YORUM | Onur Özgen@ozgenonur
Kazanan takımın kadrosunun asla bozulmaması gerektiği, Türk futbolunda en sık söylenen yalanlardandır. Neden bozulmasın? Kazanırken yanlış giden şeyler olamaz mı? Ya da çok doğru şeyler yapıp, puan kaybetmenin de mümkün olması gibi.
Şenol Güneş de Osmanlıspor maçındaki oyunda bir sorun görmemiş olsa gerek ki, Sivasspor karşısına da aynı onbirle çıktı. Ama Kayserispor maçında bir sorun görmüştü ki, bir sonraki hafta Oğuzhan Özyakup – Tolgay Arslan ikilisinden vazgeçip, Atiba Hutchinson – Gary Medel merkezine dönmüş, ayrıca Cenk Tosun’un yerine de Alvaro Negredo’yu onbire almıştı.
Gördüğü sorunu da Kayserispor maçının ardından kendisi söylemişti aslında: “Daha fazla pozisyon bulmamız lazım. Bu maçta iyi orta yapamadık.” Yani Güneş kendi ağzıyla, takımın pozisyona girmek için “iyi orta” yapmak zorunda olduğunu söylemiş ve bir hafta sonra buna uygun bir onbire dönmüştü.
Öyle ya, bütün hücum planını kenar ortalarına göre kurgulamış bir takımın artık Oğuzhan ve Tolgay gibi yaratıcı merkez orta sahalara değil, ortalardan seken sahipsiz topları toplayıp, takıma atak sürekliliği kazandıran orta saha oyuncularına ihtiyacı vardı: Yani Atiba ve Medel’e.
Bu ikilinin en önemli avantajı ise, rakip ceza sahasına daha fazla sayıda oyuncu girişini sağlaması olmuştu. Osmanlıspor maçının sonucunun diğer maçlardan farklı olmasını sağlayan en önemli etken de buydu.
Sivasspor maçında da aynı tablo vardı. Maçın Sivasspor’un ceza sahası içinde ve önünde oynandığını Sivasspor’lu futbolcuların kale önündeki çamura bulanmış formalarından anlayabilirdiniz.


Fakat Beşiktaş rakip yarı alandaki bu etkinliğini, yine sadece ortalara bağlı olan tek yönlü hücumlarıyla heba etti. Duran toplarda yakaladığı karambollerle net pozisyonlar yakalasa da golü Gökhan Gönül ve Anderson Talisca’nın merkezden geliştirdiği hızlı hücumdan kazanılan penaltı atışıyla buldu.
Ama ardından yine pozisyon umudunu kenar ortalarına bağlamaya devam etti. Üstelik bu ortaları da o kadar yavaş yaptı ki, Ricardo Quaresma’nın orta yapmadan önce mutlaka topu birkaç defa dürtme hastalığı, bu yüzden ceza sahasında sürekli yeniden pozisyon almak zorunda kalan Alvaro Negredo’yu sonunda isyan ettirdi. Ama sonucunda değişen sadece kendisi oldu, oyun şekli aynen devam etti.
Halbuki takım ikinci yarıda da en organize pozisyonlarını merkezden geliştirdiği hücumlarla buldu. 52’de Medel’in savunmanın arkasına attığı pasla Talisca pozisyona girdi. 56’da yine Medel, Babel, Cenk iş birliğiyle geliştirilen bir diğer hücum da merkezdendi. Ama hepsi bu. Maçın geri kalanı gelişi güzel yapılmış ortalardan ibaret. Bu maçta 49 ortayla sezonun rekoru da kırıldı. Peki sonuç? Bir penaltı golü.
Beşiktaş orta obezitesi bir takım oldu. Modern futbolda bu bir hastalıktır. Ve bu hastalık Beşiktaş’ta yanlış teşhis ve tedavi yöntemleriyle o kadar ilerledi ki, artık hasta ölmek üzere. Ya bir an önce neşter vurulup takımın içine giren orta virüsü yok edilecek ya da beş yıl boyunca emek verilen bu takım, daha gerçekleştireceği birçok şey varken, vakitsiz ölecek.




