RÜZGÂR GİBİ GEÇENLER | Beşiktaş'ın Alman golcüsü Stefan Kuntz

Türkiye’deki ilk günlerinde, Almanya’ya göre bazı farklılıklar olduğunu hızlı bir şekilde gözlemledi ve kendisini utandırdığını söylediği bir anı yaşadı. 

Kuntz, "Bazı unutulmaz anlarım var, ama onları paylaşamayacağım. Bunu belki daha önce anlatmışımdır. 

“Beşiktaş’tayken ilk antrenmanımı yaptıktan sonra duşa girdim. Alışkın olduğumuz üzere tabii ki duş alırken çıplaktım. 

“Ama sonra baktım ki, takım arkadaşlarımızın hepsi iç çamaşırıyla duş alıyordu. Ben şaşırdım. Kaptan olarak Rıza geldi ve bana net ve nazikçe söyledi. 'Biz inanışımız üzere bu şekilde duş alıyoruz. Senin inanışın farklı olabilir. Seni ayıplamıyoruz, ama biz de böyle duş alıyoruz. Kimse kimseden alınmasın' diyerek durumu anlattı. 

“Ben 'Eyvah çok büyük bir hata yaptım' diye düşünmüştüm, ama onların bu yaklaşımı; diğer kültürlere, farklı düşüncelere ne kadar açık olduklarını gösterdi. 

“Oluşan durumdan dolayı çok utanmıştım” diyerek uyum sürecinden bahsetti.

Alman golcü, Türkiye’deki uyum sürecine çok çabuk adapte oldu ve bu adaptasyon sürecinde tabii ki oonun da uyumlu olmasının büyük bir etkisi vardı. 

Kuntz, Süper Lig kariyerine Kayserispor maçıyla başladı ve ilk maçında bir asist yaptığında, herkes onun ileriye dönük neler yapabileceğinin farkına varmıştı. 

Daha sonra, takımına katkı vermek için 4 maç beklemek zorunda kaldı ve İstanbulspor karşısında 1 gol 1 asist yaptı. 

Ve bu karşılaşmanın ardından, her şey Alman santrfor için fazlasıyla değişti. 

Alman futbolcu, artık Türkiye’deki sisteme tam anlamıyla uyum sağlamak için her şeyi öğrenmek istiyordu. 

Bu yüzden, bir gün o dönemde Beşiktaş forması giyen Alpay Özalan’ın yanına gitti ve “Alpay, rakibi sahada kızdırmak için en kötü ne söyleyebilirim?” diye sordu.

“Alpay, bana saha içerisinde ne söylemem gerektiğini öğretti, ancak o sırada Recep Çetin olaya kulak misafiri oldu 

“Ve ‘Hayır kesinlikle bunu söyleyemezsin, bu söylenmez. Sahada olsa bile söylenmez’ dedi. 

“Alpay da ‘Olsun, sahada rakibi kızdırmak için lazım olacak’ dedi. 

“Ama ben, o sözü hiçbir zaman kullanmadım.” 

Kuntz, sahada kazanmak için her şeyi deneyen bir oyuncu olsa da bazı yan yollara asla başvurmadı.

O, karakteri ve sahaya koyduğu özveriyle fark yaratıyor ve tam bir takım oyuncusu olduğunu her fırsatta gösteriyordu. 

Çalışkan, güleç, iş ahlakı yüksek ve oldukça pozitif birisi olduğu, o dönemde beraber forma giydiği takım arkadaşlarının ortak görüşüydü. 

Alman disiplinine sahip olan golcünün, oldukça iyi bir sol ayağının olması da onu rakiplerinden ayırıyordu. 

Kuntz, iyi özelliklerinin yanına bir de iyi futbolculuğunu eklediğinde artık herkesin beğenisini kazandı. 

Çünkü onu sevmemek için neredeyse hiçbir sebep yoktu. Hem saha içinde hem de saha dışında aranan bir insan olması, onun adının uzun yıllar geçse bile unutulmayacağı anlamına geliyordu. 

Zaten unutulmadı da...

Alman oyuncu, Beşiktaş formasını bir yıl giymesinin ardından sezon sonu geldiğinde ayrılmaya karar verdi.

Birçok güzel anı ve unutulmaz maçların ardından Türkiye kariyerini sadece bir yılda noktaladı ve yeniden ülkesine döndü.

O, toplamda 34 maçta forma giyerken takımına 11 gol 4 asist katkısında bulundu. 

Sadece futbolculuğuyla değil, kişiliğiyle de onu tanıyan herkesin yüzünde tatlı bir tebessüm bıraktı ve Türkiye’den “Rüzgâr gibi geçenler” kervanına katıldı. 

Alman teknik direktör, yıllar sonra Beşiktaş konusundaki pişmanlığını ise şöyle açıkladı: 

"Hayattaki en önemli pişmanlıklarımdan biri, Beşiktaş'ta bir sezon daha kalmamaktır"

Almanya’ya döndükten sonra Arminia Bielefeld, Bochum, Furpach ve Palatia Limbach gibi takımlarda oynadı ve futbol kariyerine nokta koydu. 

Ancak o, sadece bir sezon kaldığına pişman olduğu Türkiye'ye geri döndü.

Hem de Türkiye Milli Takımı'nın teknik direktörü olarak...