İyisiyle kötüsüyle kazanılan bir derbi, son iki sezonunun şampiyonunu evine boş gönderme faslı ve sonrası... Fenerbahçe bu aralar hayatı çok hızlı yaşıyor.
Geçen hafta derbideki eksiklerin durumu belliydi. Akhisar deplasmanı elbette zorlu geçecekti Fenerbahçe için. Özellikle savunmadaki eksikler, o bölgenin kurgusunu da değiştirecekti ancak kimse, hücumda üretkenliğini tamamen kaybeden bir Fenerbahçe beklemiyordu.
İç sahada rakiplerine korkulu rüya salan bir Akhisar gerçeği var. Ancak Fenerbahçe, böyle oynayamaz, böyle oynamamalı. Derbi galibiyetiyle momentum kazandığını düşündüğümüz bir takım, motivasyonunu yükseltmiş bir takımın, ligin son haftalarında iddiasız bir takım profilinde performans sergilemesi kabul edilemez.
AAGelecek maç
Üretkenlik yok, pozisyon yok, isabetli şut yok...
Akhisar'da Fenerbahçe 90 dakika uyudu desek yanlış olmaz. Rakibini ölçen ve dikkatli oynayan Akhisar da bu oyunun içine girince taraftarlar ve ekran başındakiler de uyudu diyebiliriz.
Ancak önemli olan maçın keyifsiz olması değil. Önemli olan, Fenerbahçe'nin hücum konusunda üretkenlikten uzak kalması ve deyim yerindeyse elinin kolunun bağlı kalması.
Maç içinden ufak ufak istatistik vererek Fenerbahçe'nin halini özetleyebiliriz. Sarı-lacivertliler maç boyunca rakip ceza sahasına isabetli pas gönderemedi. Bunu bir kez başardılar ve bu da maçın duraklamalarında geldi. Öte yandan bir başka acı verici istatistik, şutlarla ilgiliydi. Fenerbahçe, rakip kaleye maç boyunca toplam 4 şut gönderebilirken bu şutlardan yalnızca biri isabet buldu.
Fenerbahçe'yi bir haftada ne değiştirdi?
Bu şartlar altında galibiyet beklemek biraz ütopik olurdu. Zaten asıl sorumuz da bu... Fenerbahçe'yi bir haftada değiştiren neydi? Eksikler miydi? Ya da şöyle soralım; Neto, İsmail ve Dirar'ın olması, bu maçı etkileyecek miydi? Cevap yüksek sesle hayır gibi geliyor. Fenerbahçe bir iniyor, bir kalkıyor, bir düşüyor, bir çıkıyor. Bu öngörülemez performansla ligin geri kalanında rakipleriyle yarışması da zor gibi görünüyor.
