Beckham, Henry, Ibrahimovic ve MLS tarihinin en büyük 10 transferi

Her şeyi değiştiren adam.

Beckham olmadan, "Belirlenmiş Oyuncu" kuralı olmazdı ve "Belirlenmiş Oyuncu" kuralı olmadan bu listenin çoğu mümkün olmazdı. İngiliz ikonun LA Galaxy'ye katılma kararı Amerikan futbolunu sonsuza dek değiştirdi ve Inter Miami'nin sahibi olmasıyla bugün hala MLS'de önemli bir figür.

LA Galaxy, Beckham'ı transfer ederek MLS'nin Hollywood franchise'ı olarak yerini sağlamlaştırdı.

MLS'de geçirdiği süre boyunca, Beckham, iki MLS Kupası kazandı. Kendisi ve lig için bir sürü para kazandı ve belki de en önemlisi Amerlan futbolunda yeni bir yıldız çağını başlatan bir öncü oldu.

Beckham oyunu değiştirmiş olsa da, MLS'nin ilk küresel yıldızı değildi.

İnanılmaz karizması ve daha da iyi oyun kurmasıyla tanınan ünlü Kolombiyalı maestro Valderrama ilk yıldız diyebiliriz.

El Pibe 1997'den 2002'ye kadar MLS'deydi ve Miami Fusion, Tampa Bay Mutiny ve Colorado Rapids için oynadı.

Valderrama, 90'ların sonu ve 2000'lerin başında lige biraz itibar sunarken, gösterişli oyun tarzını sevenlerin kalbini kazandı.

Belki de Premier Lig tarihinin en iyi oyuncusu olan Henry, MLS'te de geri kalmadı.

Henry, New York Red Bulls tarafından yeni stadyumlarının yıldızı olması için getirildi ve heyecanın her zerresine kadar yaşadı.

Henry, geçirdiği süre boyunca her maça Şampiyonlar Ligi finali gibi davrandı ve bu tavrı ligi takip edenlere sevdirdi.

Henry, Amerikan oyununa yeni bir profesyonellik getirdi.

Ve evet, ayrıca bir sürü gol de attı, tam olarak 52.

Robbie Keane'nin MLS tarihindeki en iyi oyuncu olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Eski İrlanda Cumhuriyeti kaptanı 165 maçta 104 gol attı, üç MLS Kupası kazandı ve LA Galaxy'nin MLS kariyerinin tamamı boyunca ligin zirvesinde kalmasına yardımcı oldu.

Tek kelimeyle, Keane baskın bir oyuncu oldu ve MLS'te en iyi forvet olduğunu kanıtladı. Dört sezonda en iyi 11'e seçildi ve dört kez de Galaxy kulübünün MVP'si seçildi.

Keane, MLS tarihindeki en büyük isim olmayabilir, ancak ligin gördüğü en başarılı transfer olabilir.

Zlatan hakkında, kendisi zaten her şeyi söylüyor.

Kendini "aslan" ilan eden oyuncu, oyunu değiştirmek için MLS'ye geldi ve bunu yapmak için çok az zaman harcadı. El Trafico'daki ilk çıkışı bir efsaneydi ve o sadece Los Angeles'ta geçirdiği süre boyunca bu efsaneyi geliştirdi.

Galaksi ile selefleri gibi kupalar kazanmadı, ancak kesinlikle birçok manşet yarattı. İsveçli yıldız, bir Hollywood yıldızı olarak geçirdiği süre boyunca çok sayıda gol attı, birçok hatıra yarattı ve ikonik olarak birçok çılgın şey söyledi.

Rüya kulübü AC Milan'a dönmek için MLS'den ayrılırken basit bir mesajı vardı:

"Rica ederim".

Atom Karıncası' Avrupa'da asla inanılmaz bir kariyere ulaşmamış olsa da, büyük bir ülkeden MLS'ye gelmeyi seçen ilk oyuncu oldu.

Giovinco, Juventus'ta ve İtalyan milli takımında zaman zaman oynuyordu, ancak Toronto'da gerçek bir süperstar oldu.

Küçücük İtalyan, MLS'nin sadece yaşlanan yıldızların para kazanabileceği bir lig olmadığını, aynı zamanda yetenekli oyuncuların yeni bir başlangıç bulması ve belki de yuva diyebilecekleri bir lig olduğunu gösterdi.

Dempsey uluslararası bir yıldız olmasa da Seattle Sounders ile MLS'ye dönüşü büyük bir trendin başlangıcı oldu.

Dempsey, Michael Bradley ve Jozy Altidore, MLS için Avrupa'dan ayrıldı.

Belki de Amerika Milli Takım tarihindeki en iyi oyuncu olan Dempsey, Amerikalı oyuncular için kendi yerel liglerinde yeni bir çağ başlattı ve Seattle'ın daha da yükselmesine yardımcı oldu.

NYCFC üç büyük ismi transfer etti. Üçünden VIlla en iyisiydi.

Frank Lampard ve Andrea Pirlo, MLS'deki hayata hiçbir zaman tam anlamıyla alışamadılar, ancak Villa, ortaya inanılmaz sayılar koydu.

Villa, Şampiyonlar Ligi finalinde sonra Atletico Madrid'den katıldı ve Japonya'ya gidene kadar asla yavaşlamadı.

Villa 126 maçta 80 gol attı, hatta 2017'de İspanya'ya kadrosuna çağrıldı.

Bu, Villa'nın sahada ne kadar iyi olduğunu gösterdi.

Paraguaylı, 2016'da Atlanta United ile anlaştığında büyük bir isim değildi, ancak üç yıl sonra elinde bir MLS Kupası ile MLS'den ayrıldığında herkes onun kim olduğunu kesinlikle biliyordu.

Almiron, ligdeki en dinamik oyunculardan biri olarak ortaya çıktı ve 8 milyon dolarlık (6,4 milyon £) bonservisini neredeyse anında haklı çıkardı.

Hız ve beceriye sahip yetenekli bir orta saha oyuncusu olan Almiron, Atlanta'nın MLS'yi sallamasına yardımcı oldu.

İkinci sezonun sonunda Newcastle, onun için 27 milyon dolar ödedi.

Rooney'nin MLS'teki döneminden kimin daha fazla yararlandığını söylemek zor: oyuncu, kulüp veya ligin kendisi.

Rooney, İngiliz medyasının altında yıllarca kaldıktan sonra, burada farklı bir şey deneme fırsatının tadını çıkarmış gibi görünüyordü.

ABD başkentinde biraz daha fazla anonimliğin tadını çıkarırken, aynı zamanda bir akıl hocası ve kulüp lideri olarak statüsünü de benimsiyor gibi görünüyordu.

Rooney, MLS kariyerini sadece 52 maçta 25 golle tamamladı, ancak kısa dönemi sırasında kesinlikle iz bıraktı.