1876: Amerikalıların telefona ihtiyacı olabilir ama bizim yok, yeterince ulak çocuk var. – Willam Preece (British Post Office)

1903: At ilelebet var olacak, otomobil denilen şey bir hevesten fazlası değil. – Horace Reckham (Henry Ford’un iş geliştirme için kredi talebini reddeden Michigan Savings Bank’in başkanı)

1943: Bütün dünyadaki bilgisayar gereksinimi en fazla beş bilgisayar kadar. – Thomas Watson (IBM yönetim kurulu başkanı)

1946: Televizyonun girdiği hiçbir pazarda ilk altı ayı atlatma şansı yok. İnsanlar bir noktada evlerinde oturup bir kutuya bakmaktan sıkılacaklar. – Darryl Zanuck (20th Century Fox)

1981: Kişisel bilgisayarlar için kimsenin 640k’dan fazla bir belleğe ihtiyacı olmayacak. – Bill Gates (Microsoft kurucusu)

Sayıların futbolu anlatmakta işe yaramadığını söyleyen kitle direnedursun, Amerikan sporlarını açıklamak için olan seviyeye hiçbir zaman ulaşamayacağını düşünsek bile her gün işin meraklıları, Türkçe’ye inekler diye çevirebileceğimiz kitle yeni ölçüm yöntemleri geliştiriyorlar ve oyun giderek daha küçük parçalarına ayrılıyor.

Ülkemizde yeni yeni tanınmaya başlayan en yeni oyuncaklardan gol beklentisi (xG, expected goals) henüz eskimeden Opta şimdi de takımların topyekûn oyun tarzlarını ortaya koyan metriklerini kullanımımıza açmaya başladı. Topa sahip olmalar ve diziler olarak tercüme edilebilecek bu içerikler takımların top rakipteyken ne yaptığını, presi nerede başlattığını, rakiplerinin oyununa ne kadar izin verdiğini anlatmaya ve top kendisindeyken nasıl bir tavırla rakibini maçın dışına düşürmeye çalıştığını anlatmaya yarıyor.

Bir takımın topla oynama durumunu oluşturan aksiyonlar durana kadar olan her şey bir dizi olarak tanımlanıyor. Oyun herhangi bir nedenle durduğunda dizi bitiyor. Dizinin bitmesine neden olan şey eğer topun hâlâ aynı takımda kalmasına neden oluyorsa yeni bir dizi başlıyor. Örneğin top kornere çıktığında, topa sahip olan takım lehine faulle veya taçla durduğunda dizi bitiyor. Top diğer takıma geçene kadar bu böyle devam ediyor ve top diğer takıma geçene kadar oynanan dizilerin toplamı bir topa sahip olma olarak sayılıyor. Topa sahip olma, bu tanımı itibariyle satranç gibi iki takım arasında sıralı gittiği için maçlar bittiğinde takımların topa sahip olma sayıları arasındaki fark birden fazla olamıyor, veya eşit oluyor.

Bu iki tanımın üzerine kurulan birçok istatistik türü mevcut. Ürkütmeden saymaya kalkarsak; 10 pas üstü diziler, organize hücum, direkt hücumlar, öne oynama, oyun genişliği, topu önde kapma, şutla veya golle biten topu önde kapma, pres yapılan dizi, oyun başlangıç mesafesi, defansif aksiyon başına yaptırdığı pas, öne hız, dizi başına pas, dizi sayısı…

Ürktünüz… Olsun. Her şey daha güzel olacak…

Yeni futbolun olmazsa olmazı: Pres

Ligimizde geride kalan 17 maçta rakiplerinin kendi ilk 40 metrelerinde kaptığı toplarla en çok dizi başlatan takımın küme düşme potasındaki Fenerbahçe olması size şaşırtıcı gelecektir, ama gelmesin. Ligin xG’nin hem atma hem yeme tarafında en felaket takımı durumundaki Fenerbahçe, maç başına yaklaşık 4 ila 5 kez rakiplerinden önde kaptığı toplarla oyun kuruyor. Fenerbahçe’nin hemen arkasında, puan tablosunun ters tarafındaki ikinci Trabzonspor var, çok yakın bir ortalamayla. Ligde bunu oldukça çok yapan diğer iki takım da Galatasaray ve Bursaspor.

Ön tarafta topu gördüğünde bulaşmamayı yeğleyen üç takım ise bunu maç başına 3’ten az yapan Ankaragücü, Antalyaspor ve Kayserispor. Galatasaray bu alandaki geçen sezon altıncıyken bu sezon üçüncülüğe yükselmiş durumda (geçen sezon ortalaması 3.8). Beşiktaş geçen sezonki ortalamasından gerileyince (4.0’dan 3.8’e) iki sıra kaybetti. Bu istatistiğin geçen seneki lideri Medipol Başakşehir ise yedincilikte kendine yer bulabildi (geçen sezon ortalaması 4.6). Başakşehir’in değişmek zorunda kalan oyun tarzı artık rakibi daha geride karşılıyor demek ki.

Defans aksiyonu başına yaptırdığı pas (DABYP) (passes per defensive action (PPDA)) yine önemli bir kriter. Takımların kendi birinci ve ikinci bölgesinde izin verdiği pas sayılarına karşı ikinci ve üçüncü bölgede yaptığı savunma aksiyonlarının sayısının oranı. Bu bir oran olduğu için bir takım kendi birinci ve ikinci bölgesinde az pasa izin verip ikinci ve üçüncü bölgede çok defansif aksiyon yapıyorsa bu oran düşüyor, sonuç olarak da bu kriterde çıkan sayının küçük olması yüksek pres gücünü gösteriyor.

Beşiktaş’ta bu oran yaklaşık 9, yani Beşiktaş geride yaptırdığı her 9 pasa karşılık ön tarafta 1 defansif aksiyonda bulunuyor. Bu sıklık Antalyaspor’da 15’te 1. Yani takımlar Antalyaspor’un savunma ve orta sahasında topla bol bol oynarken Antalyaspor’dan pres görmüyor, her 15 pasa 1 tane defansif aksiyona uğruyor. Beşiktaş geçen sezon da bu alanın lideriydi (7.8), ancak Bursaspor geçen sezon bu alanda onbirinciydi (11.4). Fenerbahçe bu alanda dördüncü sıradaki yerini korurken (geçen sezon 8.8), Galatasaray ikinci sıradan yediye gerilemiş durumda (bu sezon 11.3, geçen sezon 8.5).

Top sendeyken ne yaptığını biliyorum

En başta tarifini yaptığımız dizileri oluşturan en temel iki şeyden biri pas (diğeri top sürme). Dizilerin kaç pastan oluştuğuna bakarak oyun prensibiyle ilgili fikir sahibi olmak mümkün. Herhangi bir dizinin 10 pastan daha fazla pastan oluşması o diziyi ayrı bir kategoriye sokuyor: 10 pas üstü diziler. Bir takımın ne kadar çok 10 pas üstü dizisi varsa topla oynama oyununda o kadar ısrarlı demek. Aklınıza doğrudan doğruya Manchester City ve Barcelona gelmiş olmalıydı.

Geldi mi?

Medipol Başakşehir’in son iki sezonda da maç başına 15 civarı 10 pas üstü dizisi olması şaşırtıcı değil (geçen sezon 14.9). Galatasaray kendi ortalamasını korurken (geçen sezon 10.3) geçen sezona göre sıralamada bir basamak yükselmiş gözüküyor, çünkü geçen sezonki maç başına 10 tane 10 üzeri paslı dizisiyle ikinci olan Fenerbahçe bu ortalamada yaklaşık 8’e gerilemiş durumda ve yedinci, Beşiktaş da aynı şekilde 12’den yaklaşık 8’e gerilemiş durumda ve beşinci. Geçen sezon küme düşen takımlardan ikisinin bu kategoride de son üçte olmaları dikkat çekiyor (Gençlerbirliği 2.7’yle sonuncu, Osmanlıspor 4.3’le sondan üçüncü). Bu sezonla ilgili en flaş ekiplerden Kasımpaşa bu kategoride maç başına 5’in altındaki ortalamasıyla sondan ikinci ama onlar için düşme tehlikesinden bahsetmek pek mümkün değil. Topla oynamamayı düstur edinmiş olmanın adı daha iyi konamazdı herhalde.

Organize hücum denilen şey de bu 10 pastan uzun dizilerden şutla biten veya rakip ceza sahasında topla en az bir kez buluşulanlarını sayıyor.

Ligin ilk yarısında ligdeki takımların yarısı maç başına ortalama 1 kez bile organize hücum yapmamışlar. Başakşehir burada da zirvede ve maç başına 3 ila 4 kez bunu yapıyor, en yakın takipçisi Trabzonspor’un neredeyse iki katı bir ortalaması var. Başakşehir maçları içinde rakibinin kesmesine izin vermediği uzun seriler yaptığı gibi, bunları bir hücum girişimiyle bitirme konusunda da ligdeki diğer rakiplerinin oldukça önünde. 2014-15 sezonunda o sezon sonuncu olarak küme düşen Balıkesirspor’dan sonra en az topla oynayan takımdan buralara gelmiş olmaları zorunlu bir evrilme.

Başakşehir’in yaptığı şeyin tam tersini yapan takımları da ihmal etmiyoruz ve onların da direkt hücumlarına bakıyoruz. Bir takımın kendi yarı sahasının hemen başında başlayıp sonraki aksiyonların en az yarısının rakip kaleye doğru olan dizileri sayıyoruz. Ligin ilk yarısında takımların direkt hücum yaklaşımlarını tablodan inceleyebilirsiniz.

Ayaklı bir geçiş oyunu manifestosu haline gelen Kasımpaşa’nın burada bunu maç başına ortalama 3 kez yaparak liderlikte olması ne kadar az şaşırtıcısysa, Başakşehir’in de iki sezondur maçlarında 2 defanın altında direkt hücum eden ortalamalara sahip olması da (geçen sezon ortalaması 1.1) o kadar az şaşırtıcı.

Diziler topun takımda kaldığı aralıklar ancak takımların dizileri uzun da olsa kısa da olsa nereye doğru gittikleri de önemli. Bu da öne oynamayla ölçülüyor ve her bir dizinin takımı kaç metre öne taşıdığını belirliyor. Mesafeyi ölçerken saat de tutabiliyorsanız, ki biz bunu yapabiliyoruz, hızı da ölçebilirsiniz ve öne hız da yine takımların dizilerinde rakip kaleye saniyede kaç metre yaklaştığını ölçmekte kullanılıyor. Takımlarının dizilerinin dizilerinin sahanın ortasından kenarlara kaç metre genişlediğine bakarak oyun genişliğinden bahsetmek de mümkün.

Topu alınca ilk iş yüzünü karşı kaleye dönen ve topla çıkan takım Demir Grup Sivasspor. Yiğidolar her dizilerinde ortalama 17 metreye yakın mesafe kat ediyorlar. Ligin bu alandaki sonuncusu Kayserispor’da bu mesafe ortalamada yaklaşık 5 metre daha kısa.

O mesafeleri kat etme hızları ise başka bir sıralama sergiliyor. Dizilerinde en çok mesafe kat eden üçüncü takım olan Kasımpaşa bunu üstüne bir de en hızlı yapan takım. Dizilerinde öne gitme konusunda orta sıralarda olan Başakşehir hız konusunda ise sonuncu, yani bunu yaparken hiç ama HİÇ acele etmiyorlar.

Dizilerinin enine bakınca sahayı enlemesine en çok kullanan takım yine Başakşehir. En dar oynayan ise Akhisarspor olarak göze çarpıyor.

Bu sayılar hayatımıza hiç girmeden önce de mutluyduk. Bu yazıyı hiç okumamış olsaydınız da ligin topla en çok haşır neşir olan takımının Başakşehir, aldı mı kopup giden takımının Kasımpaşa olduğunu zaten söyleyebilecektiniz belki de. Ama artık elinizde veri var, arkadaşlarınıza hava atarken serpiştirebileceğiniz birkaç sayınız oldu. Arada düşündüğünüzün, gözünüzle gördüğünüzü sandığınızın tersine de birkaç sayı gözünüze çarpmış olmalı. Onlara da daha dikkatle bakarsınız artık.

Sanat Yönetmeni: Zekai Saltoğlu