012/13Getty Images

    Burak Özdemir'in seçimi: Alex Ferguson

    Bu sorunun cevabı bence futbolculuk kariyerinin dönemine göre değişkenlik gösterebilir.

    Bir futbolcu için ilk çıkışını yaptığı dönemde çalışmak isteyeceği teknik direktörle olgunluk dönemini yaşadığı dönemde çalışmak isteyeceği teknik direktör birbirinden farklı olabilir.

    Benim bu soruya yanıtım ise Manchester United'da adını tarihe altın harflerle yazdıran Sir Alex Ferguson olur. İskoç menajerin bir futbolcudan en iyi verimin nasıl alınacağını en iyi bilen teknik direktör olduğunu düşünüyorum. 

    Takıma sürekli yeni genç yetenekler kazandırma çabasının yanında, futbolunun son dönemindeki isimlerin nasıl değerlendirmesi gerektiğini de iyi biliyordu. Buna en iyi örnek olarak Paul Scholes gösterilebilir. Futbolu bırakan bir oyuncuyu tekrar sahalara döndürerek, ondan yine en iyi verimi almıştı.

    İngiliz futbolunun bir dönemine yön veren biriyle çalışmak gerçekten muazzam bir ayrıcalık olurdu. 

  • Jurgen Klopp Liverpool 2020-21Getty

    Onur Özgen'in seçimi: Jürgen Klopp

    Hangi işi yaparsam yapayım, bir yöneticinin altında çalışacaksam, beni hem geliştirecek hem de fazla sıkmayacak bir yöneticiyle birlikte çalışmak isterdim.

    Bunun futboldaki karşılığını düşündüğümde de aklıma ilk olarak Jürgen Klopp geliyor. Liverpool'a hemen hiçbir futbolcu kendi mevkisinin en iyisi olarak gelmedi, ama Klopp ile çalışmaya başladıktan sonra onlarca futbolcu en iyilerden biri olarak kabul edilmeye başlandı.  

    Öte yandan Klopp'un oyuncularıyla kurduğu ilişki de onları yoran değil, aksine besleyen türden bir ilişki gibi görünüyor. 

    Klopp'un en büyük rakibi olan Pep Guardiola'nın ise bu anlamda çok daha yorucu olduğunu düşünüyorum. Bir mükemmelliyetçi olarak oyuncularından talepleri çok daha fazla. Bu bir yandan onları geliştiren bir şey olduğu için olumsuz bir şey olarak nitelenmeyebilir, hele ki onunla aynı karakterdeki biri için. 

    Ama benim gibi özgürlüğüne ve rahatına hayli düşkün biri için muhtemelen fazla yıpratıcı olurdu ve yalnızca birkaç ay içinde kadro dışı bırakılırdım.

    Denge ve uyum. Klopp bu açıdan ideal antrenör gibi görünüyor. 

  • ENJOYED THIS STORY?

    Add GOAL.com as a preferred source on Google to see more of our reporting

  • Carlo Ancelotti EvertonGetty Images

    Kutay Ersöz'ün seçimi: Carlo Ancelotti

    Hemen hemen herkes iş hayatında benzer bir "müdür" veya "patron" profiliyle çalışmak ister. Âdil, çalışanlarının arkasında duran, onları motive eden ve geliştiren.. Kendimizi futbolcularla empati kurarken bulduğumuz anlarda da böyle teknik direktörlerlerin çok değerli olduğunu düşünürüz.

    Bu profile en uygun isimler Jose Mourinho ve Diego Simeone. Onların oyuncularıyla ilişkisi kıskanılacak seviyede. Böyle bir teknik direktörle çalışmak isterdim. Düzeltiyorum; böyle bir müdürle.

    Fakat bu soruda futbolcuyuz değil mi? Bize müdür değil, bizi oynatacak bir teknik direktör lâzım! Peki acaba hangi mevkide oynuyoruz? Eğer Marco Materazzi veya Diego Godin gibi bir stopersem ben de bu iki isimden birini tercih ederdim. Fakat arkadaş arasında oynadığım gibi hücuma yakınsam, kusura bakmayın işim olmaz! Futbol sahasındaki süremi kalenin önüne park edilmiş otobüsün bir parçası olarak geçirmeye niyetim yok. Hele ki Şampiyonlar Ligi maçlarını topun arkasında bekleyerek oynayacaksam tadım çok kaçar.

    Öyleyse her zaman hücumu düşünen, rakip sahada oynamayı seven, âdil, disiplinli ve oyuncularını geliştirmeyi seven bir teknik direktör bulmalıyım. Pep Guardiola? O da çok fazla talepte bulunabiliyor! Futbolda devrim yapacak diye o devrimin askeri olamam. Bir anda beni santrfordan sağ beke falan alabilir. Veya sol açıktan ön liberoya. Başa gelen çekilir ama bunun için hevesli değilim.

    Alex Ferguson bu tanıma uyuyor. Bir-iki istisna dışında çalıştığı her oyuncudan verim alabildiğine göre, beni de değerlendirebilirdi. Fakat yine bir sorun var! Bu sefer de tüm kariyerimi Manchester United’da geçirmem gerekecek. Kız arkadaşımın Manchester hayatından sıkıldığı dönemde şehirden ayrıldığımızda, kendime yeni bir teknik direktör bulmak zorunda kalacağım. Yani Ferguson ile Ziya Doğan-Ayman Abdelaziz arasındaki bağ gibi bir ilişki kuramayacağız. Bunun için United’a koşulsuz sadakat duymalıyım. Bu da biraz zor.

    Jürgen Klopp? Oyuncularını geliştiriyor, hücumu seviyor, bağ kurduğu insanları yanından ayırmıyor. Disiplinli, ama aynı zamanda eğlenceli. Neden olmasın? Fakat hayır. Klopp’un da çöküntüleri çekilmiyor. Borussia Dortmund’daki son sezonu ve bu sezonki Liverpool. Üstelik Shinji Kagawa, Nuri Şahin, Mario Götze gibi örnekler de var. Ondan sonra aynı performansı devam ettirmek de zor oluyor.

    Ve işte aradığım adam! Carlo Ancelotti! Dünyanın en iyisi mi? Bence değil. Fakat ben dünyanın en iyisini aramıyorum.  Pragmatik, başarılı, oyuncularıyla iyi geçinen bir teknik direktör istiyorum. Şampiyonlar Ligi’ni kazanalım ve basın toplantısında kafasından aşağı şampanya dökelim. Milano, Madrid, Münih, Liverpool; şehir şehir gezelim. Gerektiğinde hücum oynayalım, gerektiğinde kontraya çıkalım. Her şeyi yapalım, her şeyi kazanalım.

    Seninleyim Carlo! Götür beni gittiğin yere.

  • Quique Setien FC Barcelona 14-01-2020Imago Images

    Uğur Aktan'ın seçimi: Quique Setien

    Futbolcu olsaydım en büyük kâbusum kesinlikle kimin hangi bölgede kaç pas hatası yaptığıyla ilgilenmeyip, istatistiği kağıdını eline aldığında gözü direkt koşu mesafelerini arayan hocalarla çalışmak olurdu. 

    Oyunu tamamen olmasa da büyük oranda koşmak gibi fiziksel detaylarla yorumlayan bu hocalarla çalışmaktan keyif alacağımı sanmıyorum ve keyif almayacağım bir işte başarılı olabileceğime de inanmıyorum. 

    Öte yandan maç boyunca ordan oraya koşup rakip takımın ayağındaki topu kovalamak da bana göre değil. Tabiî ki pozisyon, maç ve skor onu gerektiriyorsa bundan kaçınacak değilim, ama her on pozisyonun yedisinde topun benim takımımda olmasını isterim.

    Diego Simeone'ye, "Atletico'yu bu duruma senden başka kimsenin getiremeyeceğini kabul ediyorum, ama oynattığın futbolu sevmiyorum" diyebilecek kadar topa sahip olmaya tutkuyla bağlı olan Quique Setien her ne kadar Barcelona seviyesine kadar çıksa da asıl başarısını daha küçük takımlarda yakalamıştı. 

    Düşük bütçeli takımlara devasa bütçeli takımlarının oynadığı futbolu oynatma hayali kurduran Setien'in oyuncusu olsam günün sonunda maçı kaybetsek bile sahada geçirdiğim zamandan keyif alacağıma eminim. Zaten Pep Guardiola'nın büyük bir stres yönetimi gerektiren birinci sınıf takımlarında oynamaktansa Setien'in Kanarya Adaları'nda ligde kalma hedefiyle sezonu açan Las Palmas'ı gibi bir takımda oynamak çok daha cazip görünüyor.

    "Çocukken sokağa futbol oynamaya çıktığınızda, ne kadar iyi veya kötü olursanız olun, sevdiğiniz şey topa sahip olmak, topa dokunmaktır. Önemli olan budur" diyerek, oyuna dair bakış açısını en yalın şekilde özetleyen Setien ile eminim ki harika bir uyum yakalayıp, çok başarılı bir dönem geçirirdik. 

  • Marcelo Bielsa Leeds United 2019-20Getty

    Emre Sarıkuş'un seçimi: Marcelo Bielsa

    Bir futbolcu olsaydım kesinlikle Marcelo Bielsa ile çalışmak isterdim. 

    “Mümkün olan zaten yapıldı, biz mümkün olmayanı yapıyoruz” sözü onunla neden çalışmak istediğimi belki de en iyi özetleyen cümle.

    İdealizmi, kaybetmeme endeksli "modern futbol" dünyasında karşılık görmüyor ve bu sürdürülemez bir mükemmeliyetçilik olarak kabul ediliyor. Sürdürülemez tarafı; yüksek tempoyla, aynı devamlılıkla, estetiği akışkanlık ve çabuklukla harmanlamış bir oyunla kazanabilme çabası. Bu bir yolculuk, bir arayış, her sezon yeni bir umut.

    Onu oyunun içinde tutan ve farklı kılan da bu. Bielsa, hayatı boyunca sahada oynatmamaktan, kaybetmemekten değil, oynamaktan hatta çoğu kez kaybetme pahasına tutkuyla oynamaktan bahsetti.

    Çok sevdiğim bir film olan "Gözlerindeki Sır"daki o meşhur bar sahnesini unutamam. Tutku üzerine şöyle bir diyalog geçiyordu:

    - "Racing" (yarış) nedir senin için?

    - Tutkudur. 

    - Dokuz yıldır şampiyon olmasa bile mi? 

    - Tutku, tutkudur. 

    - Gördün mü Benjamin? Bir erkek her şeyini değiştirebilir. Ama tutkularını değiştiremez. 

    Bielsa'da oyunculara geçebilen bu tutku var. Ve bu, belki de onun en düz oyuncudan bile maksimum verim almasını sağlıyor. Ben de futbolcu olsaydım, muhtemelen sıradan bir futbolcu olurdum, ama onun bu tutkusu ve idealizmi sayesinde yapmamın mümkün gözükmediği şeyleri de nasıl yapacağımı görebilirdim.

    Stuart Dallas'a ya da Patrick Bamford'a bakınca bunu çok net görebiliyorum.

  • Necla Gungor Turkey Woman National Team CoachAA

    İdil Erin'in seçimi: Necla Güngör

    A Millî Kadın Futbol Takımı'nın ilk kadın teknik direktörü Necla Güngör. Ersun Yanal'ın Ankaragücü yıllarında girdiği macera, sonradan meslek hayatına dönüşmüş. Yirmi seneyi aşkındır bu sektörün içinde ve Türk kadın futbolunda hikayenin yazarı olmak istediğini söylüyor.

    Güngör, oyuncular tarafından sevilen bir antrenör olmakla beraber otoriter bir karaktere sahip. Yanal'ın çalıştırdığı bazı takımlarda teknik ekipte yer alan Güngör, sonraki nesiller için örnek bir çalıştırıcı.

    Türkiye'de henüz en parlak günlerini geçirmeyen kadın futbolunun ona ihtiyacı var. Şayet bir futbolcu olsaydım öğrenmeyi ve öğretmeyi seven, oyuncularını motive etmeyi bilen, ancak disiplini de elden bırakmayan ve tabiî ki inatçılığıyla başarının kapısını zorlayan, bu sebeple de bana ilham verebilecek bir antrenörle çalışmak isterdim.

    Tüm oklar onu gösteriyor!

0